- - Bildiri / Haberler - - 


Cumhurbaşkanlığı Seçimi

   English


BAŞKENT'TE TARİHİ GÜN

14 Nisan ANKARA'DA TARİHE GEÇEN 
CUMHURİYET MİTİNGİ

- Cumhuriyetin Kazanımlarına ve Kurumlarına Sahip Çıkalım -

"CUMHURİYET YÜRÜYÜŞÜ" 14 Nisan Cumartesi Günü - Ankara

 

''Bugün Ankara'dan yükselen ses, Türk Ulusunun sesidir''
“Cumhuriyetimize Sahip Çıkıyoruz” mitingi için yüzbinler 
Anıtkabir ve Tandoğan Meydanı'nda toplandı 

Anıtkabir, sabahın erken saatlerinden itibaren vatandaşların akınına uğradı.

Mitinge ev sahipliği yapan Tandoğan Meydanı'nı ülkenin dört bir yanından gelen yüzbinlerce kişi doldurdu. 

Tandoğan Meydanı'nda saat 11'de başlayan ve yaklaşık 2 saat süren mitingin ardından katılımcılar Anıtkabir'e doğru yürüyüşe geçti.

''Cumhuriyet Mitingi'' için Ankara Tandoğan Meydanı'nda toplanan yüzbinlerce kişi Anıtkabir'e çelenk koymak üzere yürüyüşe başladı. Yüzbinler Onuncu Yıl Marşı eşliğinde, ''Türkiye laiktir laik kalacak,'' "Tam Bağımsız Türkiye," ''Hepimiz Türküz Atatürküz'' sloganları atı.

Mitinge katılımın beklentilerin çok çok üstünde oldu. Tandoğan Meydanı’nın mitingin başlama saatinden önce dolması ve katılımın sürmesi nedeniyle polis, alanı genişletmek üzere kontrol noktalarını geriye taşıdı.

Sivil güçlerin demokrasiyi ve laik Cumhuriyeti korumak için, tek ses olarak hareket etti. Demokrasi mitingi ve halk darbesi önemli bir dönüm noktası oldu. Demokratik haklarını kullanarak Türk ulusunun ve Türk sivil toplum örgütlerinin sesini duyuran 14 Nisan başkent'te tarihi gün oldu.

MİTİNG YABANCI AJANSLARDA

Financial Times gazetesi, hafta sonu Ankara'da yapılacak olan Cumhuriyet Mitingini, dünyada haftanın en önemli olayları arasında gösterdi.

Uluslararası haber ajanslarından AP, Ankara'da yapılan "Cumhuriyet Mitingi"ni abonelerine acil koduyla duyurdu.
 
Tandoğan Meydanı'nda mitingin katılımcıları toplanmaya başladığı andan itibaren abonelerine mitingle ilgili haber geçmeye başlayan uluslararası ajanslar AP, Reuters ve AFP on binlerce kişinin gösteriye katıldığını belirtiyor.
 
Reuters ve AP, "binlerce laik Türk'ün meydandaki gösterinin ardından Anıtkabir'e yürüyüşe geçeceğini" kaydetti.
 
AFP de katılımcıların miting alanında toplanmaya başladığı sıralarda geçtiği ilk haberinde, Türk basın yayın organlarına dayanarak mitingi abonelerine duyurdu.

İngiliz yayın kuruluşu BBC de, Ankara’da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi’nde onbinlerce kişinin laikliğe destek için toplandığını belirtti. BBC, internet sitesinde verdiği haberde, “Laik miting Türk başbakanını hedef aldı” başlığını kullandı ve onbinlerce kişinin, laikliğe destek için Ankara’da toplandığını yazdı.


Ankara’da yüzbinleri sokağa döken, “Cumhuriyet Mitingi” Batı basınında da geniş yer buldu. 

16.04.2007 www.gazetevatan.com 

Ankara’da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi’nde yüzbinlerce kişinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını protesto etmek için sokaklara dökülmesi yabancı medyada yankılandı. Amerikan, Fransız, Alman ve İspanyol basını, mitingin Türk toplumunda derinleşen bölünmenin bir yansıması olarak yorumlandı. En çarpıcı yorum dünyanın en saygın gazetelerinden biri olarak gösterilen New York Times’tan geldi. New York Times “300 bin kişi Türk sisteminin İslamcı rengini protesto etti” başlıklı haberinde şu ifadeleri kullandı: Mitinge katılanlar “Tüm Türkiye burada” diyordu. Ama artık iki ayrı Türkiye var. Atatürk’ün dini kamusal hayattan uzaklaştırdığı 1923’ten beri ilk kez toplumda bu denli hararetli bir tartışma yaşanıyor. Gösteriye beklenenin çok üstünde katılım olması da, toplumda İslam’ın rolü konusunda derinleşen bölünmeyi yansıtıyor.

Büyük gösteri

Ankara’da bayrak denizi

*WASHINGTON POST (ABD): Bayrak denizi oluşturan protestocular iktidardaki İslam yanlısı partinin başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını protesto etmek için Ankara sokaklarına aktı. “İmam Cumhurbaşkanı istemiyoruz”, “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları atıldı.

Erdoğan’ı caydırmaz

*LA TIMES (ABD): Yarım milyondan fazla kişinin protestosu laik kesimin sembolik gücünün kararlı bir gösterisi olarak yorumlanabilir. Ancak büyük olmakla birlikte Ankara’da düzenlenen protesto Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda caydıracak kadar büyük olmayabilir.

300 bin Türk sokakta

*LE FİGARO (FRANSA): Kökleri siyasi İslam’da olan AKP’nin Erdoğan’ı cumhurbaşkanı adayı ilan etmesini engellemek için 300 bin kadar Türk sokağa döküldü. Laikliğin koruyucusu olarak görülen cumhurbaşkanlığı makamına Erdoğan’ın oturma ihtimali gerilimi tırmandırıyor.

Büyük gösteri

*LE MONDE (FRANSA): Başbakan Erdoğan’a karşı Ankara’da yapılan son yılların en büyük gösterisinde “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları atıldı. Halen kendisini “demokrat muhafazakar” olarak nitelendiren Erdoğan’ın, olası cumhurbaşkanlığı adaylığı laiklik savuncularını korkutuyor.

Laiklerden Erdoğan’a ret

*EL PAİS (İSPANYA): Yüzbinlerce Türk laik devleti savunmak ve Başbakan Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını reddettiklerini göstermek için sokaklara döküldü.

Önemi çok yüksek

*DEUTSCHE WELLE (ALMANYA): Türkler, kökleri siyasal İslam’a dayanan AKP’nin başkanı Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını etkileyici şekilde protesto etti. Sembolik değeri çok yüksek olan Anıtkabir’de toplanan Türkler laikliği savunacaklarını gösteren pankartlar açtı.

Erdoğan’a en sert tepki

*TAGEBLATT (LÜKSEMBURG): Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzbinlerce kişi Ankara’da toplandı. İslamcı hareketten çıkmış olan Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı iddiasına karşı dev bir gösteride düzenleyerek tepkilerini ortaya koydular.


Türkiye hiçbir dönemde bu kadar tehdit altında olmadı

Sezer ve Büyükanıt'tan Önemli Mesajlar:

Cumhurbaşkanı Sezer'in Konuşmasının tam metni... (devam>tıklayınız)

Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Konuşması... (devam>tıklayınız)


Bir miting de İstanbul'da yapılacak

İSTANBUL- Ankara'da Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği dev mitingin ardından 29 Nisan'da da Çağlayan Meydanı'nda 'Cumhuriyet için Çağlayan Mitingi' yapılacak.

14 Nisan'da Ankara'da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi'nin bir benzeri 29 Nisan'da İstanbul'da yapılacak.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına karşı çıkanlar 29 Nisan Pazar günü, saat 14.00 ile 17.00 arasında Çağlayan Meydanı'nda buluşacak.
 
Mitinge 100'den fazla dernek destek veriyor.
 
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan, mitinge katılmaları için tüm Türkiye'ye çağrıda bulunduklarını söyledi.
 
Yüzbinler Ata'nın huzuruna çıktı
 
14 Nisan'da Atatürkçü Düşünce Derneği'nin öncülüğünde düzenlenen ''Cumhuriyet Mitingi'' için Ankara Tandoğan Meydanı'nda toplanan yüzbinlerce kişi Anıtkabir'e yürüdü ve mozoleye çelenk bıraktı.
 
Anıtkabir Özel Defteri'ne yazı yazan Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Ercan, "Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bugün 14 Nisan 2007. Aramızdan ayrılışının 24 bin 992'nci gününde huzurunuza hüzün ve utançla geliyoruz. Ne yazık ki, kan ve irfanla kurulan ve Türk gençliğine emanet edilen Cumhuriyet'e tam anlamıyla sahip çıkılamadı" dedi.
 
"Çankaya yolu şeriata kapalı", "Türkiye laiktir, laik kalacak" şeklinde sloganların atıldığı mitingi çok sayıda yerli ve yabancı gazeteci izledi.

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Ankara'da düzenlenen "Cumhuriyet Mitingi"nde onbinlerce kişinin laikliğe destek için toplandığını duyurdu.

BBC, internet sitesinde verdiği haberde, "Laik miting Türk Başbakanı'nı hedef aldı" başlığını kullandı.

Adayı Erdoğan açıklayacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün düzenlenen AK Parti MKYK'nın ardından yaptığı açıklamada, partisinin cumhurbaşkanı adayını 24 ya da 25 Nisan'da yapılacak Meclis grup toplantısında açıklayacağını söyledi.
 
Başbakan Erdoğan, cuma günü de Meclis Başkanı Bülent Arınç'la görüşecek.

Cumhurbaşkanlığı süreci resmen başladı
 
Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci cumhurbaşkanının seçileceği süreç 16 Nisan Pazartesi saat 09.00 itibarıyla başladı. Adaylık başvuruları, 25 Nisan Çarşamba günü saat 24.00'te sona erecek. Kalan 20 gün içinde de seçimler yapılacak.
 
TBMM Danışma Kurulu, adaylık başvuru sürecinin son günlerinde Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın başkanlığında toplanarak, seçim turlarının hangi tarihlerde yapılacağını belirleyecek.
 
Daha önce yapılan toplantıda, ilk turun ya 26 Nisan ya da 3 Mayıs'ta yapılması konusunda mutabakata varılmıştı.

19 Nisan 2007 CNNTURK



2. Cumhuriyet Mitingi bu pazar İstanbul’da
29 Nisan Pazar günü İstanbul Çağlayan’da saat 14.00-16.00 arasında yapılacak Çağlayan Cumhuriyet Mitingi’nin düzenlenmesinde kadınlar öncülük ediyor.

İSTANBUL - Miting düzenleme kuruluna başkanlık eden Prof. Dr. Necla Arat, 14 Nisan Cumuhuriyet Mitingi’nden çok kısa bir süre sonra İstanbul’da da miting düzenlemelerinin Ankara’ya gidemeyen çok sayıda insandan gelen talepten kaynaklandığını söyledi.

29 Nisan’da Çağlayan Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapılacak olan Çağlayan Cumhuriyet Mitingi için saat 13.00’te toplanılacak. Kadın Kuruluşları Birliği’nin öncülüğünde gerçekleştirilecek mitinge 400’e yakın sivil toplum kuruluşu destek veriyor.

ANKARA’YA GİDEMEYENLERİN TALEPLERİ ETKİLİ OLDU
Ankara’daki 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’nin üzerinden kısa bir süre sonra tekrar böyle bir miting düzenlemeye neden gerek duyuldu?
14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’nden önce zaten İstanbul’da bir miting düzenlenmesi için çok büyük bir talep vardı. Sivil toplum örgütleri şemsiye örgütler halinde çeşitli toplantılar yapıyorlardı. Bu toplantılarda taleplerle karşılaştık.
Ancak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde mitingler yapılmaktaydı. O yüzden, henüz erken diye düşünüyorduk. Kamuoyundan da baskılar geliyordu. Dolayısıyla Ankara’dan sonra böyle bir mitingin yapılmasının İstanbul için de uygun olacağını, İstanbul’un da sesini duyurmamız gerektiğini düşündük.

Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan gerilim kamuoyunun tepkisini hızlandırdı mı?
Tabii onun da etkisi oldu ama bu 4-5 yıllık bir birikimin sonucu. Adım adım ılımlı İslam devletine yönelen bir yönetime karşı tepkiler var. Din eğitimli olanların değişik yönetim kadrolarına çeşitli biçimlerde getirildiği, engellenmeye çalışıldığı zaman vekaleten görevlendirilmeleri ve milli eğitimdeki aksaklıklar... Ayrıca fevkalade bir ekonomik durum sözkonusu diye bütün basın organlarının büyük bölümünde iktidar lehinde yayın yapılırken, halkın ekonomik yönden çektiği zorluklar, halkın yaşamına çok cilalanan bu ekonomik durumun yansımıyor olması, insanların bu tepkileri dile getirmesine neden oldu.

HALKIN DUYARLILIĞI EN YÜKSEK NOKTADA
14 Nisan Mitingi bir dönüm noktası olarak değerlendirildi. Kısa bir süre sonra aynı mitingi İstanbul’da yapacak olmanız katılımı olumsuz etkilemez mi? Türkiye çapında büyük bir buluşma sağlanabilecek mi?’
Bu gönüllü yapılan bir iş. Ankara’da hiçbir şekilde derneklerin parasal anlamda katkısı olmadı; herkes kendi parasıyla gitti. İstanbul da bunu kendi içinde halledecek. ‘Türkiye çapında çok büyük bir buluşma olabilir mi?’ diyorsanız bu soruya şimdi cevap veremem. Yaşayıp göreceğiz. Ama halkın duyarlılığının en yüksek noktada olduğuna inanıyorum. Ankara’dan daha büyük bir katılım olacak.

BİNDİRİLMİŞ KITALAR DEĞİL BİN DİRİLMİŞ KITALAR
14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’ne katılanlar, Başbakan Erdoğan tarafından ‘bindirilmiş kıtalar’ olarak nitelendirilmişti...
Çok yanlış. Ben gazeteci Mustafa Balbay’ın bir başlığını çok beğendim. ‘Bindirilmiş kıtalar’ı ikiye ayırdı, ‘bin dirilmiş kıtalar’ dedi. Aslında binlerce dirilmiş kıta Ankara’ya kendi hesaplarıyla geldiler, İstanbul için de aynı şey sözkonusu. Çünkü ülke sevgisi ön planda. Örnek vermek istiyorum. Bize başvurular oldu telefonla; ‘Ankara’ya nasıl gideriz, ne yapılabilir?’ diye. Bu başvurular arasında, yaşlı bir hanımefendi, iki dizinde protez olduğu halde mutlaka katılacağını ve yürüyebildiği kadar yürüyeceğini söyledi. Bir yaşlı çift de ‘Biz gelemiyoruz ama lütfen birkaç gencin otobüs parasını verelim, gençlerden durumu müsait olmayan varsa onlar gitsinler, masraflarını karşılayalım’ dediler. Yine gençlerin otobüs paralarına katkıda bulunan pek çok arkadaş oldu. Yani gönüllü destek verenler oldu. Hiçbir örgüt, kendi özel masraf yaparak kimseyi arabaya bindirip götürmedi, herkes kendi parasını ödedi.

‘Bin dirilmiş kıtalar’ Çağlayan’daki mitingin sloganlarından biri olacak sanırım... Başka ne gibi sloganlar var?
Bunlar arasında kadınlarla ilgili kaygıları dile getiren sloganlar da var, genel olarak Cumhuriyet’in kazanımlarını savunan sloganlar var: “Laik Türkiye Cumhuriyeti”, “Bağımsız Türkiye”, emperyalizme karşı olduğumuzu belirten sloganlar var. Ayrıca kadınlara yönelik şiddeti yeren sloganlar var. “İrticaya, dinci ve ırkçı faşizme dur” diyen sloganlar ve herşeyden önce de laik, demokratik sosyal hukuk devletini savunduğumuz dile getiriliyor. “Ne şeriat ne de darbe gerçek anlamda demokratik Türkiye” diyebiliriz.

