ATATÜRK EVLERİ

MUSEUMS & HISTORIC LANDMARKS
The locations listed below are museums and landmarks once visited by Mustafa Kemal Ataturk
or used as headquarters during the War of Independence


Selanik Atatürk Evi                            ENGLISH

 

Atatürk 1881 yılında Selanik'te doğmuştur. Onun, doğduğu, çocukluk ve gençlik günlerinin bir kısmını geçirdiği, memleketin hür bir idare rejimine kavuşması için arkadaşları ile birlikte karar verdiği tarihi ev bugün (Atatürk Evi) adıyla müze olarak tanzim edilmiş ve ziyarete açılmıştır.

Atatürk Evi bugünkü Selanik'in Aya Dimitriya mahallesinde ve Apostolu Pavlu caddesi üzerinde 75 numaradadır. Bitişiğinde Türk Konsolosluğu vardır.

Selanik'te Atatürk Evi, arşiv kayıtlarına göre, Selanik'in Koca Kasım Paşa mahallesi, Islahhane caddesi üzerindedir. Ev, bodrumu ile birlikte üç katlı ve bir avlu içerisindedir.

Selanik arşiv belgelerinden edinilen bilgilere göre, şimdi müze olan Atatürk Evi, 1870 yılından önce Rodoslu müderris Hacı Mehmed tarafından yaptırılmış olup önce İbrahim Zühdü adlı birisine, daha sonra da yine Selanik halkından Abdullah Ağa ve Eşi Ümmü Gülsüm'e satılmıştır. Bu kayıtlardan anlaşıldığına göre Ev, Atatürk'ün babası Ali Rıza efendi tarafından inşa ettirilmemiş, sahiplerinden kiralanmıştır.

Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi, bir süre Selanik Evkaf katipliğinde bulunmuş, gümrük memurluğu yapmış, 1876 yılında da Selanik "Asakir-i milliye taburunda birinci mülazım olarak görev almış, daha sonra serbest ticaret hayatına atılmıştır.

Selanik'in tanınmış ailelerinden Sarıgüllü Hacı Sofulardan Feyzullah Ağa'nın kızı Zübeyde Hanım'la 1878 yıllarına doğru evlenen Ali Rıza Efendi Kırmızı Hafız diye şöhret bulan babası Ahmed Efendi'nin (Subaşı) mahallesindeki evinden ayrılarak Koca Kasım Paşa mahallesindeki aslı vakıf olan şimdiki evi sahiplerinden kiralamış eşi ile birlikte bu eve taşınmışlardır. Ev o zamanlar, etrafı yüksek duvarlarla çevrili olup, harem ve selamlığı olan üç katlı tapu kayıtlarına göre ( Bir bab fekani oda ve bir divanhane ve bir tahtessema ve iki bab tahtani oda, bir çeşme bir miktar avlu) klasik, çıkartmalı bir evdi. Dış yüzü sıva üzerine pembe boyalı olup alt pencerelerine emir, üst pencerelerine de ahşap kafesler yapılmıştır. Atatürk 1881 yılında bu evin ikinci katındaki sol tarafa düşen ocaklı odada doğmuştu. Ali Rıza Efendi'nin 1888 yılında ölümünden sonra, genç yaşında dul kalan Zübeyde Hanım, oğlu küçük Mustafa (Atatürk) kızları Naciye ve Makbule, ile biraz da geçim masraflarını hafifletmek üzere, bu pembe evden taşınmışlar, yanındaki daha küçük bir eve nakletmişlerdir. Zaman zaman, çocukları ile birlikte kardeşi Hüseyin Ağa'nın çiftliğine giden Zübeyde Hanım bu sırada Atatürk'ün ifadesiyle, iyi kalpli bir insan olan Ragıp Bey'le, bu küçük evde evlenmişlerdi. Atatürk, babasının sağlığında, kısa bir süre devam ettiği Şemsi efendi mahalle okuluna Pembe evde başlamış, babasının ölümünden sonra, önce Selanik Mülkiye Rüşdiyesi'ne kaybolmuşken, sonra buradan ayrılarak 1893 yılında Selanik Askeri Rüşdiyesi'ne geçmiştir. 1896 yılında Manastır Askeri İdadisi'ne 1899 yılında da İstanbul'daki Harp Okulu'na başladıktan sonra, tatillerinde Selanik'e gelen Atatürk yine annesi ve kardeşleriyle bu küçük evde oturmuşlardır.

Atatürk, 1902 yılında Harp okulunu da bitirmiş, Kurmay sınıfına başlayarak 1905 yılı başlarında Kurmay Yüzbaşı olmuştur. Bu tarihten İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılına kadar Atatürk, vatan hizmetinde askerlik görevini yaparken, Şam'da bir kaç fikir arkadaşıyla 1906 da"Vatan ve Hürriyet" adını verdikleri gizli siyasi bir cemiyet kurmuşlardır. Ancak bu cemiyeti asıl Makedonya da faaliyete geçirmek istediğinden bir ara gizlice Selanik'e gitmiş ve orada arkadaşları ile birlikte bu cemiyetin şubesini kurmuştur. İkinci Meşrutiyetin ilanından evvel(1907) Selanik'te görev alan M. Kemal Atatürk, ailesi ile birlikte bu evde oturmuş, birçok siyasi toplantılar bu evde yapılmıştır. Daha sonra Trablusgarp ve Balkan savaşlarının patlak vermesiyle Selanik'ten ayrılan Atatürk'ün bundan sonraki hayatı artık mücadelelerle doludur.

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım da Selanik'te çok kalmamış, Balkan harbinden sonra birçok Türk aileleri gibi kızı Makbule(Atadan) ile birlikte Selanik'ten göçmüş. İstanbul'a gelerek Beşiktaş-Akaretlerde bir eve yerleşmiş, Milli Mücadele yıllarında da Ankara'ya gelmiştir. Ancak, Ankara'nın iklimi sağlığı için elverişli olmadığından Zaferden sonra İzmir'e gönderilmiş, 1923 yılında orada vefat etmiştir.

Balkan harbinden sonra, Selanik Yumanlıların elinde kalmış o güne kadar Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın oturduğu ev de Lozan antlaşması hükümlerince Yunan Hükümetine intikal etmiştir. Yunan Hükümeti de evi Yunanlı bir aileye satmıştır.

Cumhuriyet'in Onuncu yıl dönümü (29 Ekim 1933) dolayısıyla, Selanik Belediyesi, Türk-Yunan dostluğu ve Balkan Konferansının bir hatırası olarak, Atatürk'ün doğduğu evin çift kanatlı kapısının sağ köşesine mermer bir plaka yerleştirmiştir. Plakanın üzerinde Türkçe, Elence ve Fransızca olarak şu ibare yazılıdır;

(Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittihadının müzahiri GAZİ MUSTAFA-KEMAL burada dünyaya gelmiştir. İş bu levha Türkiye Cumhuriyetinin onuncu yıldönümü münasebetiyle konulmuştur. Selanik, 29 Birinciteşrin 1933)

4 Kasım 1933 tarihinde Türkiye'nin Atina Elçisi ve elçilik mensupları Makedonya Genel Valisi, Selanik Belediye Başkanı ve Yunan ileri gelenlerinin katılmasıyla bir tören yapılmış, plaka bu törende yerine konmuştur. Selanik Belediyesi , daha sonra evin, Yunanlı sahibinden satın alarak Atatürk'e hediye edilmesini de kararlaştırmış ev ancak 19 Şubat 1937 de boşaltılabilmiş ve anahtarları Selanik Konsolosluğumuza teslim edilmiştir.

Bu olaydan sonra, Atatürk Evi, Selanik'teki Türk Konsolosluğu'nun bakımına verilmiş ve evin zemin katında sonradan açılan dükkanlar kaldırılarak eski şekline getirilmiş, sonradan sarıya boyanan ev yine pembe renkle, boyanmış, çatısı aktarılarak onarılmıştır. 1950 yılında daha geniş çapta büyük onarım gören Atatürk Evi'nin (Atatürk Müzesi) olarak tanzimi düşünülmüş ve bu konuda Dışişleri Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalara başlamıştır.

Atatürk Evi'nin tanzim ve teşhiri konusunda fikirlerini almak üzere milli Eğitim Bakanlığınca bazı kişilere baş vurulmuş gerekli eşya İstanbul Dolmabahçe ve Topkapı Saraylarından seçilerek Selanik'e gönderilmiştir. Böylelikle Evin bütün odaları eski şekline göre ayrı ayrı değerlendirilmiş 10 Kasım 1953 günü törenle ziyarete açılmıştır.