Çağlayandaki mitingi kadın kuruluşlarının ağırlıkta olduğu bir miting olacak?

Kadınlar burada biraz da barıştan yana olduklarının mesajını da verecekler. ‘Çocuklarımızın yanlış nedenlerle ölüme gönderilmesini hiç bir şekilde istemiyoruz’ gibi sloganlar da var. Çevremizde yer alan birtakım savaşlarda, biz gençlerimizin, Ortadoğu’nun paylaşım savaşında çocuklarımızın kullanılmasını istemiyoruz mesajını da vermeye çalışılacak.

Ankara’daki mitingde Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkmasına tepki ön plana çıkmıştı. Dün, AKP’nin cumhurbaşkanı adayınının Abdullah Gül olduğu açıklandı. Sizce bu, toplulukların tepkisini hafifletecek mi?
Bu karar, iş dünyamız tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. İş dünyasının bu tavrı bizler için sürpriz olmadı. Ama kamuoyunun genelinde, 14 Nisan’da Ankara’da toplanmış olan milyonlarca insanın tutumunda en ufak bir değişiklik olmayacaktır. Çünkü Sayın Erdoğan’la, Sayın Gül aynı kökenden gelmektedir. Milli Nizam Partisi’nde eğitilmişlerdir. Her ne kadar değiştiklerini açıklasalar da değişimleri görüntüdedir, özde bir değişim olup olmadığı konusundaki kaygılar devam etmektedir.

Kaç sivil toplum kuruluşu mitinge destek verecek?
400’e yakın sivil toplum kuruluşu destek veriyor. Programımız, Cuma günü netleşecek. Sıra sende diyorum İstanbul halkına. Cumuhuriyet’in kazanımları için bir arada olduğumuzu, demokrasi ve laik Türkiye için, hukuk devleti için bir arada olduğumuzu göstermeye davet ediyorum.

Miting Düzenleme Kurulu:
Prof.Dr. Türkan Saylan (ÇYDD Genel Başkanı)
Prof.Dr. Necla Arat (Kadın Araştırmaları Derneği)
Prof.Dr. Aysel Ekşi (Bizim Ülke Derneği)
Prof.Dr. F.Nur Serter (ADD Genel Başkan Yard.)
Nevşin Mengü (Kanal Türk İletişim)
Nazan Moroğlu (İKKB Koordinatörü)
Pervin Öztabağ (Cumhuriyet Kadınları Derneği)
Av. Aydeniz Alisbah Tuskan (İst.Barosu Kadın Hakları)
Gülseven Güven Yaşer (ÇEV)

25 Nisan 2007 NTV


 - ÇAĞLAYAN MİTİNGİNE ÇAĞRI -

29 Nisan 2007 Pazar günü Saat 13:00
Şişli Çağlayan Meydanındayız

Cumhuriyetin Temel İlkelerine Sonuna Kadar Sahip Çıkıyoruz!
Cumhuriyet İçin Birleşin 
Yarın Çok Geç Olabilir

● Ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için,
● Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için,
● Tam bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için,
● Cumhuriyetimizin kazanımlarına ve kurumlarına sahip çıkmak ve "İrticaya Hayır" demek için,

BİZE KATILIN

Bilgi İçin: 0 212 244 9915 / 0 212 244 9916

Miting Düzenleme Kurulu:

Prof. Dr. Türkan Saylan (ÇYDD Genel Başkanı)
Prof. Dr. Necla Arat (Kadın Arastırmaları Derneği)
Prof. Dr. Aysel Ekşi (Bizim Ülke Derneği)
Prof. Dr. F. Nur Serter (ADD Genel Başkan Yard.)
Nevşin Mengü (Kanal Türk İletişim)
Nazan Moroğlu (İKKB Koordinatörü)
Pervin Öztabağ (Cumhuriyet Kadınları Derneği)
Av. Aydeniz Alisbah Tuskan (İst.Barosu Kadın Hakları)
Gülseven Güven Yaşer (ÇEV)

Atatürkçü Düşünce Derneği
www.add.org.tr 
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği

www.cydd.org.tr 
Çağdaş Eğitim Vakfı
www.cev.org.tr 


Ankara'da "Atatürk'ün emrindeyiz" mitingi

Ankara'daki "Atatürk'ün emrindeyiz" mitingine emekli paşalar da katıldı

Türkiye Gençlik Birliği, (TGB) Cumhuriyete sahip çıkmak amacıyla “Atatürk'ün emrindeyiz” mitingi düzenlendi. TGB tarafından düzenlenen miting, sabahın erken saatlerinde Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin bahçesinde başladı.

Mitinge, Türkiye'nin pek çok ilinden gelen üniversite öğrencileri ve vatandaşlar katıldı. “10.Yıl” marşının hep bir ağızdan söylenmesiyle başlayan mitingde, katılımcılar, çeşitli sloganlar attılar. Mitinge katılanlar, ellerinde, “Lüzumsuz yanan ampulü söndür”, “Çankaya şeriata kapalı”, “Amerikan Gül'ü Çankaya'ya çıkamaz” yazılı dövizler taşıdılar.

Katılımcılar, miting boyunca ellerindeki Türk Bayrağı'nı salladılar. Miting alanına girişte, rozet, bayrak, Atatürk fotoğrafı basılı tişörtler satıldı.

Mitingde, Pusula ve Yeni Türkü grupları birer konser verdi. Bazı öğrencilerin, kalabalık nedeniyle baygınlık geçirdikleri gözlendi. Mitinge, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki üniversitelerden gelen öğrenciler de katıldı.
    
DESTEK MESAJLARI

    
Mitinge katılamayanların gönderdikleri mesajlar da okundu. Harbiyeli öğrencilerin gönderdiği belirtilen mesajda, “Bir ulusun başarısı, tüm ulusal güçlerin bir yere yönelmesiyle mümkündür” denildi. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Şener Eruygur da mitinge kutlama mesajı gönderdi.

Mitinge katılan Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, gazetecilerin sorusu üzerine, ”Çeşitli üniversitelerden gelen gençler, Laik Cumhuriyet'e ne kadar sahip olduklarını, en önemlisi Yüce Atatürk'ün kendilerine emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik vazifelerini nasıl yerine getirdiklerini gösteriyorlar” diye konuştu.

Mitingin ardından otobüslerle Anıtkabir'e geçen gençler, Atatürk'ün kabrini ziyaret ettiler. Mitinge, bazı milletvekilleri, Türkiye Emekli Subaylar Derneği üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

A.A.  28 Nisan 2007


Ankara'da "Cumhuriyet Mitingi"yle yanan Çoban ateşi
İstanbul'da güçlenecektir.

 Atatürkçü Düşünce Derneği
www.add.org.tr 

 ÇAĞLAYAN MİTİNGİNE ÇAĞRI
   
" CUMHURİYET İÇİN"

   * TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE İÇİN,

   * ÜLKENİN VE ULUSUN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN,

   * İRTİCAYA, IRKCI VE DİNCİ FAŞİZM'E "DUR" DEMEK İÇİN,

   * CUMHURİYETİMİZİN KAZANIMLARINA VE KURUMLARINA SAHİP ÇIKMAK İÇİN,

   * TAM ANLAMINDA DEMOKRATİK - LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ İÇİN,

    29 NİSAN 2007 PAZAR GÜNÜ
    SAAT 13:00'TE
ŞIŞLI / CAĞLAYAN MEYDANI'NDA
BULUŞALIM.

   Prof. Dr. Necla ARAT, Prof. Dr. Aysel EKSI, Nevsin MENGU,
   Nazan MOROGLU, Pervin OZTABAK, Prof. Dr. Turkan SAYLAN,
   Prof. Dr. Nur SERTER, Aydeniz TUZKAN, Gulseven YASER.

* * * 

BURHANİYE "CUMHURİYET MİTİNGİ"
14 Nisan - Çanakkale - Çağlayan - Manisa - Burhaniye   "Cumhuriyet Miting"lerine gelen, geleceklerin ve gelmek isteyenlerin her biri birer Atatürk'tür.
Sayabildiniz mi, biz kaç kişiyiz?
Milyonlarcayız...

Çoban Ateşi, Anadolu'nun her bucağında yanmaya başladı.
Öyle bir alevlendi ki artık kimse söndüremez.

Türk Ulusu!
İçin rahat olsun.
Bu vatanda tek bir Atatürkçü kalsa bile bu vatan
Cumhuriyet içinde doğru yolda ilerleyecektir.
Kaldı ki bizler milyonlarcayız  :)

CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ ! 

Köylüsü, kentlisi – çiftçisi, emekçisi - esnafı, iş adamı
Memuru, emeklisi - kadını, erkeği - yaşlısı, genci
El ele verdik !

 28 NİSAN 2007 CUMARTESİ GÜNÜ
SAAT 13.00 DA YÜRÜYÜŞ
SAAT 14.00 DA MİTİNG

YER: CUMHURİYET MEYDANI
BURHANİYE – BALIKESİR

* * *

MANİSA "CUMHURİYET MİTİNGİ"
5 MAYIS 2007 CUMARTESİ GÜNÜ - SAAT 10:00
MİTİNG ALANI: SULTAN ÖNÜ

* * *

"Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."   

Mustafa Kemal Atatürk 


 

Ankara 'Cumhuriyet Mitingi'ne hazırlanıyor

Valilikten izin alındı... 07.04.2007 

Cumhuriyet Mitingi Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Ercan, Tandoğan Meydanı'nda, 14 Nisan Cumartesi günü yapılması planlanan "Cumhuriyet Mitingi" için Ankara Valililiğinden izin aldıklarını söyledi.

"Cumhuriyet Mitingi"ni organize eden düzenleme kurulu üyeleri ve mitinge destek veren sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla Mülkiyeler Birliği Lokalinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Ercan, şunları ifade etti:

"Cumhurbaşkanı seçimi rejimin teminatı açısından mihenk taşıdır. Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır."

Ercan, Cumhuriyet mitingi ve ardından gerçekleştirilecek Anıtkabir ziyaretinin, Türk Ulusu'nun bu arzusunu dile getirmek ve Cumhurbaşkanı seçimi konusunda son uyarıyı yapmak üzere organize edildiğini belirtti.

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ercan, mitinge katılımın artırılması için bazı üniversitelerde sınavların ertelendiği yönündeki haberlerle ilgili soruya, "Biz kurum ve kuruluşlardan özel bir şey yapmalarını istemedik. Başbakan Erdoğan'ın bu konuyla ilgili sözlerini anlamakta zorlanıyorum. Miting, sivil toplum kuruluşlarının düşüncelerini bu şekilde ifade etmeleri doğaldır" karşılığını verdi.

Ercan, bir başka soruyu da "Biz ülkemizde gerilime karşıyız. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz" diye yanıtladı. 


Cumhuriyet Mitingine 300'den Fazla Örgüt Hazır

Destek verenlerin sayısı ise her geçen gün artıyor...

14 Nisan’da Ankara Tandoğan Meydanı’nda yapılacak olan Cumhuriyet Buluşmasının anayasal düzeni, laik ve üniter yapıyı, Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet kazanımlarını korumada kararlı; sivil, kadın, emekçi, üniversiteli, köylü ve emekli asker sivil toplum kuruluşlarının ortak katılımıyla gerçekleştirileceği duyuruldu.

Cumhuriyet Mitingi öncesi sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği toplantıda konuşan Ercan, "Cumhuriyetin temel değerlerinin demokrasi araç kabul edilerek tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığını'' söyledi.

- Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın "Bu iş biraz da şirazesinden çıkmış vaziyette" diye eleştirdiği 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi'ne destek veren örgütlerin sayısı her geçen gün artıyor. Mitinge katılacağını bildiren siyasi parti, sendika, dernek, oda, vakıf ve platform sayısı 300'ü aştı. Miting Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Ercan , ülkede gerilime karşı olduklarını belirterek "Ülkeyi gerilime götürenler kendilerini biliyorlar. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz'' dedi.

Tandoğan Meydanı'nda 14 Nisan'da yapılması planlanan mitingi düzenleyen kurul üyeleri ve mitinge destek veren sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla Mülkiyeliler Birliği Lokali'nde basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan ADD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Ercan, "işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin, dilde yozlaşma, eğitim birliği ve laik devlet yapısıyla örtüşmeyen eğitim-öğretim uygulamalarının, yargı bağımsızlığına müdahalelerin, Cumhuriyetin temel değerlerinin demokrasi araç kabul edilerek tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığını'' söyledi.

Türkiye'yi Atatürk 'ün aydınlık, onurlu yolundan saptırmak isteyenlerin, küresel sömürü güçleriyle ortaklaşa uyguladıkları ve dayattıkları politikaların oluşturduğu sosyo-ekonomik problemlerin ancak ulus-devlet anlayışıyla çözülebileceğini vurgulayan Ercan, "2007, Türkiye'nin geleceğini belirleyen, yaşamsal önemdeki kararların alınacağı ve parlamento seçiminin de yapılacağı bir yıl olacaktır. Bu bakımdan cumhurbaşkanı seçimi rejimin teminatı açısından mihenk taşıdır. Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman, her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır'' dedi.

Ercan, 14 Nisan'daki mitingin ve ardından gerçekleştirilecek Anıtkabir ziyaretinin, Türk ulusunun bu arzusunu dile getirmek ve cumhurbaşkanı seçimi konusunda son uyarıyı yapmak üzere organize edildiğini belirtti.

'Özel bir şey istemedik'

Ercan, mitinge katılımın artırılması için bazı üniversitelerde sınavların ertelendiği yönündeki haberlerle ilgili olarak "Biz kurum ve kuruluşlardan özel bir şey yapmalarını istemedik. Başbakan'ın bu konuyla ilgili sözlerini anlamakta zorlanıyorum'' diye yanıtladı. Ercan, cumhurbaşkanının kim olacağıyla ilgili bir soru üzerine, "Cumhurbaşkanı seçimi konusunda isimden bahsetmiyoruz, bir zihniyetten bahsediyoruz. Cumhuriyetin temel ilkelerini benimsemiş, bunu da geçmişte yaşamına geçirdiğini ispat etmiş bir cumhurbaşkanı istiyoruz'' dedi. 8 Nisan 2007


Mitinge Gelenleri Kampusta Ağırlarız

Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde 14 Nisan’da düzenlenecek "Cumhuriyetine Sahip Çık" mitingine Ankara dışından gelecek öğrencilere Hacettepe ve Ankara üniversiteleri ev sahipliği yapacak. Öğrenci Konseyi başkanları mitinge büyük destek verdiklerini belirttiler.

CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi öncesi Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) öncülüğünde 14 Nisan’da Ankara’da yapılması planlanan mitinge rektörlerden sonra öğrenci temsilcilerinden de destek geldi. Ankara ve Hacettepe üniversitelerinin öğrenci konseyi başkanları, Anadolu’dan gelecek öğrencilere miting için kampus kapılarını açtıklarını söyledi. Üniversitelilerin görüşleri şöyle:

ODTÜ Öğrenci Temsilciliği Başkanı Berkay Orhaner: Mitinge kişisel olarak katılım olacak. Hiçbir partinin, özel, tüzel kişiliğin ismini görmek istemiyoruz. Halkın mitingi olsun istiyoruz.

Ankara Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Bora Akat: Mitinge üniversite olarak destek veriyoruz. Şehir dışından gelen üniversite öğrencilerini kampuslerimizde misafir edeceğiz. Öğrenci konseyleri olarak Atatürkçü düşünce çizgisinde olan 20 üniversiteyle çalışıyoruz.

Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Hakan Keçe: Üniversitemizden 15 bine yakın öğrenci katılacak. Hacettepe’nin bütün hocaları, dekanları ve hatta rektörü mitinge cüppelerini giyip gelecek. Türkiye’nin dört bir yanından gelen diğer üniversitelerin öğrencilerine de Hacettepe ev sahipliği yapacak, yemek, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılacak.

Başkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Gürol Başar Ülger: Yaklaşık 1000 kişiyle katılacağız. Ortak amacımız Türkiye’nin ağırlığını taşıyabilecek bir kişinin Cumhurbaşkanı olması.

Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Necmi Candemir: Siyasi yönlendirme girişiminde bulunmayız, ancak üniversitemizden mitinge katılmak isteyenler elbette olacaktır.

Gazi Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Emre Çakır: Cumhurbaşkanlığına, hedefi ’cumhuriyetin bekçisi olmak’ olan, laiklik konusunda sicili bozuk olmayan bir devlet adamının yakışacağını düşünmekteyim. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması için düzenlenecek mitinge her türlü desteği vermekteyiz.

ADD’den Uyarılar

ATATÜRKÇÜ
Düşünce Derneği (ADD) miting hazırlıklarını hızlandırdı. ADD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Ercan, internet sitesinden bir bildiri yayınlayarak, katılımcılara uyarılarda bulundu.

SADECE TÜRK BAYRAĞI Yağmura karşı tedbirli olunmalı, su, kumanya, ilaç, telefon gibi kişisel gereksinimler unutulmamalıdır. Tüm ADD üyeleri kırmızı/beyaz kurdele ve Atatürk rozetleriyle tanıtıcı işaretler taşımalıdır. Dernek tanıtıcı pankart ve Türk Bayrağı dışında hiçbir şey bulundurulmayacaktır.

TUVALET UYARISI Ankara’ya gelecek yüzlerce otobüsün oluşturacağı uzun kuyruklar, muhtemel kazalar, kontroller vs. nedeniyle hareket saatleri dikkatli planlanmalıdır. Hipodromda tuvalet yetersizliği göz önünde tutularak gerekli molalar verilmelidir.

PANKART VE SLOGAN YOK Bu mitingin coşkulu ve demokratik terbiye sınırları çerçevesinde görkemli bir eylem olması için tüm üyelerimize büyük sorumluluk düşmektedir. Düzenleme Komitesinin belirleyip valiliğe sunduğu onaylanmış slogan/dövizler dışında herhangi bir pankart kullanılmayacak, slogan atılmayacaktır. Taşkınlıklara, özellikle eylemi sabote etmeye yönelik olası provokatörlere ve çığırtkanlara izin vermemeliyiz.
Çilem KAYA - Merve ERDİL -Esra KAYA / ANKARA 8 Nisan 2007 www.hurriyet.com.tr  

14 Nisan mitinginde 10. Yıl ve Harbiye Marşı’yla yürünecek

Atatürkçü Düşünce Derneği'nin 14 Nisan’da Ankara’da düzenleyeceği yürüyüşün ayrıntıları belli oldu. Yürüyüşe öğretim üyeleri cübbeleri, kadınlar da şapkalarıyla katılacak. Mitingde 10. Yıl ve Harbiye Marşı çalınacak. 

Atatürkçü Düşünce Derneği ve Emekli Subaylar Derneği’nin öncülüğünde düzenlenen ve 14 Nisan’da Ankara Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirilecek “Cumhuriyetine sahip çık” mesajlı mitinge kadınlar şapkaları, rektörler ise cübbeleriyle katılacak

“Cumhuriyetine sahip çık” mitingine çeşitli illerden gelecek katılımcılar sabah saatlerinde Ankara’da olacaklar. Otobüsler, Tandoğan Meydanı’nın yakınındaki Hipodrom alanına park edilecek. Şehir dışından gelenlerle, mitinge Ankara’dan katılacaklar saat 11.00 sıralarında Tandoğan Meydanı’nda buluşacak.

Miting sırasında 10. Yıl Marşı, Harbiye Marşı ve Ankara Marşı çalınacak. Kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir grup kadının TBMM’ye şapkaları ile alınmamalarını protesto etmek için mitinge şapkaları ile katılacaklar. Ankara’daki üniversiteler ile kent dışından mitinge gelecek üniversite rektörleri ise cübbeleriyle miting alanında yer alacaklar.

Platformda gençler
Mitinge siyasi parti ve sendikalar da destek verecek. Katılımcılar, Tertip Komitesi tarafından bu hafta kesinleştirilecek olan dövizlerin haricinde döviz taşımayacak, slogan atmayacak.

Miting alanında kurulan platforma sadece gençler çıkacak. Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen bir genç, “Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarına” sahip çıkmaya çağıracak. Miting düzenleyicileri Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur, Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Rıza Türkoğlu ve emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve siyasi parti temsilcileri platformun ön kısmında yer alacaklar.

Ata’nın huzurunda
Mitinge katılanlar daha sonra Gençlik Caddesi üzerinden Anıtkabir’e doğru yürüyüşe geçecek. Anıtkabir’de avluyu dolduran binlerce kişiyi temsilen miting Tertip Komitesi adına emekli paşalar, mozoleye çelenk koyacak. Miting, Anıtkabir buluşmasının ardından sona erecek. Mitinge şehir dışından gelenler, aynı güzergahı takip ederek, otobüslerine binmek üzere Hipodrom alanına gelecekler.

Geceyi Ankara’da geçirmek isteyen ve mitinge katılmak üzere Ankara’ya gelecek üniversite öğrencileri, Başkent’teki çeşitli üniversitelerin kampus yurtlarında misafir edilecek. Ankara Üniversitesi Öğrenci Konyesi Başkanı Bora Akat, şehir dışından gelen öğrencileri kampuslerinde misafir edebileceklerini belirtti. Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Hakan Keçe de, “Üniversitemizden 15 bine yakın öğrenci katılacak. Türkiye’nin dört bir yanından gelen diğer üniversitelerin öğrencilerine de ev sahipliği yapacağız” dedi.

Sendikaların miting tartışması
Cumhuriyet mitingi ve yürüyüşü, iki sendikayı karşı karşıya getirdi. Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Güven, Eğitim-Sen Genel Başkanı Aladdin Dinçer’in 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmenin tarihe “bir utanç notu” olarak düştüğünü söyledi. Dinçer’in mitingi, “Siyasi gerilimi yükseltmek” ve “darbeci generallerin oyununa gelmek” olarak nitelediğini anımsatan Güven, mitingin “eğitim birliği ilkesi ve laik devlet yapısıyla uyuşmayan eğitim/öğretim uygulamaları, yargı bağımsızlığına müdahaleler, cumhuriyetin temel değerlerinin ’demokrasi’araç edilerek tahribatını” da içeren gerekçelerle organize edildiğini kaydetti. Güven, Alaaddin Dinçer’in mitinge ilişkin tepkisinin Başbakan Erdoğan’dan da “ileri” olduğuna dikkat çekerek şöyle dedi:

“Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenlerini ve öğretim görevlilerini Cumhuriyet Mitingi’ne katılmamaları yönünde uyaran Dinçer, kendi tabanı içindeki Atatürkçü, Ulusalcı, Laik eğitimcileri görmezden gelmektedir. Eğitim-Sen tavanındaki yanlışların tabandaki sosyal demokrat ve cumhuriyetçi eğitimcileri mağdur ettiği, sendikasından ettiği, utandırdığı bir gerçektir. Toplu istifalara ve aidat dışındaki bağlantıları koparmaya yol açan Atatürk’ü yok sayan, etnik ve ideolojik yaklaşımlarda ısrar ediliyor olması üzücüdür.”

09.04.2007 www.vatanim.com.tr 


CUMHURİYET MİTİNGİNE ÇAĞRI

Atatürkçü Düşünce Derneği www.add.org.tr

21. yüzyılda dünyanın karşı karşıya kaldığı küresel tehdit ve tehlikeleri, ülkemiz ve ulusumuzun geleceğini ilgilendiren olumsuz gelişmeleri kaygıyla izliyoruz.

Ülkemiz, içinden çıkılamayacak bir borç batağına sürüklenmiş sömürge ülke görünümündedir. Tüm ekonomik varlıklarımız, topraklarımız, sularımız, ormanlarımız, madenlerimiz ve petrolümüz özelleştirme adı altında yağmalanmaktadır. Siyasal fırsatçılık dürtüleriyle tetiklenmiş plansız nüfus artışının getirdiği olumsuzluklar ülke potansiyelinin hoyratça kullanılmasına, israfına, çevre problemlerine neden olmaktadır. Ortalama gelir ve ömür, dünya ortalama değerlerinin altındadır. İşsizlik, gelir dağılımındaki korkunç adaletsizlik, dilde yozlaşma, eğitim birliği ilkesi ve laik devlet yapısıyla uyuşmayan eğitim/öğretim uygulamaları, yargı bağımsızlığına müdahaleler, cumhuriyetin temel değerlerinin  “demokrasi” araç edilerek  tahribatı, kabul edilemez boyutlara erişmiştir.

“Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir” diyen ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık ve onurlu yolundan saptırmak isteyenlerin, küresel sömürü güçleriyle ortaklaşa kurguladıkları ve dayattıkları politikaların oluşturduğu bu sosyo-ekonomik problemler yumağının çözümü ancak ve ancak bilimi rehber edinen ulus-devlet anlayışıyla olanaklıdır.

2007, Türkiye’nin geleceğini belirleyen, yaşamsal önemdeki kararların alınacağı ve parlamento seçiminin de yapılacağı bir yıl olacaktır. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı seçimini rejimin teminatı açısından bir mihenk taşı olarak görüyoruz.

Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden Cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır. Ulusumuzun bu arzusunu dile getirecek son uyarıyı yapmak üzere  bir miting ve ardından Anıtkabir ziyareti düzenlenmiştir.

• Ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için,
• Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için,
• Tam bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için,
• Cumhuriyetimizin kazanımlarına, kurumlarına sahip çıkmak ve
“İrticaya hayır” demek için,

14 Nisan 2007 Cumartesi günü saat 11.00 de Ankara, Tandoğan Meydanındaki “Cumhuriyet Mitingi” ne katılımınızı ve katkılarınızı saygılarımızla arz ederiz.

DÜZENLEME KURULU
Başkan Prof. Dr. Ali ERCAN 

İletişim: Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
GMK Bulvarı 102/7 Maltepe/ANKARA
Tel: 0312 232 4352
Belgegeçer: 0312 232 4344
E-posta: add@kemalist.org 



 ADD İL / İLÇE / BELDE ŞUBE BAŞKANLIKLARINA

 BÖLGE EŞGÜDÜM SORUMLULARI - GYK ÜYELERİNE   04.04.2007

• 14 Nisan 2007 Cumartesi günü saat 11.00 de Ankara Tandoğan Meydanında düzenlenen Cumhuriyet Mitingi için Ankara Valiliği’nden alınan izin belgesi ektedir. Bu izin belgesinin bir kopyası, emniyet görevlilerinin talebi durumunda gösterilmek üzere, taşıtlarda bulundurulacaktır. Ayrıca mitinge katılmak üzere gelen herkesin nüfus  cüzdanını yanında bulundurması gerekir. Yerel gazete/tv lerin mitinge getirilmesi tüm etkinliğin yurt genelinde yankı bulması bakımından çok önemlidir.

• Yağmura karşı tedbirli olunmalı, su, kumanya, ilaç, telefon gibi kişisel gereksinimler unutulmamalıdır. Tüm ADD Üyeleri kırmızı/beyaz kurdele + Atatürk rozetleriyle tanıtıcı işaretler taşımalıdır. Dernek tanıtıcı pankart ve Türk Bayrağı dışında hiçbir şey bulundurulmayacaktır. Ankara’ya girişte büyük trafik sorunuyla karşılaşılabilir. Ankara içinde bazı caddelerde yeni başlatılan bordür çalışmaları trafikte yavaşlamaya neden olabilir. Ayrıca Ankara’ya  gelecek yüzlerce otobüsün oluşturacağı uzun kuyruklar, muhtemel kazalar, yapay engellemeler, kontroller v.s  nedeniyle hareket saatleri dikkatli bir şekilde planlanmalıdır. Hipodroma erken varış durumunda tuvalet yetersizliği göz önünde tutularak gerekli molalar verilmelidir. Hipodromdan miting alanına saat 10.00 da hareket edilecek ve düzenleme komitesinin göstereceği alanda yer alınacaktır.

• Bu mitingin coşkulu ve demokratik terbiye sınırları çerçevesinde görkemli bir eylem olması için tüm üyelerimize büyük sorumluluk düşmektedir. Düzenleme Komitesinin belirleyip Valiliğe sunduğu onaylanmış slogan/dövizler dışında herhangi bir pankart kullanılmayacak, slogan atılmayacaktır. Sadece üyelerimizi değil beraberimizde ve çevremizde olan tüm katılımcıları bu yönde uyarmalı, taşkınlıklara, özellikle eylemi sabote etmeye yönelik olası provokatörlere ve çığırtkanlara izin vermemeliyiz.

• Bu miting sadece ADD tarafından düzenlenen bir eylem değildir. Eylem, siyasal partilerimizin, halkımızın, gençlerimizin ve tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak sorumluluğunda gerçekleştirilecektir. Tüm çalışmalarımız bu anlayış içerisinde yürütülmelidir. Cumhuriyet Mitinginin amacı, Atatürk Cumhuriyetini koruma azim ve kararlılığının etkili bir biçimde sergilenmesidir. Ve mitingin başarısı Cumhuriyetin savunulmasında tarihi önemde bir aşama olacaktır.

• Bu genelgenin il ve bölge eşgüdüm sorumluluğunda tüm şubelerimize ivedilikle ulaştırılmasını önemle rica eder, Atatürkçü bilinç ve sorumluluk duygusuyla dolu üyelerimizle mitingde buluşmak üzere en iyi dileklerimi sunarım.  Saygılarımla.

Genel Başkan Adına Prof. Dr. Ali ERCAN
Genel Başkan Yrd.

Not: Her ADD Şubesinin her otobüsünde bir tane bu izin belgesinden bulundurulması gerekmektedir. Her hangi bir sorun çıkmaması için lütfen bu uyarıyı dikkate alınız.


 ADD İL / İLÇE / BELDE ŞUBE BAŞKANLIKLARINA

1. 14 Nisan 2007 tarihinde 300 e yakın Demokratik Kitle Örgütü ve bu kapsamda Atatürkçü Düşünce Derneğinin katılacağı “Cumhuriyet Mitingi’’ hazırlıkları sürdürülmektedir.

2. Mitingin yasal kurallar içinde yürütülmesi ve amacına ulaşması için Miting Düzenleme Komitesi tarafından gerekli önlemler alınmaktadır.

3. Mitingin bir sokak hareketine dönüşeceği ve antidemokratik amaçlara yönelik olduğuna dair karalayıcı ve sistemli bir kampanyanın yürütülmesi nedeniyle değerli ADD mensuplarına aşağıdaki uyarıların yapılası gereği duyulmuştur.

     a. Tüm ADD mensupları gerek intikal esnasında, gerek miting ve alandan ayrılış, geriye dönüş aşamasında provokasyonlara karşı dikkatli olmalı, kışkırtıcı davranışlara cevap vermemeli bu tür tutum içine girmeye mütemayil üyeleri uyarmalıdır.
     b. Her ADD üyesi mitingin kurallara uygun olarak yürütülmesi, yasal sınırlar içinde kalınması için kendisini özel görevli saymalı, görevlilere ve güvenlik güçlerine yardımcı olmalıdır.
     c. Kurallara uygun olmayan hareketlere başvuranların şahsen sorumlu olacakları, ayrıca dernek açısından da disiplin işlemine tabi tutulacakları tüm üyelerimize hatırlatılacaktır. Bu maksatla, bu genelge Şube Başkanları tarafından üyelere tebliğ edilmeli ve intikale başlanırken de anımsatılmalıdır.
     d. Bu mitingin münhasıran ADD’nin değil, tüm katılımcı kuruluşların ortak mitingi olduğu unutulmamalı, olası farklı ve benimseyemeyeceğimiz davranış ve sloganlara karşı tepkisel bir tutum sergilenmemeli bu tür hareketlerin provokasyon amaçlı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

4. Mitingin senaryosu ve icrasına ilişkin hazırlıklar sürdürülmektedir. Gerektikçe açıklayıcı  bilgiler (karşılama, yerleşme, Anıtkabir ziyareti v.b.) Tertip Komitesi tarafından gönderilecektir.

5.  Mitinge üyelerimizin sadece kendilerinin değil aile fertleriyle, tanıdık ve komşularıyla katılmaları ve bu mitingin Türkiye’de yüce Atatürk’ün ilke ve devrimleri doğrultusunda gerçek bir demokratik yaşamın yolunu açması dileği ile içten sevgi ve saygılarımı sunarım.

M. Şener ERUYGUR
E. Orgeneral
Genel Başkan




 - - HABERLER - -
2006



Ankara'da Cumhuriyet Mitingi
4 Kasım 2006

Ankara'da 130 Sivil Toplum Örgütü Cumhuriyet İçin Yürüdü

Sivil toplum örgtülerinin düzenlediği "Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü" Ankara Tandoğan Meydanı'nda gerçekleşti.

Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde 130 sivil toplum kuruluşunun girişimiyle Ankara'da gerçekleştirilen 'Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü'ne binlerce kişi katıldı. Türkiye'nin dört bir yanından gelen katılımcılar Atatürk Kültür Merkezi alanında toplandı ve Tandoğan'a doğru yürüyüşe geçti.

(ANKARA 4 Kasım 2006)
Yürüyüş ve Tandoğan Meydanı'nda yapılacak miting için Ankara dışından gelen katılımcılar, Atatürk Kültür Merkezi önünde erken saatlerden itibaren toplanmaya başladılar.

Yürüyüş kortejinin oluşturulmasının ardından katılımcılar, Tandoğan Meydanı'na gitmek üzere yürüyüşe geçtiler.
Türk bayrakları ve Atatürk posterleri taşıyan katılımcılar, “Türkiye laiktir, laik kalacak”, “Tam bağımsız Türkiye” şeklinde sloganlar atıyorlar.

Yürüyüş ve miting dolayısıyla Tandoğan Meydanı'na açılan tüm ve sokak ve yollar trafiğe kapatıldı. Yürüyüşe katılanlar, Tandoğan Orduevi önünde oluşturulan polis noktasında tek tek aranarak, alana geçmelerine izin veriliyor. Kortejin, Meydanda yerini almasından sonra mitinge başlanacak.

Mitingin ardından katılımcılar, Anıtkabir'i ziyaret edecekler. Cumhuriyet Kadınları Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere bazı siyasi partiler ile çok sayıda sivil toplum örgütleri yürüyüşe katılıyor.

Kaynak: 04.11.2006 www.huriyet.com.tr 

BİLDİRİ :

Ankara’da sivil toplum kuruluşu ve siyasi partilerin katılımıyla 4 Kasım Cumartesi günü "Cumhuriyet için Halk Yürüyüşü" düzenleniyor.

Yürüyüş çağrısı yapan kuruluşlar, yayınladıkları bildiride, son yıllarda hızla tırmanan irticaya karşı durma kararlılığını ifade etmek amacıyla bir miting ve yürüyüş düzenleme kararı aldıklarını belirtti. 4 Kasım 2006 cuma günü saat 11.00’de Hipodrom ve AKM önünden başlayarak Tandoğan meydanında mitingle devam edip Anıtkabir ziyareti ile tamamlanacak olan ‘Cumhuriyet için Halk Yürüyüşü’ne Cumhuriyete sahip çıkma sorumluluğundaki tüm yurttaşlar davet edildi.

Bildiride şöyle dendi: “Bugün, Cumhuriyetimiz için yeni bir seferberlik günüdür. Tam bağımsızlık ilkesini şiar edinen, laiklik ilkesini gözü gibi korumak isteyen, yurttaşlarımızın etnik yapıları ve din görüşleri nedeni ile birbirine düşman edilmesine izin vermeyen, çocuklarımızın ve gençlerimizin ancak ulusal ve laik eğitimle gelişeceklerine inanan, sanayi ve işletmelerimizin çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesine, tarımımızın yok edilmek istenmesine, topraklarımızın yabancılara satılmasına, yolsuzluklara “Hayır” diyen, ülkemizin kendi gücüne güvenle yükselebilmesini amaç edinen herkesi eylemimize davet ediyoruz. Tarihimizden aldığımız güçle, bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı, laik ve demokratik hukuk ilkeleri ile bezenmiş cumhuriyetimize sahip çıkalım. 

YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!”


CUMHURİYETİMİZ İÇİN HALK YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRIMIZDIR

Biz bu çağrıyı yapan kuruluşlar, ülkemizin bağımsızlığını, demokratik, laik, hukuk devletimizin ve halkımızın birliğini, ulusal değerlerimizi ve cumhuriyet devrimlerini en yüksek değer olarak kabul ediyoruz.
Son yıllarda ülkemizde tehdit ve tehlike olmasının ötesine geçerek, hızla tırmanan irticaya karşı durma kararlığımızı ifade edebilmek amacı ile bir miting ve yürüyüş kararı aldık.


Eylem 4 KASIM 2006 günü saat: 11.00 de Hipodrom ve AKM önünden başlayarak Tandoğan meydanında yapılacak bir miting ile devam edip, Anıtkabir ziyareti ile tamamlanacaktır.
Yürüyüşümüze Cumhuriyetimize sahip çıkma sorumluluğundaki tüm yurttaşlarımızı çağırıyoruz.

Bugün, Cumhuriyetimiz için yeni bir seferberlik günüdür.
Tam bağımsızlık ilkesini şiar edinen, laiklik ilkesini gözü gibi korumak isteyen, yurttaşlarımızın etnik yapıları ve din görüşleri nedeni ile birbirine düşman edilmesine izin vermeyen, çocuklarımızın ve gençlerimizin ancak ulusal ve laik eğitimle gelişeceklerine inanan, sanayi ve isletmelerimizin çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesine, tarımımızın yok edilmek istenmesine, topraklarımızın yabancılara satılmasına, yolsuzluklara " HAYIR " diyen, ülkemizin kendi gücüne güvenle yükselebilmesini amaç edinen herkesi eylemimize davet ediyoruz.


Tarihimizden aldığımız güçle, bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı, laik ve demokratik hukuk ilkeleri ile bezenmiş cumhuriyetimize sahip çıkalım.

YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!

İletişim Numaraları:

Cumhuriyet Kadınları Derneği : 0312 229 93 71 – 0312 425 57 32

Çağdaş Yasamı Destekleme Derneği : 0312 425 74 33

Atatürkçu Düşünce Derneği : 0312 232 43 44 – 0532 397 49 96


CUMHURİYET İÇİN HALK YÜRÜYÜŞÜNE KATILAN KURULUŞLAR :


1. Atatürkçu Düşünce Derneği (ADD)

2. ANACEV

3. Anadolu Eğitim - Sen

4. Ankara Kız Liseliler D.

5. Altınokta Körler D.

6. Ankara’lılar Vakfı

7. Ankara Platformu

8. ATO

9. Büyük Anadolu Vakfı

10. Büyük Anadolu Kulubu

11. Çankaya Muh. D.

12. Cumhuriyet Kadınları D.

13. CUMOK

14. CYDD

15. Cayyolu Platformu

16. Dil Derneği

17. Emekli Oğretmen ve Subay Esleri

18. Hacı Bektaş Veli Kültür D. Gen. Mer.

19. İnsanlık Güneşi Vakfı

20. IRIS

21. Kız Teknik Ogr. D.

22. Ozanlar Birliği

23. Tip Kurumu

24. TUKODER

25. TKB

26. Türkiye Harp Mal. Şehit- Dul- Yetim D.

27. Türkiye Kadın D. Fed.

28. TUKD

29. Türk Haber- İS Sen.

30. Türkiye İS ve Meslek Kadınları Kulübü F.

31. NUSHED

32. Türkiye Muh. Gazileri D.

33. Ulusal Eğitimciler D.

34. Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu ( 60 D. )

35. UMAG

36. Yüksek İdeal Yol Platformu

37. T: Zıraatcıler D.

38. TESUD

39. YOL- İS Sen.

40. Ziraat Muh. Odası

41. Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı Kadın Platformu D.

42. Bağımsız Cumhuriyet Gönüllüleri D.

43. Kadınlar Konseyi

44. Anıttepe Soroptimist K.

45. Emek Soroptimist K.

46. ORAN Soroptimist K.

47. Türkiye Gençlik Federasyonu

48. Eğitim- İs Sen.

49. İzmir Kültür ve Dayanışma D.

50. Partiler ( DSP; BCP; SHP; CHP; IP; ANAP)


4 KASIM 2006

Ankara'da 112 sivil toplum kuruluşunun katılımıyla “Cumhuriyetimiz İçin Halk Yürüyüşü” düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi'nden başlayan yürüyüş, Tandoğan'a kadar sürdü. Tandoğan Meydanı'ndaki mitingin ardından Anıtkabir ziyaret edildi.

Cumhuriyet Halk Parti  www.chp.org.tr
  Gençlik Kolları
-» AYDINLIK YARINLARA İLKELERİNLE ULAŞACAĞIZ......                    
- İlkelerine yapılan saldırıların doruğa ulaştığı bugünlerde seni anmak, geçmişe duyulan özlemin değil, geleceğin aydınlığına uzanan iradenin ta kendisidir. Biz Cumhuriyet Halk Partili gençler, bütün hızımızı senden, tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez bağımsızlık ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her direniş onurludur.

 

4 Kasım 2006 Cumhuriyet Yürüyüşü

"İzmir İl Teşkilatı olarak, 130 sivil toplum örgütü ve siyasî partilerden oluşan 20.000 vatansever arasında yerimizi almak üzere, Atatürk Kültür Merkezi'nde, Ankara Yenimahalle İlçe Başkanımız Selmin Yaykın ve üyelerimizle buluştuk.

HYP pankartımızı açıp, ellerimizde Türk ve HYP bayraklarımızı taşıyarak, "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganlarıyla tören yeri olarak belirlenen Tandoğan Meydanı'na doğru yürümeye başladık. Yol boyunca ara ara sıralanan halkın, biz geçerken sevgi gösterisinde bulunması ve selamlaması heyecanımızı giderek arttırdı. Tören alanına girmek üzere Tandoğan’a geldiğimizde, bütün basın mensupları kameralarını bize çevirdikleri sırada, tören tertip ekibi tarafından, "HOŞ GELDİNİZ HALKIN YÜKŞELİŞİ PARTİSİ " duyurusu ve halkımızın coşkulu alkışı kendimizi birer kahraman gibi hissetmemize neden oldu. Orada olup da o anı yaşamak, hiçbir kelime ve cümle ile ifade edilemeyecek kadar muhteşemdi.

NTV, SKY TÜRK, KANAL TÜRK kameralarının eşliğinde Tandoğan Meydanı' nda yerimizi aldık. NTV muhabiri, pankartımızı taşıyan genç arkadaşımızla kısa bir röportaj yaptı. Zaman zaman yanımıza gelen  CHP' li vatandaşlarımız özellikle kadınlar, “Hocamızı çok seviyor ve söylemlerine katılıyoruz. Lütfen kendisine iletseniz de birleşsek. AKP' yi ancak birleşerek devirebiliriz” diyerek düşünce ve selamlarını ilettiler. İşçi Partisi mensubu bir kadın vatandaşımız da “Hocamı çok beğeniyorum. Söylemleri bizim partimizle aynı, kendisi burada mı?  Kendisi ile görüşebilirsem, bizimle birleşmesini isteyeceğim' diyerek duygularını ifade etti.

Coşkunun doruk noktasına vardığı meydanda, Cumhuriyet'in ve laikliğin korunacağı konusunda, iktidara kesin gönderiler yapıldı. Kanal Türk Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Özkan tarafından yapılan son konuşmanın ardından Anıt Kabir’e doğru yürüyüş başladı.

Anıtkabir giriş kapısından itibaren hepimiz sadece, Türk Bayrakları ve Atatürk resimleri ile yürümeye devam ettik. Anıtkabir merdivenleri neredeyse, insan, Tük Bayrakları ve Atatürk Posterleri'nden görünemez hale gelmişti.

Büyük Atamızın mozolesinin önünden geçerek, o büyük insanı selamladık. Cumhuriyet için halk yürüyüşümüz, bu saygı duruşu ile son buluyordu.

HYP teşkilat üyeleri olarak, 130 sivil toplum örgütü ve diğer siyasî partilerle birlikte CUMHURİYET YÜRÜYÜŞÜ'nde, HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ'ni temsil etmenin onuru ve heyecanıyla kucaklaştık, bundan sonraki eylemlerde buluşmaya söz vererek ayrıldık."

Kaynak: www.hyp.org.tr 



 - - HABERLER - -
2007



ADD: 14 Nisan 2007 Mitingi Uyarı Olacak

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde toplumsal muhalefeti harekete geçirmek için Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından 14 Nisan’da düzenlenecek mitingin hazırlığı sürüyor.

ANKARA - Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı Dursun Ali Ercan, laik devlet yapısı ile uyuşmayan eğitim öğretim uygulamalarının, yargı bağımsızlığına müdahalelerin, Cumhuriyetin temel değerlerinin tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığını savundu.

Ercan, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminin rejimin teminatı açısından bir mihenk taşı olduğuna dikkat çekti. Ercan, cumhurbaşkanının, Cumhuriyetin temel değerlerini benimsemiş bir kişi olması gerektiğini vurguladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinge yönelik tepkisini anlamakta zorluk çektiğini anlatan Ercan, doğal demokratik haklarını kullandıklarını, yasal mitinge engelleme yapılacağını sanmadığını vurguladı.

05.04.07 www.ntv.com.tr 



Erdoğan'ı öfkelendiren miting

Erdoğan, adaylığının protesto edileceği miting için üniversitede sınav ertelendiği haberine öfkelendi...

05.04.2007 www.vatanim.com.tr 

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) organize ettiği Cumhuriyet Mitingi Ankara’da gerginlik yarattı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk olarak 4 Kasım’da Ankara’da bir miting düzenleyen ADD, İzmir, Isparta ve Antalya’nın ardından son mitingi yine Ankara’da yapacak. Tandoğan Meydanı’nda düzenlenecek miting için Ankara Valiliği’nden gerekli izinler alındı. Mitinge 100 civarında Sivil Toplum Kuruluşu’nun (STK) destek verdiği belirtiliyor.

Ancak, İnönü Üniversitesi’nin öğrencilerin ve öğretim üyelerinin mitinge katılabilmesi için vize sınavlarını ertelediği iddiası ortalığı karıştırdı.Rektörlüğünü ADD’nin Yönetim Kurulu üyesi Fatih Hilmioğlu’nun yürüttüğü İnönü Üniversitesi’nin mitinge katılım için otobüs kiralaması ve sınav tarihlerinin değişmesi, miting hazırlığından rahatsızlık duyan hükümetin tepkisini açığa çıkardı.

Başbakan: Çirkin bir şey
Başbakan Erdoğan’a, dün Suriye’ye giderken “14 Nisan’da Ankara’da bir miting planlanıyor. Cumhurbaşkanlığına adaylığınız var sayılarak buna karşılık bir kampanya olarak sunuluyor. Mitingle ilgili olarak sınavların ertelendiği, öğretim görevlilerinin bu yönde öğrencilere telkinde bulunduğu haberleri var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu yöneltildi. Meydanların herkese açık olduğunu, miting yapma konusunda bir sıkıntı bulunmadığını belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Fakat bu ülkenin resmi kurum ve kuruluşlarının inisiyatif kullanmak suretiyle, eğer söylediğiniz doğruysa, imtihanları ötelemek suretiyle bu tür adımları doğru bulmak, asla mümkün değildir. Çünkü eğitim kurumlarımız bilimle uğraşır, eğitim verir, imtihan zamanlarında da herkes sınavına girer. Belirlenmiş sınavlar, gerçekten bundan dolayı erteleniyorsa, kesin bir şey bilmiyorum, tabii ki bu çok çirkin bir şey ve bunun üzerinde durulması gerekir. Bu iş biraz da şirazesinden çıkmış vaziyette. Anayasa’nın amir hükümlerini yok farz etmek suretiyle yollara dökülen bu takımların şu anda ne yaptığı da belli değil. Onlar da yollarına devam edecekler, bizler de. Anayasa’nın amir hükümleri çerçevesi içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin başlayacağı tarih bellidir. Bu süreler içerisinde seçimin nasıl yapılacağı bellidir. Adayları açıklamak, açıklamamak... Biz siyasi partiyiz. Dolayısıyla bir siyasi partinin kendi stratejisi olur, taktikleri olur. Bu stratejisini, taktiklerini de en ideal şekilde uygular. Nitekim nasıl ana muhalefet veya muhalefet bildiği her şeyi konuşuyorsa, kendilerine göre tavırlar ortaya koyuyorsa, tabii ki iktidar partisi olarak biz de kendi stratejilerimizi, taktiklerimizi uygulayacağız... Hiç bir zaman herhangi bir kişi, kurum ve kuruluş üzerinden siyaset yapmayı kendimize amaç edinmedik. Böyle popülist davranışlar içerisine girmedik ve girmeyeceğiz.”