Bugün Müze olarak ziyarete açık bulunan Selanik'teki Atatürk Evi, Selanik Başkonsolosluğumuzun da bulunduğu etrafı duvar parmaklıklarla çevrili bir bahçenin ana caddeye bakan köşesi üzerindedir. Ev üzeri tuğla çatılı, çıkartmalı, eski Türk evleri tipinde ve zemini ile birlikte üç katlıdır. Zemin kat üzerindeki birinci ve ikinci katlar dikdörtgen şeklinde kafesli pencerelerden ışık almaktadır. Eve caddeye açılan çift kanatlı kapısından girilir.

Selanik'te Atatürk Evi

Zemin Kat: Kapıdan tuğla döşemeli bir hole girilir. Sağdaki birinci oda, kiler, ikincisi mutfaktır. Kilerde mutfak eşyaları (Bakır kaplar, toprak testiler, çömlekler, balta, havan ve küpler, sandıklar) teşhir edilmektedir. Mutfakta dolap ve raflar vardır. Soldaki birinci oda (Hizmetçi odası), ikinci oda (Merdivenli Sofa) dır. Buradan birinci kata çıkılır.

Birinci Kat: Buraya bahçedeki çıkartma taş merdivenle girildiği gibi zemin kattaki merdivenli Sofadan da girilmektedir. Girişte ahşap tavanlı geniş sofa vardır. Sofanın bahçeye bakan atlas perdeli üç penceresi önünde yastık ve işlemeli yaygılarla döşenmiş bir sediri bulunmaktadır. Sofanın orasında yuvarlak ahşap bir masa durmaktadır. Sofanın bahçe girişinde, sağda (Misafir odası) ve bu odadan geçilen küçük bir (Sandık odası) bulunmaktadır. Misafir odası, kadife koltuk ve kanepeler, atlas perde, aynalı komodin, bakır mangal ve sehpalarla döşenmiştir. Duvarda ibrişim işleme bir yazı levhası, bir duvar saati asılıdır.
Soldaki birinci küçük oda (mutfak) tır. Burada ocaklar ve çeşitli mutfak eşyaları yer almaktadır. İkinci oda Yatak odasıdır. Odanın bir köşesinde , çift kişilik demir bir karyola bulunmaktadır. Yatağın baş uçundaki duvarda, gümüş kılaptanlı, kırmızı atlas cüz kasesi içerisinde bir Kur'an-ı Kerim ve bir levha asılı, Levhada Fetih Süresinin ilk ayeti olan (inna fetehnaleke fethan mübina) yazılı. Karyolanın önünde pirinç bir mangal, caddeye, bakan atlas perdeli pencereler boyunca da döşenmiş bir sedir bulunmaktadır.

İkinci Kat: Birinci katın sandık odası bitişiğindeki merdivenli sofadan ikinci kata çıkılır. Buradaki sedirli sofa da birinci kat sofasının aynı olup yalnız daha küçüktür. Girişte sağdaki alçı işleme tavanlı oda (çalışma odası) olarak yarılmıştır. Atatürk'ün doğduğu bu odada, Atatürk'ün tunç bir büstü ile, bir yazı masası, pirinç mangal, koltuklar yer almaktadır. Duvarlarda Atatürk'le ilgili levha ve tabaklar asılıdır. Sağdaki (Yatak odası) Atatürk Müzesi haline getirilmiştir. Vitrinlerde Atatürk'ün kullandığı elbiseler ve şahsi eşyaları görülür. Atatürk'ün hayatına ait fotoğraflarla, okul çağlarına ait belgeler sıralanmış, bir de küçük Atatürk kitaplığı kurulmuştur. Yatak odasının bitişiğinde tahta parmaklıklı bir teras mevcuttur.

Selanik'teki Atatürk Evi'nin son onarımı, düzenleme ve sergilemesi 1981 yılında yapılmıştır.

Kaynak: Kultur.gov.tr


Atatürk'ün Yurt Gezileri ( 1923-1938 )

Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, bütün ulusu değişim ve harekete yönlendirebilmek için ülkenin her yerini gezmiş, toplantı ve çalışmalar yapmış ve halk ile iç içe olmaya özen göstermiştir. Atatürk her gittiği yerde Türk misafirperverliğiyle karşılanmış ve birçok evde kalmıştır. Bugün Atatürk'ün oturduğu, misafir edildiği evler, savaş yönettiği karargahlar, hatırasını taşıyan değerli mekanlar, eşyalarıyla birlikte günümüzde halka açık müzeler haline getirilmiştir.

İzmir 26.01.1923-06.02.1923
Balıkesir  07.02.1923-08.02.1923
İzmir  08.02.1923-18.02.1923
Adana  15.03.1923-16.03.1923
İzmir 31.12.1923-23.02.1924
Söke - Kuşadası 09.02.1924-09.02.1924
Dumlupınar  28.08.1924-30.08.1924
Bursa  10.09.1924-15.09.1924
İstanbul  15.09.1924-15.09.1924
Trabzon  16.09.1924-16.09.1924
Samsun  22.09.1924-22.09.1924
Amasya  26.09.1924-26.09.1924
Sivas  30.09.1924-30.09.1924
Erzurum  04.10.1924-04.10.1924
Kars - Sarıkamış 07.10.1924-07.10.1924 
Şebinkarahisar - Su şehri  12.10.1924-12.10.1924
Ankara'ya dönüş 13.10.1924-18.10.1924
Bursa  10.11.1924-18.11.1924
Konya 01.01.1925-13.01.1925
Osmaniye - Dörtyol 13.01.1925-19.01.1925
Mersin  19.01.1925-27.01.1925
Silifke  27.01.1925-03.02.1925
Çankırı  24.08.1925-24.08.1925
Kastamonu  24.08.1925-26.08.1925
İnebolu 26.08.1925-28.08.1925
Devrekani - Taşköprü  28.08.1925-29.08.1925
Daday 29.08.1925-30.08.1925
Kastamonu 30.08.1925-09.09.1925
Bursa

08.10.1925 - 09.10.1925

Balıkesir

09.10.1925 - 10.10.1925

Manisa

10.10.1925 - 10.10.1925

İzmir

11.10.1925 - 16.10.1925

Konya

16.10.1925 - 21.10.1925

Adana

07.05.1926 - 20.05.1926

Bursa

21.05.1926 - 05.06.1926

Marmara Denizi

05.06.1926 - 05.06.1926

Bursa

05.06.1926 - 15.06.1926

İzmir

16.06.1926 - 30.06.1926

Çeşme

30.06.1926 - 30.06.1926

İzmir

30.06.1926 - 11.07.1926

İstanbul

01.07.1927 - 16.07.1927

Bursa 16.07.1927 - 16.07.1927
İstanbul

17.07.1927 - 30.09.1927

Bursa

01.10.1927 - 10.10.1927

İstanbul 05.06.1928 - 23.08.1928
Tekirdağ 23.08.1928 - 23.08.1928
İstanbul 23.08.1928 - 14.09.1928
Samsun 16.09.1928 - 18.09.1928
Amasya 18.09.1928 - 20.09.1928
Kayseri 20.09.1928 - 21.09.1928
İstanbul 07.08.1929 - 19.09.1929
Yalova 08.12.1929 - 15.12.1929
Antalya 06.03.1930 - 10.03.1930
İstanbul 11.06.1930 - 19.09.1930
İstanbul 01.12.1930 - 03.01.1931
Aydın 03.02.1931 - 09.02.1931
Antalya 10.02.1931 - 12.02.1931
Malatya 13.02.1931 - 14.02.1931 
İstanbul 21.07.1931 - 25.09.1931 
İstanbul 12.12.1931 - 04.03.1932 
İstanbul 15.07.1932 - 22.10.1932 
İstanbul  03.06.1933 - 09.10.1933
İstanbul  01.05.1934 - 20.09.1934
İstanbul  22.01.1935 - 18.02.1935
Antalya 18.02.1935 - 19.02.1935
İstanbul 20.02.1935 - 27.02.1935
İstanbul 18.05.1935 - 28.06.1935
İstanbul 01.07.1935 - 21.09.1935
İstanbul 17.05.1936 - 06.10.1936
İstanbul 31.12.1936 - 06.01.1937
Konya 06.01.1937 - 07.01.1937
İstanbul  10.01.1937 - 06.03.1937
İstanbul  05.06.1937 - 03.10.1937
Trabzon  11.06.1937 - 12.06.1937
Çerkezköy 16.06.1937 - 16.06.1937
Nazilli 09.10.1937 - 09.10.1937
Söke 10.10.1937 - 11.10.1937
Malatya 13.11.1937 - 16.11.1937
Urfa - Diyarbakır 16.11.1937 - 20.11.1937
İstanbul 22.01.1938 - 19.05.1938
Mersin 20.05.1938 - 24.05.1938
İstanbul 27.05.1938 - 23.06.1938 
Erdek 23.06.1938 - 23.06.1938
İstanbul 23.06.1938 - 10.11.1938

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Sözlüğü 1918-2000
M. Orhan Bayrak


Atatürk Müzeleri, Evleri veya Köskleri

     Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, bütün ulusu değişim ve harekete yönlendirebilmek için ülkenin her yerini gezmiş, toplantı ve çalışmalar yapmış ve halk ile iç içe olmaya özen göstermiştir. Atatürk her gittiği yerde Türk misafirperverliğiyle karşılanmış ve birçok evde kalmıştır. Bugün Atatürk'ün oturduğu, misafir edildiği evler, savaş yönettiği karargahlar, hatırasını taşıyan değerli mekanlar, eşyalarıyla birlikte günümüzde halka açık müzeler haline getirilmiştir. 

     Atatürk’ün evlerini “Doğumundan, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışına kadar olan konutlar”, “Milli Mücadele Yılları konutları” ve “Cumhurbaşkanlığı dönemi konutları” olarak üç ana başlık altında toplamak mümkündür.

     Büyük Önder Atatürk'ün kullandığı evlerin ortak özelliği, çok kısa süreli ikamet edilmiş olmalarıdır. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, bütün ulusu değişim ve harekete yönlendirebilmek için ülkenin her yerini gezmiş, toplantı ve çalışmalar yapmış ve halk ile iç içe olmaya özen göstermiştir. Bu çabalarında kendisini yalnız bırakmayan ve büyük destek veren Anadolu halkı, Önder'ine Türk misafirperverliği ile evini açmış, konuk etmiştir.

     Prof.Dr.Afet İnan, araştırmacı, yazar Mehmet Önder'in 1970 yılında yayınlanan "Atatürk Evleri- Atatürk Müzeleri" adlı eserine yazdığı önsözünde bir anısını şöyle aktarmaktadır:

     "Atatürk'ün Çankaya'da oturduğu köşkte bir anahtar koleksiyonu vardı. Bunlar memleketin çeşitli yerlerinde, kendisine hediye edilen evlere aitti. O, bu binaların hemen hepsine gitmiş, zaman zaman memleket meselelerini yerlerinde tetkik ederken, buralarda misafir edilmiştir...Bugünkü sınırlar içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil eden Türk milleti, kendisine sembolik bir şükran ifadesi olarak kasaba ve şehirlerinde evler hediye etmişlerdir. Bunların tapuları, anahtarları, kendisine güzel birer hatıra idi. Fakat yine gayet iyi biliyorum ki, son senelerinde bunların hepsini, bulundukları şehirlere vermeyi öngörmüş ve resmi muamelelerin bir kısmı da tamamlanmıştır." (Önder 1970 :7,8)

     Atatürk'ün oturduğu, misafir edildiği evler, savaş yönettiği karargahlar, hatırasını taşıyan değerli mekanlar, eşyalarıyla birlikte günümüzde halka açık müzeler haline getirilmiştir.
    
     Bu evleri:
     1- Doğumundan, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışına kadar olan konutlar
     2- Milli Mücadele Yılları konutları
     3- Cumhurbaşkanlığı dönemi konutları olarak üç ana başlık altında toplamak mümkündür.

     I- 1881-1919 tarihleri arasında kalan dönem

     İlk döneme ait olan evler içinde en önemlileri Selanik'te doğduğu ev ile İstanbul-Şişli'deki Atatürk Evi'dir.

     Selanik'te Türk Evi: 1881'de içinde doğduğu, çocukluk ve gençlik yıllarının bir kısmını geçirdiği, ülkenin özgürleşmesi için mücadele etmeye karar verdiği tarihi ev, Selanik'in Balkan Savaşları sonunda Yunanistan'ın eline geçmiş olması nedeni ile Lozan Antlaşması maddelerince Yunanlılara verilmiştir. Yunan Hükümeti de evi bir Yunanlı aileye satmıştır.

     Cumhuriyetin 10. Yıl Dönümü gerekçesiyle, Selanik Belediyesi, Türk-Yunan Dostluğu ve Balkan Konferansının bir anısı olarak, Atatürk'ün doğduğu evin kapısına, üzerinde Türkçe, Yunanca ve Fransızca olarak : "Türk Milletinin Büyük Kurtarıcısı ve Balkan Birliği'nin Önderi GAZİ MUSTAFA KEMAL burada dünyaya gelmiştir. İş bu levha Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. yıldönümü münasebetiyle konulmuştur. Selanik, 29 Ekim 1933" yazan çift kapalı bir levha koymuştur.

     Selanik Belediyesi daha sonra evin, Yunanlı sahibinden satın alınarak Atatürk'e armağan edilmesini de kararlaştırmış, konut ancak 19 Şubat 1937'de tahliye edilmiş, anahtarları Selanik Konsolosluğumuza teslim edilmiştir." Doğduğu evin kendisine armağan edilmesinden büyük memnuniyet duyan Atatürk, Ankara'dan bir mimar görevlendirmiş ve yaşadığı döneme ait bilgileri not ettirerek evin o günkü durumuna getirilmesine yardımcı olmuştur"(Çetinor 1981 30).

     1950 yılında daha geniş bir tadilat gören Atatürk Konutu'nun “Atatürk Müzesi” olarak düzenlenmesi düşünülmüş ve bu konuda Dışişleri Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalara başlamıştır. Bu çabalar sonuç vermiş ve ev tamamen eski haline uygun biçimde düzenlenerek 10 Kasım 1953 günü ziyarete açılmıştır.

     İstanbul-Şişli’de Atatürk Evi (İnkılap Müzesi): Atatürk Suriye cephesinden ayrılıp 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelişinden kısa bir süre sonra Şişli'de Madam Kasabyan'ın üç katlı konutunu kiralamış, Beşiktaş Akaretler mahallesinde oturan annesi Zübeyde Hanım ile kız kardeşi Makbule Hanımı da bu eve taşımıştır. İstanbul’un düşman işgali altında olduğu o zor günlerde, konutunda arkadaşları ile sık sık toplantılar yapmış, 16 Mayıs 1919'da Samsun’a hareketine kadar, altı ay burada kalmıştır.1908 yıllarında yaptırılan ve Atatürk Evi olarak bilinen evi, İstanbul Belediyesi tamir etmiş ve 1943'de İnkılap Müzesi olarak ziyarete açmıştır.

     Atatürk'ün doğumunun 100. senesinde yeniden düzenlenen müzede, kendisine ait fotoğraflar, kullandığı eşyalar ve merhum Çelik Gülersoy tarafından bağışlanan Atatürk hakkında yazılmış 500'ün üzerinde eserin bulunduğu bir kitaplık bulunmaktadır.

     II- Kurtuluş Savaşı Yılları

     Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da kaldığı ve karargah olarak kullandığı pek çok ev arasında : Samsun 19 Mayıs Müzesi, Erzurum Atatürk Evi, Ankara İstasyon Binası, Eski Çankaya Köşkü, Polatlı Alagöz Köyü Başkomutanlık Cephe Karargahı, Akşehir Garp Cephesi Karargahı, Afyon, Şuhut Atatürk Karargah Binası, Afyon Atatürk Karargah Binası sayılabilir .

     Samsun 19 Mayıs Müzesi: Bugün Samsun 19 Mayıs Müzesi olarak ziyaretçilere açık olan bina, 19 Mayıs 1919'da 18 arkadaşı ile Samsun'a gelen Atatürk'ün kaldığı Mıntıka Palas Otelidir. "Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında, Atatürk'ün Samsun'a ikinci gelişinde Mıntıka Palas sahipleri bu binayı Atatürk'e hediye etmişlerdir. Daha sonra, Atatürk'ün emri ile binanın alt katı "Gazi Kütüphanesi" adıyla 22 Eylül 1939'da halkın hizmetine açılmış, üst kat ta Samsun belediyesince "19 Mayıs Müzesi" olarak tanzim edilmiştir" (Çetinor 1981:33). Bu otel, heyeti Anadolu'da ilk barındıran bina olarak tarihe geçmiştir.