Gül: Müsaade etmeyiz
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insanların fikirlerini ifade etme özgürlüğü bulunduğuna işaret ederek şöyle uyardı: “Ama hukuksuzluğa, kanunsuzluğa asla asla müsaade etmeyeceğiz, bunu da herkes bilsin.”

Rektör: Ertelenmedi
İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, Başbakan’ın tepkisine yol açan vize sınavlarının tarihlerinin değiştirilmesinin mitingle ilgili olmadığını açıkladı. 15 Nisan’da yapılacak merkezi askeri lise giriş sınavları nedeniyle bazı fakültelerde vizelerin öne veya ileriye çekildiğini söyleyen Hilmioğlu, üniversite olarak Cumhuriyet Mitingi’ne katılacaklarını açıkladı. Başbakan ile hükümete tepki gösteren Hilmioğlu, “Bu mitinge katılmak bir tavır sergilemektir” dedi.

Tolon Paşa da katılacak
Prof. Dr. Ali Ercan başkanlığındaki tertip komitesinin siyasi partileri de ziyaret ederek destek istediği mitinge ADD Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’un yanısıra, emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılacak.


AKP’den CHP’ye: Mitingine sahip çık!

Başta Başbakan Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül olmak üzere hükümetin tepkisini çeken 14 Nisan’da yapılacak Cumhuriyet Mitingi’ne ilişkin tartışmalar sürüyor

05.04.2007 www.vatanim.com.tr 

AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, “CHP’ye Çağrı” başlıklı yazılı açıklama yaptı. CHP’nin cumhurbaşkanı seçimini yönlendirmeye; hatta engelleme yoluna gittiğini öne süren Kapusuz, şöyle dedi: “Geçmişte de örnekleri sıkça yaşanan parlamentoyu kuşatma gayretlerini, CHP’nin örtülü ya da açık şekilde sürdürdüğünü görüyoruz. Bu amaçla 14 Nisan 2007’de Ankara’da bir miting tertiplenmektedir. Üstelik de CHP, bu kez farklı bir yol izleyerek; 14 Nisan mitingi ile ilişkisini gizlemekte, kapalı kapılar ardında, örtülü yollardan söz konusu mitingi organize etmektedir. Ancak, miting başarılı geçerse CHP sahiplenecek ama başarısız olursa o zaman fatura CHP’ye kesilmiş olmayacaktır. Buradan CHP’ye çağrı yapıyorum; hiç olmazsa DSP gibi açıkça çıkın ve kendi mitinginizi sahiplenin.”

Ercan: Germiyoruz
Basın toplantısı düzenleyen, Cumhuriyet Mitingi Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Ali Ercan, şöyle konuştu: “2007, Türkiye’nin geleceğini belirleyen, yaşamsal önemdeki kararların alınacağı ve parlamento seçiminin de yapılacağı bir yıl olacaktır. Bu bakımdan cumhurbaşkanı seçimi rejimin teminatı açısından mihenk taşıdır. Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır. Biz ülkemizde gerilime karşıyız. Ülkeyi karışıklığa götürmeyi istemiyiz. Ülkeyi karışıklığa götürenler kendilerini biliyorlar. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz.”


Baykal'dan 'Miting' Açıklaması

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek olan "Cumhuriyet Mitingi"ni sivil toplum örgütlerinin düzenlediğini belirterek, "Mitingi biz düzenliyor olsaydık bunu açıkça ilan ederdik" dedi.

"14 Nisan'da düzenlenecek miting için kurumsal bir kararımız yok."

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, 14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek mitingin arkasında CHP'nin olduğu iddialarına açıklık getirdi.

Baykal, "Bizim siyasi parti olarak alınmış kurumsal bir kararımız yok. Eğer miting kararı alırsak bunu ilan eder, gereğini de yaparız" dedi.

İstanbul'da, "14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek mitingin arkasında CHP'nin olduğu yolundaki iddiaları" yanıtlayan Baykal, partisinin bir miting düzenleme kararı almadığını vurguladı.

Baykal, "Biz bu kararı alırsak çıkar gümbür gümbür bütün Türkiye'de ilan ederiz ve gerekeni de yaparız. Bu konuda herhangi bir eziklik içine girmeye gerek yok" dedi.

"Miting Düzenleyecekleri Haklı Buluyoruz"
Kendilerinin dışındaki kuruluşların aldığı kararları da saygıyla karşıladıklarını ifade eden Baykal, "Onları haklı buluyoruz, doğru bir girişim olarak görüyoruz ve bu çalışmalara herkesin destek olması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.

Baykal, cumhurbaşkanlığı seçiminin bir oldu bittiye getirilmesine karşı toplumun duyarlı davranmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, "Elbette herkes düşüncesini ortaya koymalıdır" diye konuştu.

Erdoğan'a Tepki
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin tavrını da eleştirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sayın Başbakan'ın aile şirketine genel müdür atar gibi cumhurbaşkanı atama kararını, 'Ben uygun gördüğüm zaman yaparım' yaklaşımı içinde olması, ne demokrasiyle bağdaşıyor, ne halka saygıyla bağdaşıyor, çok üzüntü verici bir manzara."

05.04.07 www.trt.net.tr 

Baykal: Mitingi biz düzenleseydik ilan ederdik

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Deniz Baykal başkanlığında toplandı.

Alınan bilgiye göre, gündemdeki konuların değerlendirildiği toplantıda, 14 Nisan'da düzenlenecek olan ''Cumhuriyet Mitingi'' ve bu konudaki tartışmalar da gündeme geldi.

''CHP'nin kapalı kapılar ardında, örtülü yollardan mitingi organize ettiği'' iddialarına değinen Baykal, söz konusu mitingi sivil toplum örgütlerinin düzenlediğini belirterek, ''Biz düzenliyor olsaydık bunu açıkça ilan ederdik'' dedi.

CHP'lilerin mitinge katılımını arzu ettiklerini, isterlerse parti örgütlerinin, milletvekillerinin de katılabileceklerini belirten Baykal'ın, ''Başbakanın ve AKP'nin sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesinden, en demokratik haklarını kullanmasından son derece tedirgin oldukları anlaşılıyor. Bu, demokrasi açısından sakıncalı bir tavırdır. Herkes her konuda fikrini söyleyebilir, toplantılar, yürüyüşler yapabilir. İktidarın bunu içine sindirmesi gerekir'' dediği öğrenildi.

MEDYADAKİ GELİŞMELER-

Toplantıda medyadaki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Baykal, ''basının büyük bir kıskaç altında olduğunu'' savundu.

''Bir büyük medya grubunun mali baskı altında tutulduğunu, diğer bir büyük grubun da TMSF aracılığıyla hükümetin denetimine geçtiğini'' öne süren Baykal, ''Basının hükümet tarafından kontrol edildiği bir ülkede demokrasi ve basın özgürlüğünden söz edilemeyeceğini'' kaydetti.

Baykal, basın özgürlüğünün Türkiye'nin ''en temel sorunlarından'' olduğunu da dile getirdi.


Miting Tartışmaları Sürüyor

Mumcu: Kimse katılanları ya da katılmayanları kınamaya kalkışmasın

14 Nisan'da sivil toplum örgütlerince düzenlenecek mitingle ilgili tartışmalar sürüyor.

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu,mitinge katılmayacaklarını belirterek, "Burası demokratik bir ülke. Kimse katılanları ya da katılmayanları kınamaya kalkışmasın." dedi.

Erkan Mumcu, Ankara'da Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda soruları cevaplandırırken Başbakan'ın yaklaşımını eleştirdi.

Mumcu,"Ayağınıza birilerini çağıracaksınız, gönlünüze göre fetva alacaksınız oradan da diyeceksiniz halkın kanaati bu. Koyarsınız sandığı halkın önüne halk kanaatini alenen söyler. Bunlar samimiyetten uzak davranışlar." dedi.

14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek mitinge ilişkin soruları da yanıtlayan Mumcu, mitinge katılmayacaklarını söyledi.

Mumcu, "Kimse katılanları ya da katılmayanları kınamaya kalkışmasın" dedi.

05.04.07 www.trt.net.tr 


Ağar: 14 Nisan'daki mitinge katılmayız

Mehmet Ağar, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi düzenlenecek miting için, “Türkiye bir hukuk devletidir. Herkesin özgür protesto etme hakkı vardır, yeter ki zorlama olmasın” değerlendirmesinde bulundu.

Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, İstanbul Ticaret Odası'nı ziyaretinden önce düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ağar, eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur öncülüğünde 14 Nisan'da Ankara'da yapılması planlanan mitingle ilgili şöyle dedi: "Birileri fikrini yasaların gösterdiği alan içinde ifade etmek istiyorsa eder. Biz bunun içinde olmayız. Kendimizin öncü olmadığı hiçbir toplantı, gösteri yürüyüşünde yer almayız. Sorumluluğum içinde olan bir mesele değil." dedi.

04.04.07 www.dyp.org.tr/HaberDetay.asp?id=84542 



CHP'ye Cumhuriyet Yürüyüşü Tepkisi
 
AKP'li Salih Kapusuz: ''Mitingi CHP organize ediyor''

Bazı sivil toplum örgütleri, Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde 14 Nisan'da Ankara'da Cumhuriyet yürüyüşü yapacak. Mitinge karşı çıkan AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, ''CHP mitingle ilişkisini gizliyor. Mitingi örtülü yollardan CHP organize ediyor'' dedi.

Atatürkçü Düşünce Derneği yürüyüşle ilgili bugün bir açıklama yaptı.
 
Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Ali Ercan, yürüyüşün uyarı niteliğinde olduğunu, valilikten izinli alındığını söyledi.
 
Ali Ercan, Başbakan Erdoğan'ın mitingle ilgili "Bu iş şirazesinden çıktı" sözlerini anlamakta güçlük çektiğini ifade etti.
 
Ercan, "Biz cumhurbaşkanlığı için bir isimden bahsetmiyoruz. Bir zihniyet ve onun temsilcisinden bahsediyoruz. Cumhurbaşkanı cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkan ve geçmişiyle de bunu kanıtlamış biri olmalı" dedi.
 
Kapusuz'dan eleştiri
 
AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz ise, CHP'nin 14 Nisan mitingi ile ilişkisini gizlediğini ama kapalı kapılar ardında, örtülü yollardan söz konusu mitingi organize ettiğini öne sürerek, ''Miting başarılı geçerse CHP sahiplenecek, ama başarısız olursa o zaman fatura CHP'ye kesilmeyecektir. Buradan CHP'ye çağrı yapıyorum; hiç olmazsa DSP gibi açıkça çıkın ve kendi mitinginizi sahiplenin'' dedi.
 
'CHP'ye Çağrı' başlıklı yazılı açıklama yapan Kapusuz, bir ülkede demokrasinin yerleşmesinin en önemli kriterinin, halkın iradesine gösterilen saygı olduğunu ifade ederek, bunun göstergesinin de halkın yaptığı tercihleri kabul etmekten geçtiğini vurguladı.
 
Kapusuz, son genel seçimlerde halkın oylarıyla oluşan parlamentonun, Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci cumhurbaşkanını seçeceğini hatırlattı.
 
Ana muhalefet partisinin, bizzat içinde yer aldığı bu parlamentonun yapacağı seçimi hazmedemediğini savunan Kapusuz, CHP'nin cumhurbaşkanı seçimini yönlendirmeye, hatta engelleme yoluna gittiğini söyledi.
 
Kapusuz, ana muhalefet partisinin, dolaylı yolları, örtülü mesajları, tehditleri siyaset yapma tarzı olarak benimsediğini iddia ederek, ''Nitekim Sayın Baykal, dün yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında, hem demokratik bir ülkede olması gereken siyasi adap ve seviyeyi hiçe sayarak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na hakaret etmekte, siyasi geçmiş sorgulamaları yapmakta, hem de üstü örtülü olarak tehdit etmektedir'' dedi.
 
Baykal'dan Kapusuz'un eleştirilerine yanıt
 
Kapusuz açıklamalarına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan yanıt gecikmedi. Baykal, 14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek olan ''Cumhuriyet Mitingi''ni sivil toplum örgütlerinin düzenlediğini belirterek, ''Mitingi biz düzenliyor olsaydık bunu açıkça ilan ederdik'' dedi.
 
CHP'lilerin mitinge katılımını arzu ettiklerini, isterlerse parti örgütlerinin, milletvekillerinin de katılabileceklerini belirten Baykal, ''Başbakan'ın ve AKP'nin sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesinden, en demokratik haklarını kullanmasından son derece tedirgin oldukları anlaşılıyor. Bu, demokrasi açısından sakıncalı bir tavırdır. Herkes her konuda fikrini söyleyebilir, toplantılar, yürüyüşler yapabilir. İktidarın bunu içine sindirmesi gerekir'' dedi.

04.04.07 www.cnnturk.com 


Rektör: Miting için akademik takvim değişmeyecek

MALATYA'daki İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, 14 Nisan'da Ankara'da yapılacak olan ‘Cumhuriyet mitingine', İnönü Üniversitesi'nden isteyen öğretim görevlisi ve öğrencilerin katılabileceğini, akademek takvimi değiştirmeyeceklerini söyledi.

Rektör Prof. Dr. Hilmioğlu, Ziraat Odası'nı ziyaret ederken Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenleyeceği mitingle ilgili soruları yanıtladı. Rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, sınavlarla ilgili akademik takvimde herhangi bir değişiklik yapılmasının söz konusu olmadığını anlatırken, “Sadece üniversitemizin bahar şenliklerinin tarihinde değişiklik olacak.

Onun dışında bir değişiklik söz konusu değil” dedi. Rektör Prof.Dr. Hilmioğlu, şöyle devam etti:

“Öğrencilerimiz ve akademik personelimizle birlikte bu mitinge katılacağız. Cumhuriyet yürüyüşü ve Ata'ya saygı yürüyüşü bu. Bundan birkaç yıl önce yapılan yürüyüşe de katılmıştık. Bütün üniversitelerin ve sivil toplum örgütlerinin katılacağı, Cumhuriyet'e bağlılık, Ata'ya saygı yürüyüşü olacak. Oradan da Ata'yı ziyarete gideceğiz. Miting tarihinin vize tarihlerine denk gelmesi sıkıntı doğurmaz, vizesi olmayanlar gelir. Sınav tarihleri değişmeyecek, sınavı olmayanlar gelir.”

03.04.07 www.hurriyet.com.tr 

KAMUOYU DUYURUSU

03.04.2007 tarihinde bazı yazılı ve görsel basın organlarında 14 Nisan’da Ankara’da yapılacak olan Cumhuriyet Yürüyüşü ve Anıtkabir Ziyareti nedeni ile İnönü Üniversitesi’nde ara sınav tarihlerinin Senato kararı ile değiştirildiği yolunda haberler yer almıştır.

Üniversitemiz Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği’nin 12. maddesine göre ara sınav tarihlerini belirleme yetkisi Senatonun değil, ilgili akademik birimlerindir.

06.04.07 www.inonu.edu.tr/gunluk


'Laik aday' için hedef 500 bin kişi

'Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu' 16 Nisan'da başlayacak Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinden iki gün önce Anıtkabir'e yürütmeyi planlıyor

"Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu", 14 Nisan'da Anıtkabir'e yürüyecek 500 bin kişiyi toplamayı hedefliyor. 16 Nisan'da başlayacak olan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinden iki gün önce gerçekleştirilecek yürüyüşte "laik aday seçilsin" sloganı atılacak. Platformu oluşturan sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler, 500 bin kişiyi Ankara'ya toplamak için harekete geçti. Ankara Valiliği'ne yapılan miting ve yürüyüş başvurusu uygun bulunan platformda, Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Cum-Ok, Eğitim-İş, Anadolu Eğitim Sen, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi sivil toplum örgütleri yanında, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol Parti ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi de yer alıyor. 4 Kasım'da Menemen'de yürüyen tüm gruplar bu yürüyüşte de yer alacak miting ve yürüyüşün düzenleme komitesinde Prof. Dr. Ali Ercan, Derya Kocabay, Şenal Saruhan, Hakan Baycık, Haluk Yalvaç, Mehmet Atlan Güzel, Metin Genç, Cansel Güven, Derviş Balkiraz'ın isimleri var. Eski 1'nci Ordu Komutanı Hurşit Tolon'un da destek verdiği yürüyüşe Türkiye Emekli Subaylar Derneği de destek veriyor.

Anıtkabir'e
Türkiye'nin dört bir yanından gelen yüz binlerce katılımcı Hipodrom'da toplandıktan sonra Tandoğan Meydanı'nda "Cumhuriyet'in Kurumlarını, Cumhuriyet Felsefesini Taşıyanlar Yönetsin" mitingine katılacaklar. Miting sonrasında ise Anıtkabir ziyaret edilecek ve Atatürk'ün huzurunda bu talep bir kez daha dile getirilecek.


Arınç'tan miting uyarısı

Miting uyarısı
Arınç, yarın Ankara’da gerçekleştirilecek ADD mitingine katılacaklara örtülü biçimde “bir daha düşünün” uyarısında bulundu. ADD Başkanı Şener Eruygur hakkındaki darbe girişimi iddialarını anımsatan Arınç, “Şu anda yargı safhasında olan bir konu var. Toplantıya katılacaklar açısında iyi düşünmelerini, böyle bir şahısla ilgili toplantıya katılmaları konusunda daha iyi düşünmelerini tavsiye ederim” dedi ve şöyle devam etti: “Kaldı ki iki açından farklı illerin başsavcıları bir inceleme başlatmıştır. Bu konunun açıklığa kavuşması, bir orgeneralin böyle bir şey düşünmeyeceği konusunda takipsizlikle sonuçlanacak yargı kararı, bizi mutlu edecektir. Ama akside olabilir diye düşünülürse yargı kararını takip etmek ve sonucunu hep beraber görmeyi arzu ederiz.”

13.04.2007 www.vatanim.com.tr 

Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanı Tarifi 

Sözde değil özde laik Başkomutan
"Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK'nın başkomutanıdır"

Genelkurmay Başkanlığı Karargahı  - 12 Nisan 2007  

Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nden yapılan yazılı açıklamada, ''son günlerde ortaya çıkan ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni doğrudan ilgilendiren bazı konularda kamuoyunun bilgilendirilmesinin zorunluluk haline geldiğinin değerlendirildiği'' belirtildi. Bu amaçla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 12 Nisan 2007'te saat 14.30'da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda basın bilgilendirme toplantısı düzenleyeceği kaydedildi.

* * *

Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda düzenlediği basın bilgilendirme toplantısının son bölümünde, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin görüşlerini dile getirdi.

Konuşması bittiğinde ilk olarak hangi sorunun sorulacağını bildiğini kaydeden Orgeneral Büyükanıt, o konudaki görüşlerini açıklamak istediğini söyledi. Orgeneral Büyükanıt, şöyle devam etti:

“Şimdiye kadar bu konuda hiçbir şekilde, hiçbir zeminde, hiç kimseyle konuşmadım. Bir hususu belirtmek istiyorum: Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yalnız basın mensupları değil Türk milleti de yakından tanıyor. Bizim temel düşünce yapımızı, inandığımız temel değerleri, cumhuriyet ilkelerine, laiklik ilkesine bağlılığımızı bilmeyen kimse yoktur herhalde. Olamaz... Bu konulardaki hassasiyetimizi Türk milleti biliyor. Onun için bunları tek tek saymaya gerek yok. Bu değerler manzumesine sahibiz.

Bir diğer önemli husus, seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK'nın başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK'yı yakından ilgilendirmektedir. Biz hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum.

Tabii ki yasal mevzuatı, anayasayı, hukuku, cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor, bunların hepsini biliyoruz. Hem vatandaş hem TSK'nın bir personeli olarak cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz. Bunu biz bilemeyiz. Karar Meclis'in kararıdır. Cumhurbaşkanlığı konusunda zaten bundan başka da bir şey söyleme durumunda değilim. Hukuken de hakka sahip değilim.”

Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Konuşması... (devam>tıklayınız)


Sözde değil özde laik Başkomutan

OrgeneralBuyukanit.jpg (92350 bytes)

Miting Demokratik hak
ADD mitingine dolaylı destek

Orgeneral Yaşar Büyükanıt, gösterdiği ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) tarafından düzenlenen ve hükümetin büyük tepkisini çeken Cumhuriyet Mitingi konusunda "Düşünce açıklanacak bir toplantıdan ürkmek anlaşılır değil" dedi. Büyükanıt, "Miting hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Yorum yapma yetkim yok. Bu çeşit toplantı gösteri, kanunlarla düzenlenmiş, eğer yasal olarak izin alınmışsa, şiddete başvurmamış, düşünce açıklanacak bir toplantıdan ürkmek anlaşılır değil. Yasal olarak yapılıyor. Türkiye'de çok gösteri yapılıyor. Terör örgütünün bayrakları açılıyor. O bir dernek, yasalara uygun şiddet içermeyen bir gösteri yapılıyorsa, ben buna demokratik bir girişim derim. Herkes demokratik hakkına sahiptir."

Orgeneral Büyükanıt terörün askeri ve güvenlik boyutunun yanı sıra, ekonomik, sosyal, siyasal ve toplumsal boyutları bulunduğunun altını çizdi.

* * *

“Bu nedenle terörün tüm boyutlarıyla aynı zamanda mücadele edilmesi kaçınılmaz bir sorumluluktur. Bu mücadelenin tabiatında olan acılarını da çekiyoruz. Ancak bedeli terör örgütü yönünden de bir o kadar ağır olmuştur. Bin teröristi etkisiz kılsak ve karşılığında bir şehit versek biz üzülürüz ve ızdırap çekeriz. Ancak mücadelemiz devam edecektir.

* Yasaların zamana bağlı olarak yenilenmesi değiştirilmesi çok doğaldır. Yasalar yaşayan olgulardır. Fakat, bazı olgular var terörle mücadelemizi olumsuz olarak etkilemektedir. Bir örnek vereyim, bir yerde operasyon yapılıyor. Çok sert bir arazi. Bir terörist örgütten kaçıyor ve teslim oluyor. Orada operasyon yürüten komutan arkadaşımıza diyor ki ’yuvalandıkları yeri biliyorum’ diyor. Alıyorlar bu teröristi gidiyorlar. Üstlendikleri bölgeleri görüyorlar. Oraya doğru operasyon yapılacak. O sırada teröristlerin atışı başlıyor. İlk açılan ateşte terörist hayatını kaybediyor. Şu andaki yasalara baktığımızda böyle bir olay vuku bulursa o operasyonu yapan komutan mahkemeye gider. Çünkü yer gösterme diye bir şey yok. Neden yok? Yakaladığınız teröristi savcıya teslim edeceksiniz. Ama dağın başındasınız. Dağdan aşağıya indireceksiniz hemen savcıya göstereceksiniz. Böyle bir şekilde terörle mücadele etmek, kabul edersiniz ki çok zor. Mevcut yasaları da ihlal etmeden, mücadelemizi sürdürmek istiyoruz.

‘Milliyetçilik yükseliyor’
Irkçı, çağ dışı, şiddete yönelik bir terörle karşı karşıya bulunduğunu kaydeden Büyükanıt şöyle devam etti: “Ülkemizde halen gerçek anlamda bir ırkçı terör örgütü varken PKK... Türk toplumunun ulusal değerlerine sahip çıkacak şekilde gösterilen en ufak bir tepkisine bile 'Türkiye’de milliyetçilik yükseliyor'  şeklinde yorumlar yapılmasının ulusal güvenliğimize çok zarar vermiştir. Türkiye’de 'milliyetçilik yükseliyor' endişeleri Atatürk’ü tanımamanın, anlamamanın bir itirafıdır. Bizim milliyetçiliğimiz Atatürk milliyetçiliğidir. Bu da hiçbir zaman etnik temele dayalı bir milliyetçilik anlayışı olmamıştır. Bizim milliyetçiliğimiz kendi insanımızı, vatanımızı, bayrağımızı, devletimizi sevmek demektir. Yani bizim milliyetçiliğimiz, vatanseverliktir. Bunda endişe duyulacak hiçbir şey yoktur. Tam aksine bu milliyetçilik, gurur duyulacak, ifade edildikçe mutlu olunacak bir milliyetçiliktir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka ’Türk’denir demiştir. Hiçbir etnik ayrım yapmamıştır. Zaten Anayasamız da bu anlayıştadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, hiçbir zaman soydaşlık esasına dayalı bir Anayasa değildir, yurttaşlık esasına dayalı bir Anayasadır. Bu coğrafyada yaşayan bütün insanların hepsini birden kapsar, etnik ayrımcılık yoktur.”

Siyahi futbolcu örneği
“Türkiye’de bizim anladığımız milliyetçilik anlayışıyla Avrupa olaya farklı bakar. Bugün İngiltere’de milliyetçilik dediğiniz zaman, nasyonal ırkçılık algılanır, yabancı düşmanlığı olarak algılanabilir. Bugün bir çok ülkede siyahi futbolcular sahaya bile çıkamıyor yuhalanıyorlar. Türkiye’de hiçbir zaman böyle bir olmamıştır. Bundan sonra da olmaz. Irkçılığa dayalı bir yaklaşım, Türk milletinin yapısına da terstir.”

‘İyi biliyorsunuz’
Büyükanıt K. Irak’tan PKK’ya verilen destek konusunda Barzani ve Talabani gruplarının birbirinden ayrı tuttu. Barzani için “Kürt gruplardan birisinin sözde lideri” ifadesini kullanarak adını anmayan Büyükanıt, “Kuzey Irak’taki Kürt gruplardan bir tanesi PKK’nın doğal bir müttefiki haline geldi” dedi.

Asker olarak bölgede yürüttüğü görevler nedeniyle Barzani ve Talabani’yi tanıdığını anlatan Büyükanıt, “Her iki zatı da tanıyorum ve geldiğimiz noktaya ibretle bakıyorum” dedi.

Barzani’nin “Türkiye Kerkük’e karışırsa, biz de Diyarbakır’a karışırız” ifadesine atıfta bulunan Büyükanıt, “Kürt gruplardan birinin liderinin açıklamaları hepininizin malumu. O söylediklerini kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.

Büyükanıt, önce isim vermeden, sorular üzerine ise ABD’yi kastettiğini açıklar şekilde Washington’a yüklendi. Barzani’nin sözlerine işaret eden Büyükanıt “Bir kere sarfettiği sözler çok seviyesiz sözler. Ona söylettirene bakıyorum. Ona bakmıyorum, söylettirene bakıyorum. Bu sözlerin arkasında kimlerin olduğunu, tabiri maruz görün, onları şımartanların kimler olduğunu sizler daha iyi biliyorsunuz” dedi. Büyükanıt, Irak’ın üçe bölünebileceği uyarısını yaptı ve şöyle devam etti: “Üç grubun birlikte yaşamaları zor. Araya kan girdi. Sünniler ile Kürtler arasında da çatışmalar yaşanabilir. Kürtler ABD’nin maşası olarak görülüyor. ABD Kuzey Irak’a birlik konuşlandırırsa terörü de çeker getirir oraya. Kısa vadade hatta orta vadede Irak’ta bir çözüm olabileceği kanaatinde değilim. durumun daha kötüye gitme ihtimali daha fazla.”

AB’ye ‘Açık’ eleştiri
Büyükanıt, terör örgütüne maddi ve siyasi dış desteğin kesilmesi gerektiğini vurguladı. Büyükanıt “PKK şu anda üç alanda faaliyet gösteriyor: Kuzey Irak PKK’nın yaşama, eğitim ve destek alanı. Türkiye mücadele alanı. Avrupa ise PKK’nın siyasi alanı” ifadesini kullandı. “Türkiye’deki azınlık hakları” konusundaki AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun (AP) rapor ve kararlarına da değinen Büyükanıt, “Bunlar dedikodu değil” dedi. Eskiden, AP kararlarının “bağlayıcı olmadığına” ilişkin bir tez olduğunu, ancak Türkiye ile AB arasındaki müzakere çerçeve belgesi ile bunun değiştiğini vurgulayan Büyükanıt, “AB müzakere çerçeve belgesinin 10. belgesine baktığınız zaman, nelerin bağlayıcı olduğunu görürsünüz. Bırakın AP’nin kararlarını, sözlü beyanatlar bile müktesebata girmiştir. Eğer bunu ciddiye alıp da, müktesebata uymaya kalksak, Türkiye paramparça olur” dedi.

Türkiye’yi bölen proje
Londra Merkezli Uluslararası Azınlık Hakları adlı bir kuruluşun Türkiye’de azınlık haklarınını geliştirilmesi konusunda üç yıllık bir proje üzerinde çalıştığını, bunun için de AB’den büyük maddi destek aldığını aktaran Büyükanıt, şöyle konuştu: “Bakın etnik azınlık olarak neler geçiyor? Kürtler, Lazlar, Romanlar, Çerkezler, Araplar, Bulgarlar, Boşnaklar ve Arnavutlar. Dini azınlık olarak; Ermeniler, Rumlar, Museviler, Süryaniler, Reformcu Hıristiyanlar, kim olduklarını ben bilmiyorum, Yezidiler, Aleviler, Caferiler, Keldaniler, Roman Katolikler, Maroniler. Artık böyle bir çalışmanın ne anlama geldiğini ve amacının ne olduğunu artık izaha gerek yok.” Büyükanıt’ın söz ettiği projeye Türkiye’den Toplum ve Hukuk Araştırma Vakfı destek veriyor.

ABD’den tepki geldi
ABD hükümeti, Büyükanıt’ın Irakla ilgili yaptığı açıklamalarına hemen yanıt verdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack, yaptığı açıklamada, PKK’nın yaptıklarının kabul edilemez olduğunu ancak iki ülke yetkililerinin terör örgütünün faaliyetlerini bitirme konusunda hemfikir olduğunu ifade etti. McCormack sözlerini şöyle devam ettirdi: “Türk Genelkurmay başkanı Kuzey Irak’a operasyon düzenlemek istediklerini açıkça belirtmişti. Ancak bunu son çözüm olarak görmektedir. Bu kesin bir çözüm değildir. Operasyon seçeneğinden uzak durulmalıdır.”

Büyükanıt’ın ‘gönlündeki’ Cumhurbaşkanı tanımı
Büyükanıt, Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda “başkomutan” olduğuna işaret ederken, tarif ettiği nitelikleri taşıyan bir kişinin seçilmesini “umut ettiklerini” vurgulaması anlamlı bulundu. Büyükanıt şöyle konuştu:

“Şimdiye kadar bu konuda hiçbir şekilde, hiçbir zeminde, hiç kimseyle konuşmadım. Bir hususu belirtmek istiyorum: TSK’yı yalnız basın mensupları değil Türk milleti de yakından tanıyor. Bizim temel düşünce yapımızı, inandığımız temel değerleri, cumhuriyet ilkelerine, laiklik ilkesine bağlılığımızı bilmeyen kimse yoktur herhalde. Olamaz... Bu konulardaki hassasiyetimizi Türk milleti biliyor. Onun için bunları tek tek saymaya gerek yok. Bu değerler manzumesine sahibiz.