     Erzurum Atatürk Evi: 3 Temmuz 1919'da Erzurum’a gelen Atatürk, bir kaç yer değiştirdikten sonra, Yukarı Mumcu Mahallesindeki iki katlı kagir konağa taşınmıştır. "Erzurum Kongresi süresince ve Sivas'a gidiş tarihi olan 29 Ağustos 1919'a kadar 52 gün bu konutta kalmıştır" (Çetinor 1981: 33).

     Cumhuriyetin ilanından sonra Erzurumlular bu binayı Atatürk'e armağan etmişlerdir. Vefatından sonra Çocuk Esirgeme Kurumuna devredilen bina, uzun süre çocuk yuvası olarak kullanılmıştır. Bugün tarihi Atatürk Evi, müze olarak halka açılmıştır.

     Ankara İstasyon Binası: Atatürk Anadolu'daki tarihi gezisini ve kongreleri tamamladıktan sonra Ankara'ya gelmiş, önce Ziraat Mektebine, daha sonra da "Direksiyon Binası" denilen Ankara'nın küçük istasyon binasına yerleşmiştir. 2,5 katlı binanın iki odası kendisine tahsis edilirken, diğer bölümleri yine Demiryollarının hizmeti için kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın harekat planları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulması esasları bu binada yapılmıştır. Çerkez Ethem’in Atatürk'e suikasta yeltenmesi ve casus Mustafa Sagir'in yakalanması Direksiyon Binasında geçen en önemli olaylardır. Bina, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü'nce 1965 yılında müze haline getirilmiştir.

Eski Çankaya Köşkü: Atatürk için müstakil bir binaya ihtiyaç duyulması sonunda Çankaya sırtlarındaki Bulgurzade'lerden Mehmet ve Fuat Beylerin bağ evi 1921'de Ankaralılar tarafından 4500 liraya satın alınarak Atatürk'e tahsis edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı köşklerinin nüvesini oluşturan ve Atatürk'ün 1921-1932 yılları arasında severek kaldığı bu bina, ünlü mimar Vedat Tek tarafından bazı ilavelerle genişletilmiş, geniş bir teras ve üstü sivri kuleli bir kütüphane yapılmıştır. Atatürk ünlü Nutkunu bu kütüphanede yazmıştır. Eski köşk, 1950 yılında "Atatürk Müzesi" haline getirilmiştir.

Polatlı Alagöz Köyü, Başkumandanlık Cephe Karargahı: Bu ev, Atatürk'ün Büyük Nutkunda "Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa hazretleriyle beraber Polatlı Cephe Karargahına gittim.." dedikleri, düşmana en yakın tarihi binadır. Mustafa Kemal," 23 Ağustos'tan 13 Eylül tarihine kadar 22 gün-22 gece aralıksız devam eden Sakarya Meydan Muharebesini bu binadan idare etmiş, bütün planlarını burada hazırlamış, tarihi kararlarını burada vermiştir" (Önder 1970: 78). Sakarya Meydan Savaşı'nın hareket planları, haritaları, savaşta kullanılan silahlardan bazıları ve Atatürk'ün özel eşyaları da dahil olmak üzere pek çok tarihi belgenin yer aldığı bina, 10 Kasım 1968 tarihinde müze olarak hizmete girmiştir.

Akşehir Garp Cephesi Karargahı: 18 Kasım 1921'den 24 Ağustos 1922'ye kadar Garp Cephesi karargahı olarak kullanılan o zamanki Belediye binasında Büyük Taarruzun planları hazırlanmıştır. Atatürk 18 Kasım 1921- 24 Ağustos1922 tarihleri arasında kaldığı bu binada 22 Ağustos günü "Ordular.. İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!" emrini vermiştir (Çetinor,1981:33). Bina, 1966 yılında "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır.

Afyon, Şuhut Atatürk Karargah Binası: Şuhut kasabasındaki bu küçük köy evi 22 Ağustos 1922'de Atatürk'ü ağırlamış, iki gün sonra 26 Ağustos'ta Büyük Taarruz başlamıştır. Günümüzde özel mülkiyet olan bina "korunması gerekli tarihi evler" arasındadır. (Önder 1970:84)

Afyon Atatürk Karargah Binası: Büyük Taarruz sonunda Türk Orduları 22 Ağustos 1922'de Afyon’a girmişler ve Başkumandanlık ile Garp cephesi Kumandanlık Karargahı da Afyon belediye binasına nakledilmiştir. Bu bina Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar karargah olarak kullanılmıştır (Çetinor, 1981 :33).

     III. Cumhurbaşkanlığı Dönemi Konutları

Bu dönemde, Cumhurbaşkanlığı Konutlarının yanı sıra, Atatürk'ün karış karış gezdiği genç Türkiye Cumhuriyeti'nin hemen her köşesinde, kendisini ağırlayan, misafir eden sayısız bina vardır. Bir çoğu, günümüzde müzeye dönüşmüş olan bu binalar arasında: Konya Atatürk Evi, Adana Atatürk Evi, İzmir Atatürk Evi, Antalya Atatürk Köşkü, Ankara Atatürk Orman Çiftliği içinde bulunan Marmara ve Atatürk Köşkleri, Ankara Söğütözü Atatürk Evi (Atatürk'ün en küçük evi, tek oda), Diyarbakır Atatürk Köşkü, Trabzon Atatürk Köşkü (ölümünden bir sene önce vasiyetnamesini dikte ettirdiği ev), İstanbul-Florya Deniz Köşkü, Ankara Çubuk Barajındaki Atatürk Köşkü ve Yalova Atatürk Köşkleri sayılabilir.

Eski ve Yeni Çankaya Köşkleri: Atatürk'ün 1921-1931 yılları arasında kullandığı Eski Çankaya Köşkü ilk Cumhurbaşkanlığı konutudur. "Ancak zaman içinde bu köşkün yetersiz kalması sonunda 1932 yılında Atatürk'ün emriyle bugün de Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan Yeni Köşk yaptırılmıştır (Önder 1970: 77).

Çoğunda, en fazla bir kaç gün kalan Atatürk'ün en fazla sevdiği ve vakit geçirdiği evlerinin başında, Atatürk Orman Çiftliği ve Yalova Atatürk Köşkleri gelmektedir.

Cumhuriyetin ilanından sonra, hedeflenen Batı Medeniyeti doğrultusunda yapılan çalışmalar her alanda büyük bir hız ve azimle başlamış ve Atatürk bu faaliyetlerin pek çoğuna katılarak halkı yüreklendirmiştir. Atatürk Orman Çiftliği tarıma verdiği önemin bir göstergesidir. “Çiftlik, çeşitli tarım alanlarında faaliyet göstermek ve bir örnek teşkil etmek üzere 5 Mayıs 1925’te Atatürk’ün emri ile kurulmuştur. Atatürk, Ankara’nın çölleşmiş olan bu geniş düzlüğünde bizzat çalışmış, çiftliğin her türlü faaliyeti ile uğraşmış, bütün masraflarını kendisi ödemiş, burada yaptırdığı iki köşkte, günlerce, haftalarca kaldığı olmuştur. Bir süre sonra bu boş arazi verimli bir çiftlik haline gelmiş, bir orman doğmuş, bu başarısından sonra Atatürk 11 Mayıs 1937’de , bu çiftlikle birlikte Silifke ve Yalova’daki çiftliklerini de Türk Milletine hediye ederek, bununla ilgili belgeyi imzalamıştır.”(Önder 1970 :110)

"Yalova'yı ve şifalı kaplıcalarını çok seven Atatürk, 1927'den 3 Şubat 1938'e kadar sık sık Yalova'ya gelmiş, dinlenmiş ve şifalı sularından yararlanmıştır"(Çetinor,1981:35). Atatürk'ün bu ilgisi nedeniyle Yalova'da : Atatürk Köşkü, Baltacı Çiftliği Köşkü ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü olmak üzere üç köşk yaptırılmıştır.

Kurtuluş Savaşının başladığı 1919 yılından sonra hiç yurt dışına çıkmayan Mustafa Kemal Atatürk,
Başkumandan ve Cumhurbaşkanı olarak tüm yaşamını, Yahya Kemal Bayatlı'nın:

Kuru ekmekle beyaz peyniri lezzetle yiyen,
Çeşmeden her su içişte "şükür Allaha" diyen bu vatandaş,
Biraz ahşap, biraz kerpiçten, yapabilmiş bu güzellikleri bir hiçten
mısralarındakine benzer vatandaşlarının arasında, evlerinde, gönüllerinde yaşamıştır.