Bir diğer önemli husus, seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nın başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK’yı yakından ilgilendirmektedir. Biz hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum. Tabii ki yasal mevzuatı, anayasayı, hukuku, cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor, bunların hepsini biliyoruz. Hem vatandaş hem TSK’nın bir personeli olarak cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz. Bunu biz bilemeyiz. Karar Meclis’in kararıdır. Cumhurbaşkanlığı konusunda zaten bundan başka da bir şey söyleme durumunda değilim. Hukuken de hakka sahip değilim.”

“HOCAM” DİYOR MU?
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile yıldızı barışmayan ve Genelkurmay Başkanlığı faaliyetlerine davet edilmeyen Gazeteci Emin Çölaşan, Büyükanıt’a “Başbakan size de ’Hocam’diye hitap ediyor mu?” sorusunu yöneltti. Büyükanıt gülümseyerek “Hayır” karşılığını verdi.

Sonuçlandığı zaman değerlendiririz
Cumhurbaşkanı seçimi konusunda ısrarlı sorulara hedef olan Büyükanıt’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:

* Umut ediyoruz, dediniz. Kuşkunuz mu var?

Yok hayır. Bu konu uzun zamandır Türkiye’de tartışma konusu. Ben de ’ümit ediyorum’ diyorum.

* Genel gidişten memnun musunuz? Bazı isimler konuşuluyor, biri ön planda.

Ben kişiler bazında konuşmam. Sonuçlandığı zaman ancak değerlendirebilirim.

* TSK’da subay eşlerinin türban takması yasak. Eşi türban takan subaylar ordudan ihraç ediliyor. Acaba TSK başkomutanının eşi türbanlı olursa, altında emrinde çalışan subay ve astsubayların tavrı nasıl olur?

Sorunuzu aldım teşekkür ederim.

Mitingden ürkmek gereksiz
BÜYÜKANIT cumartesi günü düzenlenecek mitingle ilgili olarak Meclis Başkanı Arınç’ın açıklamaları anımsatılması üzerine şöyle dedi: “Gösteri için yasal olarak izin alınmışsa, şiddete başvurulmayacaksa, ürkmek anlaşılacak bir şey değil.”

TSK’ya saldırı sistematik
Org. Büyükanıt, TSK’nın 2003 yılından bu yana sistematik olarak saldırılara hedef olduğunu belirtti.

Büyükanıt şöyle konuştu:

* Bu tehditler, devletin temel yapısını ve değerlerini değiştirmekten, devletin kurum ve kuruluşlarını birbirine düşürmeye kadar değişen, geniş bir yelpaze içinde faaliyetlerini sürdürmekte, planlı ve sistematik şekilde devlete ve TSK’ya zarar vermek için bıkmadan ve usanmadan çalışmaktadırlar.

* İçeriden ve dışarıdan yapılan bu saldırı ve karalamalara karşı TSK’nın kendini savunmaya zorunda kalması, ne yazık ki askerin politikaya ve demokrasiye müdahalesi olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Geldiğimiz noktada, devletin hemen her kademesine olduğu gibi TSK’ya da sızmış bu Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları vasıtasıyla veya başka yöntemlerle elde edilmiş doğruluğu, geçerliliği ve hatta bazı durumlarda mevcudiyeti bile şüpheli belgelerle veya dedikodularla silahlı kuvvetlerin üzerine gidilmeye çalışılarak asil milletimizin daima takdirine mazhar olmuş bu yüce kurumun yıpratılması amaçlanmaktadır.

* Bu meyanda bazı haberlerin ilgili medya organlarınca, görüntülerle de oynayarak farklı anlamlara sebebiyet verecek şekilde gösterilmesi, ne şekilde elde edildiği belli olmayan bazı bilgi ve belgelerin, memleketteki siyasi gelişmeleri şekillendirecek, dikkatleri asıl problem sahasından TSK üzerine çekerek hedef saptıracak şekilde yavaş yavaş servis edilmesi gibi çabalar, bunları hazırlayanların beklentilerinin tam tersine, TSK’nın tüm mensuplarının birbirlerine sımsıkı kilitlenmesine ve asil Türk Milleti’nin nezdindeki saygınlığının daha da artmasına yol açmaktadır. Net ifade etmek isterim ki, TSK’yi herhangi bir şekilde yıpratmaya çalışmak hiç kimseye fayda sağlamayacağı gibi bu yapılan saldırılar bizi daha da güçlü kılmaktadır.

Şemdinli olayı
* TSK’yı hedef alan iddialara değinirken sözü Şemdinli olayına getiren Büyükanıt, “Bazı internet sitelerinde çeşitli karalama olayları başlatıldı. Diğer bir olay Şemdinli olaylarıdır. Bana yapılan saldırılar, benim kişiliğimle alakası yok, TSK’ya yapılan saldırılardır. Ben orada bir örneğim. Dünya hukuk tarihine geçecek bir hukuk cinayeti işlendi. Maalesef bu tip kampanyalar başlatıldığı zaman bunlar hep faili meçhul olarak kaldı” dedi.

* Genelkurmay Başkanlığı’na atanması öncesinde yürütülen kampanyalara işaret eden Büyükanıt “Dikkatinize sunmak istiyorum. Bir cumartesi günüydü, bir kaç saat içinde 15 binin üzerinde telefona mesaj atıldı. Bunlar basit, bir kaç kişinin yapacağı şeyler dolamaz. Ancak çok detaylı hazırlanmış örgütler tarafından yapılabilir” dedi.

‘Asker cuma namazının ne gün kılındığını bilmiyor’
BüyükanIt basına akreditasyon uygulama gerekçelerini de şöyle anlattı: “Neden akreditasyon vardır? Biz de isteriz olmasın. Türkiye’de bir PKK gazetesi yayınlanıyor, Gündem. Onun elemanı şimdi şuradaki sıralardan birine otursun PKK’lı o. Nasıl arzu edeceksiniz? Aşırı dinci yönde yayın yapan da var. Başlık atıyor, ’Türk askeri cuma namazının hangi gün kılındığını bilmez...’ Esasında komedi. Bunu ifade eden de TSK’dan disiplinsizliği nedeniyle atılan bir binbaşı. Bu adamlarla biz niye çalışalım? Akreditasyon demek bazı mensuplarına ceza vermek demek değil, asla öyle görmüyoruz. Bütün basın mensupları bize kendilerini beğendirmek zorunda değil. Değerlendirmemizin temel esası, ’Haber doğru mudur?’ Haber doğru olur, canımızı sıkar. Ona katlanmak zorundayız. Haberi yapana da kızmak durumunda değiliz. Doğru haberler bazen hoşunuza gider, bazen gitmez. Buna katlanacaksınız. Birçok ülkede de benzer uygulamalar var. Bunun cezalandırma olarak görülmemesi gerekir. ’Asker düşmanı-asker yanlısı’ sınıflandırmalarını asla kabul etmiyoruz.”

‘Darbe iddiası’yla ilgili belge yok...
BüyükanIt, Özden Örnek’in günlüğü iddiasıyla ilgili olarak soruşturma açma hazırlıklarının olmadığını belirtti. Büyükanıt şunları söyledi: “Bu günlükleri dergide okuduğumuz zaman şunu kendimize sormadan edemiyoruz. İyi de acaba doğru mu? Ben bilgisayarın başına geçsem bir şeyler yazsam, günlükleri desem... Doğru olup olmadığını ben bilemem, ancak bunları yayınlayan derginin genel yayın yönetmeni bir gazetede röportaj yaptı. Orada röportajı yapan ’Elinizde bunları doğrulayacak belge var mı’ diye sorunca, ’Gizli belge ama Genelkurmay arşivinde var’ diyor. Demek ki bizim arşivlere de girmişler. Genelkurmay’daki bütün arşivi tarattım. Hiç böyle bir belge melge yok. Buna benzer bir yazışma, bir şey yok. Tabii ki, hukuki işlem, bilgi, belge ve kanıtlara dayanır. İncelenir, yasa neyi emrediyorsa o yapılır ama bu işlemleri yapacak kişiler de bazı bilgi ve belgeleri talep eder. Yani durup dururken bir kimse hakkında nasıl soruşturma açarsınız. Ama bilgi, belge varsa o zaman yapacak bir şey yok.”

‘Andıçı görmedim’
AndIçIn sızdırılmasıyla ilgili olarak askerliğini tamamlamış bir asteğmenin savcının talebi üzerine göz altına alındığını ve mahkemede tutuksuz yargılanmasına karar verildiğini kaydeden Büyükanıt, şöyle dedi: ” Andıç demek, karargah içinde bir karara varmak için hangi konuda çalışıyorsanız, ona tesir eden faktörleri bir kağıdın üzerine dökersiniz, sonra muhakeme edersiniz bir sonuca varırsınız. Her konuda olabilir. TSK’da akreditasyon vardır, doğrudur. Bu andıç taslaktır. Samimi olarak söylüyorum, ben görmemiştim daha. “

Sivil savcılık ‘darbe’ iddiaları için yetkisizlik kararı verdi
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, 2004 yılında AKP’ye darbe planladıkları iddia edilen eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ile eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur hakkındaki soruşturmada “yetkisizlik” kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne gönderildi. “Darbe” iddiaları ile ilgili Örnek ve Şenuygur hakkında soruşturma yürütülebilmesi için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın izninin gerektiği öğrenildi. Büyükanıt’ın izin vermesi halinde Genelkurmay Askeri Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülecek aksi taktirde ise dosya kapatılacak.

‘Sormayacağınızı bilsem söylemem’
* İlk basın toplantısına kuvvet komutanları, Ankara’daki orgeneraller ve Genelkurmay karargahındaki korgeneraller tam kadro katıldı.

* Yaşar Büyükanıt sözlerine “Yapacağım açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünü ve geleceğine ilişkin güvenlik sorunlarıyla ilgilidir. Bizim asli faaliyet alanımız” diyerek başladı.

* Göreve başlamasından bu yana geçen 8 aylık sürede TSK’yı ilgilendiren birçok olay meydana geldiğini belirten Büyükanıt, “Bu süre içinde maalesef arzu edilmeyen şeyler oldu. Ancak soğukkanlı olmayı yeğledik” dedi. Gelinen noktada bazı konuların kamuoyuyla paylaşılması gerektiğine inandıkları için basın toplantısı düzenlediğini aktaran Büyükanıt “Bu toplantının neden 12 Nisan 2007’de düzenlendiğini sorabilirsiniz. Bu tarihin özel bir anlamı yoktur” dedi ve dünün yoğun gündemi içerisinde en uygun gün olduğunu anlattı.

* Büyükanıt “Özden Örnek’in günlüğündeki darbe” iddiasını ve “cumhurbaşkanı seçimi” konusunu soru sorulmadan kendiğinden gündeme getirdi. “Darbe” iddiası konusunu açarken “Soracağınızı bildiğim için ben söyliyeyim. Sormayacağınızı bilsem söylemem” diyerek söze giren Büyükanıt, cumhurbaşkanı seçimini değerlendirmeye de gülerek “Soracağınız ilk sorunun ne olduğunu biliyorum” sözleriyle başladı.

* PKK eylemlerinin Mayıs ayında artacağı istihbaratı aldıklarını ve buna karşı yoğun operasyonlar yürütüldüğünü dile getiren Büyükanıt, “Belki şu anda dahi o büyük operasyon yapılan bölgelerin birinde çatışma devam ediyor olabilir” dedi.

13.04.2007 www.vatanim.com.tr 


Sezer'den rejim uyarısı

"Rejim hiçbir dönemde bu kadar tehdit altında olmadı"

Detaylı Resim

Harp Akademileri - 13 Nisan 2007  

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri Konferansı'nda yaptığı konuşmada cumhurbaşkanlığı seçimleri, terör, rejim ve laiklikle ilgili mesajlar verdi. 

Harp Akademileri'nde kurmay subaylara son kez hitap eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "rejime yönelik tehdit" ve "Türkiye'nin kendini savunma hakkı" üzerinde durdu.

"Türkiye'de siyasal rejim, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır."
"Ülkenin ve ulusun her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup savunulması en büyük hakkımız."

Sezer şunları söyledi:

- Cumhuriyet'in temel değerleri tehlike altında.
- Ilımlı İslam radikal İslam'a dönüşebilir.
- TSK'ya karşı oyun oynaniyor.

- Devletin temel değerleri kırmızı çizgileridir. Buna herkes uymalıdır.
- Cumhurbaşkanının tarafsızlığı Anayasa gereğidir.
- Cumhurbaşkanı Anayasa kurallarından yana taraf olmalıdır. 
- Uzlaşma anayasal rejim çerçevesinde mümkün
- Türk siyasal rejimi bugüne kadar hiç olmadığı kadar tehlike altında
- İlk kez cumhuriyet rejimi tartışmaya açıldı.  
- Türkiye'ye siyasal İslam bir model olarak dayatılıyor.
- Ilımlı İslam'ın kısa sürede radikal İslam'a dönüşmesi kaçınılmaz.
- TSK'ya karşı zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanıyor.
- Türkiye'nin her türlü tehdide karşı savunulması en büyük hakkımız.
- Türkiye Kuzey Irak'taki terör tehdidine karşı uzun süre izleyici durumda kalamaz.

Cumhurbaşkanı Sezer'in Konuşmasının tam metni... (devam>tıklayınız)


Sezer'den çok sert uyarılar

Anayasal kurallar "kırmızı çizgiler"dir diyen Sezer, terör tehtidine karşı sessiz kalınamayacağını söyledi

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 'Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye'nin laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır 'dedi.

Sezer, Harp Akademileri'nde verdiği konferansta, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin, kalıcı bir barışın sağlanması yolunda dünyada yarattığı iyimserlik, 11 Eylül terör saldırılarından sonra yerini kaygan, belirsiz ve istikrarsız bir uluslararası ilişkiler ortamına bıraktığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Sezer, bunun sonucu stratejik düşüncelerde bir değişim süreci başladığını, tehdit ve buna bağlı olarak güvenlik kavramlarının temelden sarsıldığını dile getirdi.

Bugün, dünyada büyük güçler arası konvansiyonel bir savaş olasılığı giderek azalırken, bölgesel, etnik ve dinsel kökenli savaşların tehdit olma niteliğini koruduğunu ve küresel gerginliği artırdığını belirten Sezer, şöyle devam etti:

'Terörizm, uluslararası alanda tüm ülkelerin siyasal, toplumsal, ekonomik ve moral yapıları üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta, aynı zamanda ülkelerin güvenliğini ve toprak bütünlüğünü de tehdit etmektedir. Terörizm, temel hak ve özgürlüklerin ve demokrasilerin yıkılmasını, istikrarın bozulmasını ve çoğulcu sivil toplumların etkisiz kılınmasını hedef almaktadır.

Öte yandan, uluslararası terörizm ve kitle yoketme silahlarının yayılması, dünyada kalıcı bir güvensizlik algılaması yaratan başlıca etkendir. Terör eylemlerinde kitle yoketme silâhlarının kullanılma risk ve olasılığının artmış bulunması, nükleer teröre karşı kimi küresel savaşım girişimlerinin başlatılmasına yol açmaktadır.

Bu durumda, silahlı kuvvetlerin bir yandan konvansiyonel savaş olanak ve yeteneklerini korurken, diğer yandan savaşı ve terörle savaşımı uzun süre birarada yürütebilecek yeteneklere de sahip olması gerekmektedir.'

Sezer, 21. yüzyılın başında yeni bir dünya düzeninin oluşum aşamasında bulunduğunun gözlendiğini belirterek, bu düzenin meşruiyete ve bunun temeli olan uluslararası hukuka dayanmasının asıl olduğunu ifade etti. Sezer, 'Tersi durumda, kültürler arasında derin uçurumlara ya da başat bir gücün egemenliğine yol açma riski bulunmaktadır' dedi.