     Kaynaklar:

1- Bülent Çetinor, Atatürk Evleri, İlgi Dergisi, Apa Ofset Basımevi, İstanbul, Mayıs 1981
2- Mehmet Önder, Atatürk Evleri- Atatürk Müzeleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1970

Resimler: Yük.Müh.Mimar Bülent Çetinor

Doç.Dr. Gül Batuş
İ.Ü. İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü


Samsun - Atatürk Evi   

Samsun Atatürk Evi, Mıntıka Palas'ta Samsun Belediyesince düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Şöyle ki: Atatürk, Dokuzuncu Ordu Kıt'aları Müfetişi olarak 18 kişilik kadrosuyla 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'a geldiği ve Bandırma vapurundan çıkarak karaya ayak bastığı zaman coşkun gösterilerle karşılanmış ve şehrin en iyi binası olan Mıntıka Palas'da misafir edilmişti. Burası iki katlı taş bir bina idi. 1902 de yılında Abacıoğlu adında zengin birisi tarafından otel olarak yaptırılmıştı. Atatürk'ün Samsuna geleceğini duyulur duyulmaz, o günlerde kapalı olan otel, Mutasarrıfın emriyle açtırılmış, Askeri hastaneden karyola ve sandalyeler taşınarak döşenmişti. Atatürk, bir hafta süre ile bu binada kalmış, Anadolu'da başlattığı Milli Mücadeleyi ilkin bu binada açmıştı.

Cumhuriyetin ilanından sonra 20 Eylül 1924 günü eşi latife hanımla birlikte Samsun'a ikinci kez gelen Atatürk , bu sefer Samsunlu Şahinzade Remzi Bey'in evine konuk olmuştur. O gün Samsun'a ilk geldiği zaman kaldığı eski Mıntıka Palas Belediyece kendisine hediye edilmiş, Atatürk bundan çok duygulanmıştır. Samsundan ayrılışından sonra, Belediye binayı dayayıp döşemiş, Atatürk Evi olarak korumuştur. Harf inkılabı günlerinde 16 Eylül 1928 de üçüncü kez Samsuna gelen Atatürk kendi evinde iki gece üç gündüz, dördüncü gelişi olan 28 Kasım 1930 tarihinde de dört gece beş gündüz kalmıştır.

Samsun Atatürk Evinin üst kat odaları Atatürk'ün yatak odası, çalışma odası Toplantı odası salonu olarak düzenlenmiştir. Alt katta l930 yılında açılan Gazi kütüphanesi, 1972 yılına kadar hizmet vermiş, daha sonra kütüphane buradan taşınmıştır.

Samsun Belediyesinin düzenlediği Atatürk evi, Milli Mücadele tarihimizin ilk sayfası, hatta önsözüdür. Bu yönüyle tarihi değeri büyüktür.

Kaynak: Ataturk.net  



ATATÜRK EVLERİ

  

Samsun Havza

Atatürk 25 Mayıs 1919-12 Haziran 1919 tarihleri arasında Mesudiye Oteli olarak bilinen bu binada çalışmalarını sürdürmüştür. Atatürk'ün kaldığı oda binanın ikinci katındadır.

Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıktıktan 6 gün sonra, 9. Ordu kıtaları Müfettişliği karargahı havza ilçesine nakletmiş, arkadaşlarıyla birlikte Havza'da Mesudiye otelinde 13 Haziran 1919 tarihine kadar kalmıştır.

Atatürk'ün iki gün kaldığı mesudiye oteli, cumhuriyet döneminde 1985 yılına kadar Belediye Dairesi olarak kullanılmıştır. Büyük değişikliklerle yenilenen binanın ikinci katı Atatürk odası olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. Atatürk odasında, Atatürk'ün çalışma masası ve koltuğu, bir Atatürk büstü ve resmi, 2 halı, ilk cumhurbaşkanlığı forsu, yazı takımı ve bir saat sergilenmektedir. Odanın duvarındaki panoda, Atatürk'ün Havzalılara hitabesi yer almaktadır.


  

Bigalı - Atatürk Karargahı 

Eceabat İlçesi’ne bağlı Bigalı Köyü’ndeki Atatürk Evi

Atatürk'ün karargah olarak kullandığı ev
(Çamyayla)

Atatürk'ün Çanakkale savaşları sırasında karargah olarak kullandığı evin de bulunduğu Çanakkale'nin Bigalı köyü, yeniden düzenlendi.

Birinci Ordu Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, törende, Türkiye'yi güçlü kılacak yolun, yaratılan yapay ayrımlardan değil, ortak değerleri öne çıkarmaktan geçtiğini söyledi. Birinci Ordu Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ törende, vatanın her zaman Çanakkale savaşlarındaki gibi savunulacağını söyledi. Başbuğ şöyle dedi: "Bugün aynı kahraman Mehmetçikler, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadelede, ülkenin ve vatanın bütünlüğü konusunda, gerekirse yine gözünü kırpmadan canlarını vermekten kaçınmamaktadırlar. Türkiye'yi güçlü kılacak yol, farklılıkları öne çıkarıp yapay ayrımlar yaratarak değil, Çanakkale destanının yaşandığı, şehitlerin kanıyla sulanan bu topraklarda görüldüğü gibi, ortak değerleri öne çıkararak takip edilmeli."

Daha sonra, 19'uncu Tümen Müzesi, Atatürk Evi, Atatürk Heykeli, Atatürk Parkı ve kütüphanenin açılışı yapıldı.

Etkinlik çerçevesinde Cumhuriyet yürüyüşü de gerçekleştirildi.

Kaynak:  11.06.2006  TRT.net.tr  

* * *

Çanakkale Savaşlarını başlangıç yıllarıydı. Sofya'da Ateşemiliter olan Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk), Osmanlı Devleti'nin hızla birinci Dünya Savaşı'na girmekte olduğunu görmüş, Başkomutanlıktan, memlekette faal bir görev verilmesini ısrarla istemişti. Bu ısrar karşısında onu 20 Ocak 1915'te, Tekirdağ bölgesinde yeni kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığına tayin ettiler. Atatürk, kısa sürede bu tümeni kurmuş, 25 Şubat 1915'te, Çanakkale Savaşlarına katılmak üzere Eceabat'a gelmiş, burada ikmal yaptıktan sonra, 18 Nisan 1915'te Çamyayla (Bigali) köyüne gelerek, bir köy evini Karargah yapmıştı. Bir hafta sonra savaş başlamış, Atatürk Conkbayırı ve Arıburun'da üstün düşman kuvvetlerine karşı, taarruz ve savunma savaşları yaparak, kahramanlığı, cesareti ve kazandığı zaferlerle bütün dünyanın dikkatlerini üzerine toplamış, 1 Haziran 1915'te albaylığa yükseltilmiştir. Atatürk bu günlerde Çamyayla'daki karargahında oturuyor, taarruz planlarını bu karargahta hazırlıyor, buradan cephenin en ön saflarına gidiyordu.

Çanakkale Zaferi'nden sonra, bir kahraman olarak 10 Aralık 1915'te İstanbul'a döndü.

Çanakkale savaşlarından sonra, Atatürk'ün Çamyayla'daki Karargahı yine eski sahiplerini elinde ev olarak uzun yıllar kullanıldı. Bu evde Atatürk'ün günlerce en uzun gecelerin geçirdiğini, petrol lambalarını sabahlara dek yandığını herkes biliyordu. O gün kullanılan eşyalardan tek bir masa kalmıştı. Atatürk bu masaya dirseklerini dayayarak, kim bilir kaç gece düşünmüş, haritaları işaretlemişti. Sonunda, (Çamyayla Atatürk Müzesi Kurma Komitesi) adıyla bir komite kuruldu. Bu komite ilk iş olarak, 1969 yılında evin dış kapısı üzerine (M. Kemal Atatürk'ün 1915 tarihindeki 19.cu Tümen Karargahı) ibaresini taşıyan bir levha yerleştirdi. Evin sahiplerinden satın alınarak müze haline getirilmesi isteniyordu. Sonunda bu işte oldu.

Atatürk'ün Çamyayla Karargahı, Kültür Bakanlığına devredildi. Bakanlık, evi onartarak 1973 yılında ziyarete açtı. Atatürk'ün Çamyayla Karargahı iki katlı ve bağdadî olarak yaptırılmıştır. Dış kapısından küçük bir avluya girilmektedir. Alt katta biri büyük, öteki küçük iki odası vardır. Buradaki tahta bir merdivenle üst kattaki salona çıkılır. Salona açılan üç kapıdan ortadaki en büyük oda, Atatürk'ün çalışma odası sağdaki yatak odasıdır. Diğer oda yaverine ayrılmıştır. Odaların tavan ve döşemeleri tahtadır. Atatürk'ün masası, çalışma odasındadır.

Karargah Müzesi, Atatürk'ün resimleriyle ve sonradan buraya getirilen eşyalarla sergilenmiştir.

Kaynak: Ataturk.net  


   

Afyonkarahisar - Kocatepe

 

Afyonkarahisar

AtaturkEviDumlupinar2.jpg (373628 bytes)

Dumlupınar 

   

Dumlupınar 

Balıkesir Kuvayı Milliye Müzesi

  

Bursa   

     Konya   
 

  
Malatya

 
Mersin

 
Adana

  
Eski Çankaya

  
Çankaya Köşkü

  
Çankaya Ordu Köşkü

  
Gazi Çiftliği

  

Istanbul

           

Rize 

  Yalova  

  
Tokat


  

Trabzon Atatürk Köskü 

Cumhuriyetin ilanından sonra, Sonbahar Gezisi adıyla Atatürk'ün yaptığı büyük yurt gezisi Dumlupınar'dan başlamıştı. Buradan Bursa'ya gelen Atatürk 12 Eylül 1924'te Hamidiye, Kruvazörü ile Mudanya'dan hareket etmiş. İstanbul Boğazından geçerek Karadeniz'e açılmış, 15 Eylül 1924 sabahı saat 11. 00 de Trabzon'a gelmişti. Atatürk, Trabzonlular tarafından heyecanla karşılandı.Yanında eşi Latife Hanım ve yakın arkadaşları vardı. Doğruca Belediyeye geldi. Öğleden sonra da, kendileri için dayanıp döşenen Soğuksu'daki köşke giderek dinlendiler. Köşk 1913 yılında yaptırılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da Özel İdarenin mülkiyetine geçmişti. Bodrumu ile birlikte dört katlıydı. Üçüncü katın büyük odası Atatürk'ün yatak odası idi.

O gün akşam, Köşk'ün alt kat salonunda Trabzon Belediye Başkanı Kazazoğlu Hüseyin, Atatürk'ün onuruna bir yemek vermiş bir de konuşma yapmıştı. Atatürk bu konuşmayı cevaplandırdı: (Efendiler, hemen bütün Trabzon halkını yekpare bir samimiyete kitlesi halinde gördüm. Kadınların, çocukların, ihtiyarların gözlerinde yaş gördüm. Bu ne yüksel duygu bu ne şefkat bu ne asalettir.) dedi Trabzonlulara teşekkür etti.

Ertesi gün okulları, hastaneyi, iplik fabrikasını ziyaret ettikten sonra 17 Eylül 1924 sabahı Trabzon'dan ayrıldı Rize'ye yolcu oldu.

Atatürk'ün Trabzon'u ziyaretinden sonra özel idareye ait bulunan Köşk, Trabzon Belediyesince satın alınarak Atatürk'e hediye edildi. Bir Trabzon heyeti, Ankara'ya gelerek Köşkün tapusunu ve anahtarlarını Atatürk'e teslim etti. Atatürk 27 Kasım 1930 günü Ege vapuru ile Samsun'dan Trabzon'a geldiği zaman, geceyi yine bu Köşkte geçirmiş, iki gece kaldıktan sonra, İstanbul'a dönmüştü. Köşk artık (Atatürk köşkü) adıyla tanınıyor, Trabzonlular bu Köşkle övünüyorlardı.

Atatürk'ün Trabzon'a üçüncü ve son gelişleri 10 Haziran 1937 tarihine rastlar, Ege vapuru ile İstanbul'dan Trabzon'a gelen Atatürk, doğruca kendi Köşküne gelmiş, iki gecesini bu Köşk'te geçirmişti. Bu son gelişlerinde: (Mal ve Mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum. ) diyerek, bütün mal ve mülk varlığını hazineye bağışladığını noter huzurunda tescil ettirmişti. Atatürk 12 Haziran 1937 sabahı Trabzon'dan İstanbul'a döndü.

Atatürk'ün ölümünden sonra, Trabzon Belediyesi, Atatürk köşkünü Atatürk Müzesi olarak ziyarete açmağa karar verdi. Atatürk 'ün kullandığı eşyaları, fotoğraflarını sergiledi. Bugün Köşk'ün girişinde, Atatürk'ün Trabzon'a ilk gelişlerinde yaptığı konuşmanın tam metni asılıdır. Sağdaki küçük salon, Atatürk'ün yaptığı konuşmanın tam metni asılıdır. Sağdaki küçük salon, Atatürk'ün hayatına ve Trabzon'u ziyaretlerine ait fotoğraflarla donatılmıştır. Bitişiğindeki odada ise Atatürk'ün dinlendiği koltuk ve kanepeler bulunmaktadır. Bunlardan biri üzerindeki plakada şu cümle yazılıdır. (Atatürk, 11 Haziran 1937 tarihinde, şahıslarına ait emval-i gayrimenküllerini millete bıraktıklarına dair muameleyi burada imza buyurdular. ) Öteki oda, Atatürk'ün yemek salonu olarak döşelidir.

Köşk'ün üçüncü katında Atatürk'ün yatak odası, banyosu, yaver odaları, çalışma salonu vardır. Köşk bugün çiçekli geniş bahçesi ile Trabzon'un en güzel evlerinden biri olarak tanımakta, Belediyenin yönetiminde Atatürk Müzesi olarak ziyarete açık bulundurulmaktadır.


  
Erzurum 

Erzurum-Atatürk Evi, Erzurum'un Yukarı Mumcu mahallesinde, eski vali konağında, 1984 yılında ziyarete açılmıştır. Bina 1890 yılında yaptırılmış , eski Erzurum evleri tipinde bir konaktır. 1915/1916 yıllarında Alman Konsolosluğu olarak kullanılmış, 1918 yılından sonra Vali Konağı yapılmıştır.

19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıkan Atatürk, Amasya Tokat, Sivas, Erzincan yolu ile 3 Temmuz 1919 günü Erzurum'a gelmiş, doğruca Cumhuriyet Caddesinde Cinisli'lere ait bir konak olan Mevki komutanlığına konuk olmuştu. Atatürk 9 Temmuz 1919 gününe yani askerlikten ayrılışına kadar bu binada Erzurum Kongresinin hazırlıkları ile uğraşmış Yanı Başındaki Gözübüyüklerin evinde yatıp kalmıştı. Askerlikten ayrıldıktan sonra, Vali Münir Akkaya'dan boşalan iki katlı Vali konağına, Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile birlikte taşınmış, 29 Ağustos 1919 tarihine yani Sivas'a gidinceye kadar 52 gün bu evde oturmuştur. Atatürk'ün Erzurum'dan ayrılışından sonra ev tekrar Vali Konağı olmuştur.

Cumhuriyetin ilanından sonra 30 Eylül 1924'te Erzurum'a ikinci kez gelen Atatürk'e Erzurumlular bu evi hediye etmişlerdir. Ev, 1930-1934 yılları arasında Kolordu Komutanlığınca da lojman olarak kullanılmıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra, Çocuk Esirgeme Kurumuna verilmiştir. 1984 yılında Kültür Bakanlığına devredilerek, Atatürk Evi halinde düzenlenmiştir.

Atatürk Evinin ilk katında, sağda yer alan oda, idare odası olarak kullanılmaktadır. Hemen yanındaki odada ise, Erzurum Eski Milletvekili Hoca Raif (Dinç)'in kullanmış olduğu eşyalar sergilenmektedir. Bu odanın karşısına düşen odada Anadolu'da yayınlanan ilk gazetelerden Envari Şarkiye ile milli Mücadelenin gazetesi Albayrak'ın ayrıca Erzurum Kongresi bildirilerinin basıldığı (Matbaa Makinası) sergilenmiştir.

Üst kat merdiven başı sahanlığından Atatürk'ün Erzurum'a ikinci kez gelişi ile ilgili büyük boy bir fotoğraf ile o yıllara ait iki kanepe ve bir orta sehpa yer almaktadır.

Salon toplantı odası olarak düzenlenmiştir. Salona üç büyük oda açılır. Bu odalar Atatürk'ün çalışma ve yatak odası olarak sergilenmiştir.

Odalardan birinde Erzurum Kongresine katılan delegelerin fotoğrafları ile bir çalışma masası ve bir koltuk yer almıştır.

Çalışma odasında o yılarda yapılmış ceviz oymalı bir vitrin bir orta masa bir çalar saat ile ceviz koltuk ve sandalyeler vardır.

Yatak odası, çalışma odasının karşısına düşen odadır. Bu odada Atatürk'ün yatmış olduğu sedef kakmalı pirinç karyola, aynalı ceviz bir konsol. Ceviz gardırop, bir koltuk, bir sehpa ve bir çalar saat bulunmaktadır.


   

Antalya

1930 yılı Mart ayının başlarında Atatürk İzmir'deydi. Havalar soğuk gidiyordu. Antalya'nın ılık ikliminde bir hafta dinlenmeyi düşündü. 5 Mart 1930 günü, karayolu ile, İzmir'den Antalya'ya hareket etti. Isparta, Burdur derken, 6 Mart 1930 günü öğleden sonra, Antalya'ya geldi. Kepez'den şehre kadar halk, yolun iki yanını doldurmuştu. Saat tam 16. 00 da Tophane Meydanına gelen Atatürk'e armağan etmişlerdi. Köşkün önü mahşerdi. Atatürk, kısa bir süre Köşk'te dinlendikten sonra balkona çıktı. Halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, burada kısa bir konuşma yaparak Antalyalılara teşekkür etti. O akşam Türk Ocağındaki toplantıya katılarak gençlerle memleket sorunları üzerine görüştü. Gece yarısına doğru Köşküne çekildi.

Atatürk, Antalya'da 12 Mart 1930 sabahına kadar tam bir hafta kalmıştı. Bu süre içinde Antalya'da geziler yaptı. Müzeleri, eski eserleri gezdi. Narenciye bahçelerinde üreticilerle görüştü. Dinlendi. 12 Mart 1930 sabahı saat 10 da arkadaşlarıyla birlikte Ankara'ya döndü.

Atatürk, Antalya'ya 10 Şubat 1931 günü öğleye doğru tekrar gelmişse de o gün Antalya'da kalmamış, İzmir'den beri kıyıları tarayarak gelen Ege'de o gün Antalya'da kalmamış, İzmir'den beri kıyıları tarayarak gelen Eğe Vapuru ile Silifke'ye geçmişti. Atatürk'ün, Antalya'ya üçüncü ve son gelişi, 1935 yılı Şubat ayına rastlar. Atatürk 16 Şubat 1935'te Ege Vapuru ile İzmir'den hareket etmiş, 18 Şubat 1935 Pazartesi günü saat 13. 30'da Antalya iskelesine çıkmıştı. Yanında kız kardeşi Makbule Atadan, Nebile Hanım, Prof. Afet İnan, Fahrettin Altay, Nuri Conker, Cevat Abbas Gürer, yaverler ve başkaları vardır. İskeleden faytonlarla doğruca Köşküne gelen Atatürk, burada akşama kadar dinlendi. Akşam Erenkuş'a oradan tekrar köşke geldiler. Geceyi Köşkte geçiren Atatürk, ertesi günü gece saat 22. 30 da Ege Vapuru ile Taşucuna hareket etti.

Antalyalıların Atatürk'e hediye ettikleri Atatürk Köşkü, iki katlı, üzeri kiremit çatı, taş bir yapıdır. Girişinde uzun bir hol, holün sağında bir salon, bir oda, banyo ve mutfak, solonda da iki oda ve üst kata çıkan merdiveni vardır. Üst katta ise, holden ayrı olarak birisi balkonlu olmak üzere yedi odası vardır. Atatürk merdivenin karşısındaki odada yatmıştır.

Atatürk'ün ölümünden sonra, Antalya Atatürk Köşkü, Özel İdareye geçmiş, 1939 da Akşam Kız Sanat Okulu ve Kız Enstitüsü binası olara kullanılmıştı. 1952 yılında Tarım Bakanlığına devredilen Köşk, son yıllara kadar Teknik Ziraat Müdürlüğünün büroları olarak kullanılmıştır. 1980 yılından sonra Kültür Bakanlığına devredilin Köşk, onarılmış, Atatürk Müzesi olarak ziyade açılmıştır.


  
Alanya

  
Uşak

  
Eskişehir


    
Izmir

     
Kayseri

  
Florya Deniz Köşkü

  
Domabahçe Sarayı


Amasya

1926 Amasya Saraydüzü Kışlası 

1930 Amasya Saraydüzü Kışlası 

Mustafa Kemal Atatürk Amasya Genelgesini (21-22 Haziran 1919) Saraydüzü kışlası komutanlık binasında hazırladı. Atatürk bu binada 10 gün kaldı (Kurtuluş Savaşı sürecinde en uzun kaldığı bina olarak biliniyor). Kurtuluşun ve Cumhuriyetin manifestosunu bu binada hazırlayıp, tüm Türkiye'ye ve dünyaya ilan etti.

Kuva-i Milliye'nin bu anıt yapısı şu an yok. Bu bina 1941'de deprem nedeniyle yıkıldı ve yerinde bir Atatürk anıtı var. Bu anıt cumhuriyet döneminin ilk Atatürk anıtıdır. 

Ulusal egemenliğe dayanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olması nedeniyle de Amasya Genelgesi'nin Türk tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. 

Kurtuluş Savaşında Amasya  Kaynak: Amasya.gov.tr 


                                                                                                   ENGLISH

 

Salonika Atatürk House                          

                                                                                       SALONIKA ATATÜRK HOUSE

Atatürk was born in Salonika in 1881, where he spent his childhood and part of his youth. The historic house where he was born was opened to the public as a museum on 10 November 1953, after restorations were completed. Known as, “Atatürk House,” it is located at 75, Apostolu Pavlu Avenue, in the Aya Dimitria district of Salonika. The Turkish Ministry of Education, along with historians and curators, selected items from Dolmabahce and Topkapi Palaces in Istanbul so that the rooms were restored and arranged for display in accordance with original plans.

According to old records, “Atatürk House” in Salonika was situated on Islahane Caddesi, Kazım Pasha district in Salonika. The house is a three-story building with a courtyard and a basement floor.

Salonika archive records show that Atatürk House was built before 1870 by a teacher Hadji Mehmed from Rhodes, and was first sold to İbrahim Zühdü, and later to Abdullah Aga and his wife Ummü Gülsüm. According to this information the house was rented from its owners by Atatürk's father Ali Riza Efendi .

Atatürk’s father Ali Rıza Efendi had worked for the Salonika Pious Foundation and later worked as a Customs Officer. In 1876 he joined the Salonika National Forces battalion as a first lieutenant. Later in his life he became a business man.

Ali Rıza Efendi, after marrying the daughter of Feyzullah Aga from a well known family Sarigüllü Hacı Sofu’s Zübeyde Hanim in about 1878, left his father Ahmet Efendi's, known as Kirmizi Hafiz, family home in the Subasi district and settled in this house with his wife in the Hoca Hanim Pasha district by renting it from its owners. The house, then surrounded by high walls with “harem” and “selamlik” sections, was a three-story classical building. The external facade was plastered, painted pink, with iron latticed windows on the ground and timber latticed windows on the upper floor. In 1881 Atatürk was born on the upper floor in a room that had a fireplace. After Ali Rıza Efendi’s death in 1888, his young widow Zübeyde Hanim mostly for financial reasons moved out of this house, with her son young Mustafa (Atatürk) and her daughters Naciye and Makbule, into a smaller house nextdoor. Zübeyde Hanim, who, time to time visited her brother Hüseyin Aga on his farm with her children, met with Ragip Bey and remarried (with a very kind gentleman, as Atatürk expressed with his own words). They continued to live in this house. Atatürk had begun his education at the Semsi Efendi District School before his father’s death while they were living in this Pink House. After the death of his father, he first enrolled in Salonika Civil Servants Junior High School and then transferred to Salonika Military Junior High School in 1893. In 1896 he entered the Monastir Military Junior High School, and later in 1899, entered the Military Academy in Istanbul. During his holidays he visited his mother and sisters in Salonika.

Atatürk graduated from the Military Academy in 1902 and enrolled to the Staff Officers School and became an Army Staff Captain in early 1905. Between this date and the declaration of the second Constitutional Monarchy in 1908, Atatürk and a few of his friends secretly founded a political society named “Country and Freedom” in 1906, while he was stationed in Damascus and continued its activity. Because he wished to activate this society in Macedonia, Atatürk secretly traveled to Salonika where with a few of friends he established a branch of this society in Salonika. In 1907, a year before the declaration of the second Constitutional Monarchy, Atatürk was appointed to Salonika and stayed in this small house with his family. Many secret political meetings took place here. After the start of the wars in Tripoli, Libya and in the Balkans, Atatürk left Salonika and spent his entire life for the cause of the national independence struggle for his country.

After the Balkan war Atatürk's mother Zübeyde Hanim also did not stay in Salonika and moved to Istanbul with her daughter Makbule (Atadan), as most Turkish families had done They settled in a house in Besiktas, within the Akaretler district. Later on, during the years of the National Struggle, Zübeyde Hanim moved to Ankara. However, after the Victory, because Ankara’s climate was not suitable for her health condition, she moved to Izmir where she later died in 1923.

After the Balkan War, Salonika became a Greek city and the ownership of the house, where Zübeyde Hanim lived, was transferred to the Greek Government by the Lausanne Agreement. The house was later sold by the Greek Government to a Greek family.

On the occasion of the 10th Anniversary of the Turkish Republic (29 October 1933), Salonika Municipality Council, in memory of Turkish - Greek Friendship and the Balkan Conference, placed a marble plate on the right side of the double door of the house where Atatürk was born. The following words are inscribed on this plate in Turkish, Greek and French:

“The great founder of the Turkish Nation and the pillar of the Balkan Entente, GAZI MUSTAFA KEMAL was born here. This plate is placed on the occasion of the 10th Anniversary of the Turkish Republic. 
Salonika, 29 October 1933.”

The plate was put in its place with a ceremony on 4 November 1933 with the participation of Turkish Ambassador in Athens and the embassy staff, The General Governor of Macedonia, Mayor of Salonika and Greek officials. The Salonika Municipality Council decided to buy the house from its Greek owner and present it to Atatürk. The house was evacuated on 19 February 1937 and its keys given to the Turkish Consulate in Salonika.

Turkish Consulate in Salonika became responsible for “Atatürk House.” The house was restored to its original state. The yellow paint was replaced by its original pink colour and the roof repaired. In 1950 the house had more substantial restoration work done and the Foreign Ministry and the National Education Ministry began the necessary work to convert the house into a museum.

The National Education Ministry and historians selected historic items from Dolmabahce and Topkapi Palaces in Istanbul so that the rooms in were restored and arranged for display according to its original plan. The museum was opened to the public 10 November 1953 after an official ceremony.

Ground Floor: Through the door one enters a brick tiled hall. First room on the right is the cellar and the second is the kitchen. In the cellar, kitchen utensils (chests, copper bowls, large earthenware jars, jugs, and pitchers) are displayed. There are cupboards and shelves in the kitchen. The first room on the left was used by the housekeeper, and its is through the second room that one can reach the stairway which leads up to the floor above.

First Floor: The museum visitor can come up to this floor from an open stone stair from the garden as well as from the stair hall on the ground floor. In the entry, there is a large sofa with a timber ceiling. The sofa has a large divan with pillows and embroidered covers in front of the triple windows facing the garden with satin curtains. In the middle of the sofa there is a round wooden table. On the right, from the garden entry to the sofa, there is a guest room and through it a storage room. Guest room is furnished with velvet-covered couches and armchairs, satin curtains, mirrored dresser, copper brazier and coffee tables. A silk-threaded inscription and a clock are on the walls. First small room on the left is the kitchen. There are various kitchen utensils and a stove oven in here. Second room is the bedroom. At one corner there is a double iron bedstead and on the wall at the bedside, a Koran with silver lapel and red satin book cover, and an inscription plate are hung. First verse of the Conquest Sura (chapter) is inscribed on this plate. In front of the bedstead there are a brass brazier and a large divan all along the windows facing the street with heavy satin curtains.

Second Floor: The visitor can reach this floor through the stair hall next to the storage room on the first floor. The sofa with divans on this floor is similar to the sofa on the first floor only smaller. Right-hand side room from entry has a decorated gypsum ceiling and is the study room. There is a bronze bust of Atatürk, a desk, a brass brazier and armchairs in this room in which Atatürk was born. Ceramic dishes and inscriptions related to Atatürk are hung on the wall. The bedroom at the right was arranged as the Atatürk Museum. Wearing apparel and personal effects used by Atatürk can be seen in the cabinets with the glass fronts. There is also a bookshelf displaying the photographs of Atatürk, documents from his schooling and some of his books. There is a terrace with wooden railings next to the bedroom.

The last restoration, arrangements and preparations for display of Atatürk House in Salonika were made in 1981.

Source: Turkish Ministry of Culture & Tourism (material above to be updated)


One of the most symbolic houses in Turkey

Atatürk's house & headquarters in Bigali, Gallipoli

  

  The year 2015 will be one of the most important years in the history of the Turkish Republic. Throughout 2015 Turks will be celebrating the beginning of the creation of the Turkish nation and national spirit. The 2015 centenary will also mark the rise of Mustafa Kemal Atatürk, whose leadership laid the foundations of the Turkish state.

  One of the most symbolic houses in Turkey can be found along a narrow street in Gallipoli, which is linked to the heart of a small village's main square. It was here in this inland village of Bigali that Atatürk established his headquarters in a small house just before the war began. It was also here that Mustafa Kemal, as the commanding officer of the Ottoman Army's 19th Division, received news that British-led forces, including the brave but inexperienced Australian and New Zealand Army Corps (ANZAC), were landing on the peninsula.

  Thus, as Atatürk set out from a seemingly ordinary town on the hills of Bigali towards the coast to battle British-led forces, he also began his march to his destiny.

  It is from the second floor of this two-story house that the leader of a nation was in the making and preparing his offensive plans. The headquarters and house where Atatürk stayed became a museum in 1973 after the establishment of the "Çamyayla Atatürk Museum Founding Committee" which enabled the purchase of the house from its owner. The museum has displayed military and civilian garments and photographs as well as items personally used by Atatürk. One of the original items in the house is a desk used by Atatürk, undoubtedly for planning war strategies and viewing maps.

  One enters the house after passing through a small courtyard from where the main door opens. On the ground floor there are one large and two small rooms. A wooden stairway leads to a living room on the first floor to which three rooms are connected. The room in the middle is the largest and was the study of Atatürk. The room to the right was his bedroom. The other room was used by his aide. Each of the rooms has wooden ceilings and floors. Atatürk's desk is in the study room.

  An informed visit to the peninsula and a study of its geography offer greater appreciation of the unexpected hardships faced by combatants. The predictions of enemy landings by the German Gen. Otto Liman von Sanders, who was commander of the 5th Army for the defense of the Dardanelles, proved wrong. The invading forces landed their troops at Seddülbahir (Cape Helles) and Ariburnu (Anzac Cove) on April 25, 1915, after the French made diversionary landings to mislead Turkish troops. As a result of von Sanders miscalculations, the positioning of Turkish troops was not advantageous to winning the battle. Confusion also arose amidst the British-led forces when ANZAC troops failed to land on the intended beaches.

  Atatürk, however, devised his own strategy and took his own initiative without authorization from von Sanders, as he assessed the significance of the landings. After ordering his division forward over the rugged countryside between Bigali and the coast, Turkish forces succeeded in stopping the enemy at Conkbayir. In addition to Seddülbahir, the peak and surrounding hilly areas of Conkbayir are known as one of the bloodiest grounds of the Gallipoli war, where Turkish forces prepared to die for the land that Western powers were carving up.

  Mustafa Kemal's famous order to his soldiers, "I am not giving you an order to attack, but I am ordering you to die!" is said to have played a decisive role in the battle.

  Atatürk not only led Turks in winning the battle of Gallipoli but also ignited an enduring sense of national identity. Looking back at the emergence of modern Turkey, Atatürk's house in Bigali is a remarkable reminder of how Turks found the strength and vision to mobilize forces to unite. It was here that the foundations of the Turkish nation were first laid and the enduring unity of a nation sprang forth. The upcoming centenary should be an opportunity for Turks and peoples of other nations to better understand the significance of Gallipoli for Turks.

  As the centenary celebrations of 2015 near, there will be a heightened sense of the value and ideals upon which Turkey was founded, especially as the present generation assumes responsibility and strives to follow in the footsteps of one of the greatest statesman of history, who led the Turkish nation to achieve great things.

  The sacrifices of other soldiers will also be honored as Turks together with the peoples of many countries and remember those who came from great distances to fight at Gallipoli.

  While the Armenian diaspora and supporters of an alleged 1915 Armenian genocide fail to objectively present all the events of 1915, the approaching centennial can serve to provide more balanced accounts of all the facts of World War I. If nations do not take these opportunities to educate their children with a fair and accurate understanding of history, they risk having young minds dangerously misled by the conflicts and hostilities of the past.


Ataturk Gunlugu.com | Ataturkculuk.net
Ataturk Today.com