Dünyada çeşitli bölgesel güç odaklarının ortaya çıkması sürecinin Türkiye tarafından yakından izlenmesinin sürdürülmesi gerektiğine işaret eden Sezer, geçen yüzyılda ivme kazanan küreselleşmenin olumlu sonuçlarının yanı sıra, toplumlardaki dengeleri bozabilen, eşitsizlikleri arttıran ve tehdit kaynaklarını çoğaltabilen yönlerinin giderek daha iyi anlaşıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Sezer, şöyle konuştu:

'Yoksulluk, açlık ve salgın hastalıklar gibi küresel sorunların çözümü için yeterli dayanışma oluşturulamamıştır. Bu durum, 'karşılıklı anlayış ve hoşgörü' eksikliğini artırmış, terörizm başta olmak üzere pek çok küresel sorunu da birlikte getirmiştir.

Küreselleşme sürecinde, düşüncesizce atılan kimi adımlar ve hoşgörüden yoksun yaklaşımlar, tarihsel önyargıları öne çıkararak uygarlıklararası çatışma kuramlarını gündeme getirmiştir. Kültürel kaynakları çok çeşitli olmakla birlikte, bireylerin özgürlük ve eşitliği ile barış ve hoşgörüyü temel alan
uygarlık, tek ve evrenseldir.

Böyle bir ortamda, çevremizde ülkemizin kalkınma ve ilerleme çabalarını artırarak sürdürebilmesine elverişli koşulların yaratılması, istikrar ve güvenin sağlayacağı olanaklardan yararlanılması, ulusal çıkarlarımız yönünden başlıca hedefi oluşturmaktadır.'

TERÖRİST EYLEMLER TEHDİT KONUMUNU SÜRDÜRÜYOR
Cumhurbaşkanı Sezer, jeostratejik konumu yönünden dünyadaki uluslararası bunalım alanlarına yakın olan Türkiye'nin, terörizm, kitle yoketme silahlarının yayılması ve bölgesel sorunlardan kaynaklanan çok yönlü ve artan, ağır iç ve dış tehdit ve risklerle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Türkiye'nin bütünlüğüne ve ulusal birliğine yönelik bölücü terörist eylemler ve gerici etkinliklerin, birincil tehdit konumunu koruduğunu dile getiren Sezer, Türkiye'ye yönelik her türlü tehdit ve risklerin, tüm ulusal güç ögeleriyle caydırılması ve gerektiğinde etkisiz duruma getirilmesinin, güvenlik politikasının temelini oluşturduğunu kaydetti. Sezer, 'Ayrıca, Türkiye'nin çevresinde bir 'Barış ve Güvenlik Kuşağı' oluşturulması, böylece ülkemize yönelik tehdit ve risklerin azaltılması hedef alınmaktadır. Bu çerçevede, kara suları, hava sahası, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı gibi konularda Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye düşüren güncel uygulamalar, ulusal hak ve yararlarımızı gözetecek biçimde yakından izlenmektedir' dedi.

Sezer, Türkiye'nin, bulunduğu coğrafyadaki sorunların çözümüne yardımcı olmak amacıyla tüm birikimini ve gücünü kullanması gerektiğini kaydederek, 'Bu yönde etkin girişimlerle bölgesine yönelik gündemi belirlemeli, siyasa ve çözümler üretmeli, bunları biçimlendirmelidir' diye konuştu.

'SİNSİ GÖLGE'
Sezer, terörizmin artık küresel bir boyut kazandığını, belirli ülkelerin ya da bölgelerin sorunu olmaktan çıktığını, uluslar ve sınırlar ötesi özelliğinin belirginleştiğini belirtti.

Terörden en çok zarar gören ülkelerden biri olarak Türkiye'nin, terörizmle uluslararası savaşımı ve bu konuda işbirliğini ve dayanışmayı desteklediğini vurgulayan Sezer, şöyle devam etti:

'Türkiye, karşılaştığı bölücü terörü tümüyle yok edebilmek için yasalar çerçevesinde büyük bir kararlılıkla savaşımını sürdürmektedir. Ülkenin ve Ulus'un her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup savunulması en büyük hakkımız ve sorumluluğumuzdur.

Türkiye, bir yandan Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terörist tehdidin etkisiz kılınması konusundaki kimi ortak çabalara katkılarını sürdürürken, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkını saklı tutmaktadır.

Siyasallaşmaya çalışan bölücü terörle savaşımda ulusumuzun gösterdiği birlik ve beraberliği, tüm güvenlik güçlerimizin sergilediği özverili ve kahramanca çabayı beğeniyle karşılıyor, aziz şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diliyor, gazilerimizi gönül borcuyla anıyorum.

Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye'nin laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır.

Cumhuriyet'in demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliğinin, ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünün sonsuza kadar korunması ve kollanması Devlet'in hak ve görevidir.

Cumhuriyet'in temel değerlerine ve anayasal ilkelere inanmayanların, aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı içine sindiremeyenlerin, ülkenin geleceğine ilişkin kötü niyet taşıyanların laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne ve kurumlarına yönelik saldırıları, ulusumuzu ve devletimizi yolundan geri döndüremeyecektir.'

ANAYASA İLE VERİLEN GÖREVLER
Devletin ve ülkenin geleceği yönünden çok önemsediği bazı konuları bir kez daha vurgulamak istediğini kaydeden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Sistemi eleştirmek ve değiştirilmesini istemekle mevcut kuralları uygulamak zorunda olmak çok ayrı şeylerdir. Anayasa Mahkemesi Başkanı iken, Anayasa'yla öngörülen Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerinin, parlamenter demokrasinin gerekleriyle bağdaşmadığını söylemiştim. Bu düşüncemi bugün de koruyorum.

Ancak, Cumhurbaşkanı'nın, kurallar değişmedikçe Anayasa ile verilen görevleri yerine getirmesi, yetkileri kullanması zorunludur. Üstelik, laik Cumhuriyet rejimini, Anayasa'nın uygulanmasını gözetme bağlamında koruyup kollama görevi, bu zorunluluğu kimi zaman daha da artırmaktadır.

Anayasalar, devletlerin temelini oluşturan kurucu düşünceyi kurallaştırarak somutlaştıran, devlet rejimini belirleyip siyasal sistemi kuran toplumsal sözleşmelerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli, ilkeler ve değerler bütünü olan Atatürkçülük ideolojisine dayanmaktadır. Anayasamızda, Devlet rejimini belirleyen temel ilkelere ve bu ilkeleri belirginleştirecek kurallara yer verildiği ve bu kuralların bağlayıcılığının sağlandığı görülmektedir.'

'DEVLET REJİMİNİN KORUNMASI'

Anayasa'nın 11. maddesinden söz ederek, Anayasa kurallarının, yasama, yürütme ve yargı organlarını, yönetimi, özel ve tüzel kurum ve kuruluşları, seçilmiş ya da atanmış tüm görevlileri ve tüm yurttaşları, kısaca herkesi bağladığını kaydeden Sezer, aynı maddede yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağının belirtildiğine dikkati çekti.

Sezer, Anayasa'nın 148. maddesi ile Anayasa Mahkemesi'ne, yasa, yasa gücünde kararname ve TBMM İçtüzüğü'nün Anayasa'ya uygunluğunu denetleme görev ve yetkisi verildiğini vurgulayarak, yasama işlemlerinin Anayasa'ya uygunluğunun da mahkemenin denetimine bağlı kılındığını kaydetti.

Anayasa Mahkemesi'nin bu görev ve yetkisinin, aynı zamanda anayasal devlet rejiminin korunması yükümlülüğün de içerdiğini kaydeden Sezer, şöyle devam etti:

'Anayasal rejimin korunup sürdürülmesi yönünden görev ve yetki verilen bir başka organ Cumhurbaşkanlığı'dır. Anayasa'nın 104. maddesinde, Devlet'in Başı sıfatıyla Cumhurbaşkanı'na, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Ulusu'nun birliğini temsil etme, Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme görev ve yetkisi verilmiştir.

Cumhurbaşkanı'na ve Anayasa Mahkemesi'ne verilen görev ve yetkiler, siyasal iktidar gücünün, dengelenip frenlenerek 'çoğunluk diktatörlüğüne' dönüşmesinin önlenmesi ve Anayasa'da somutlaşan Devlet rejiminin korunması yönünden çok önemlidir.'

'CUMHURİYET'İN İLKELERİNDEN YANA TARAF'
Anayasa'nın başlangıç bölümünde, 'Türk Yurdu ve Türk Ulusu'nun sonsuza uzanan varlığı ve Yüce Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünün kabul edildiğini' ifade eden Sezer, bu bölümde, hiçbir etkinliğin, ulusal çıkarlar, Türk varlığı, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında korunma göremeyeceğinin
belirtildiğini de vurguladı.

Sezer, Anayasa'nın 2, 3 ve 4. maddelerini de hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Görüldüğü gibi Anayasamızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş düşüncesi, tek Ulus ve ulusal devlet, tekil devlet, laik devlet, demokratik devlet, sosyal devlet, hukuk devleti ilkelerine dayandırılmış ve bu ilkeler kurallarla anayasal belirginliğe kavuşturulmuştur.

Anayasal kuralların bağlayıcılığı yanında, içtiği ant ve Anayasa'nın uygulanmasını gözetme görev ve yetkisi, Cumhurbaşkanı'nı, yukarıdaki ilkeleri özümseyerek uygulamak ve uygulatmakla yükümlü kılmaktadır. Başka bir anlatımla, uzlaşma ve uyum ancak anayasal rejim çerçevesinde olanaklıdır. Bunun dışında bir uzlaşma aramak anayasal kuralları savsaklamak anlamına gelecektir.

Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin 'kırmızı çizgileri'dir. Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak zorundadırlar.

Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı siyasal tarafsızlıktır. Anayasa'nın 101. maddesinin son fıkrasında, 'Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir' denilerek, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden tarafsız olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir.'

ÖNEMLİ FARK
Bu özelliğin cumhurbaşkanı ile siyasal liderler arasındaki önemli bir farkı oluşturduğuna dikkati çeken Sezer, 'Asıl önemli fark ise, Anayasa'nın 104. maddesine göre, Cumhurbaşkanı'nın devletin başı, 112. maddesine göre ise, Başbakan'ın, bir siyasal organ olan Bakanlar Kurulu'nun başkanı olmasıdır. Başbakan, yürütme görevinde, ancak ilişkin bulunduğu siyasal görüşü temsil edebilir. Oysa, Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Ulusu'nun temsilcisidir' diye konuştu.

Sezer, temelinde Atatürk ilke ve devrimleri bulunan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti ideolojisinin, tüm yurttaşların taraf olması gereken bir devlet ideolojisi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

'Cumhurbaşkanı, anayasal devlet rejimine egemen olan değerleri savunurken toplumun çeşitli kesimleriyle birlik içinde olabilir. Cumhurbaşkanı'nın anayasal ilkelerden yana taraf olması, siyasal taraflılık biçiminde yorumlanamaz.

Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerine karşı ortaya konulan eylem ve uygulamalara karşı çıkmak ve engel olmak, Cumhurbaşkanı'nın içtiği andın ve anayasal görevinin gereğidir. Bunun 'siyasal muhalefet' görevi ile karıştırılması son derece yanlıştır.'

'KİMSE HUKUKUN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR'
Anayasal zorunluluğa bağlı olarak, Anayasa'ya, hukukun evrensel ilkelerine ve kamu yararına uygun görülmeyen yasalar ya da kimi maddelerin, bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderildiğini, TBMM'de aynen kabul edilen Anayasa'ya aykırılık içeren yasalar için de Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açıldığını söyledi.

Sezer, 'Anayasal kuralların özüne, hukuk devleti niteliğine, onun gereği olan liyakat ve kariyer ilkelerine, hukuka, kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun olmayan kararname taslaklarının da imzalanmayarak geri gönderildiğini' kaydetti.

Seçildikten sonra 16 Mayıs 2000 tarihinde TBMM'de yaptığı konuşmada, 'Kimse hukukun üstünde değildir; hukukun üstünlüğü ilkesi herkesi bağlamalı, Anayasa'nın, yasaların ve hukukun gereği her zaman ve herkese karşı yerine getirilmelidir. En büyük felaketin, hukuka ve adalete duyulan güvenin yitirilmesi olduğu unutulmamalıdır' dediğini hatırlatan Sezer, 'Tüm meslek yaşamımda olduğu gibi Cumhurbaşkanlığım döneminde de bu düşüncenin uygulayıcısı izleyicisi ve gözeticisi olmaya çalıştım' dedi.

'HEPİMİZİ MUTLU ETMELİ'
Sezer, şöyle konuştu: 'Çok kültürlü toplumlarda 'birlik' ulusal devletle sağlanmış ve 'tek ulus' ilkesi bu birliği sağlayan ve pekiştiren en önemli öğe olmuştur. Toplumu oluşturan yurttaşların tek ulus çatısında toplanması, laiklikte olduğu gibi, farklılıklar korunarak birlikte yaşamanın en etkili yoludur. Bu gerçeği göremeyen devletlerin tarihsel süreci çok kısa olmuştur.

Anayasa'daki egemenlik kayıtsız koşulsuz Türk ulusunundur kuralı, 'Türk Ulusu' kavramının çoğunluk-azınlık ya da din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapılmadan yurttaşların tümünü kapsadığını göstermektedir.

Bayrağımızın dalgalandığı bu topraklarda yaşamak hepimizi mutlu etmeli, bağımsızlığımızın sembolü İstiklal Marşı'nın okunması hepimizi coşkulandırmalı, duygulandırmalı, her kademede ayrım yapılmaksızın bu ülkeye hizmet etme, hepimize düşen görev ve sorumluluk olmalıdır.

Ülke ve ulus birliğine zarar verecek, tekil ve ulusal devleti bozmaya kalkacak hiçbir eyleme izin verilmeyeceği asla akıllardan çıkarılmamalıdır.

Türkiye'yi çağdışı rejime sürüklemek isteyenlerin demokrasiden söz etmelerinin bir oyun olduğu görülmelidir. Huzur ve iç barış olmadan siyasal istikrarın, ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişmenin hiçbir anlamının olmayacağı anlaşılmalıdır. Temeli Atatürkçü düşünceye dayalı çağdaş Cumhuriyet'te huzur da denge de istikrar da ancak laiklik, bölünmezlik ve ulus devlet yapısı güvenceye alınıp sürdürülerek sağlanabilecektir.

Unutulmamalıdır ki, bu ülkeye ve rejimimize en büyük kötülük, aymazlıktan gelmektedir ve bundan kurtulmak rejimi korumanın koşuludur.

Anayasamıza göre, seçme ve seçilme hakkını da kapsayan temel haklar ve özgürlükler, bireyin topluma, ailesine ve diğer bireylere karşı ödev ve sorumluluklarını da içermektedir. Yurttaşların oy kullanmaları aynı zamanda topluma karşı ödevi ve sorumluluğudur.'

'SİYASAL REJİM TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYA'

Türkiye'de siyasal rejimin, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadığını belirten Sezer, 'Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir' dedi.

Sezer, şöyle devam etti:

'Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin 'laik Cumhuriyet'ten, 'demokratik Cumhuriyet' adı altında, 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, 'irticai' bir modeldir. Türkiye bölge için ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır.'

'ULUSAL DEVLETLER'
Cumhurbaşkanı Sezer, ülkelerin yönetim sistemlerinin değiştirilmesine direnen en önemli ögelerin, ulus devletler olduğunu belirtti. Sezer, 'Bu nedenle, ulus devletlerin parçalanıp yok edilmesi ya da bölünüp siyasal denetime alınması küresel sistemin başarısı için gerekli görülmektedir. Bunun için de ulusal ülkü, ulusal bilinç ve ulusal dilin zayıflatılması, bu yolla ulusal benliğin yok edilmesine çalışılmaktadır. Kimi ülkelerin düşün önderlerinin son yıllarda Atatürk'e ve Atatürkçü düşünce sistemine yönelttikleri yoğun eleştirilerin anlamı ve amacı açıktır' dile konuştu.

Sezer, işin dikkat çekici yanının, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam'a dönüştürmek için dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmaları olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Sezer, şunları kaydetti:

'Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli gerçek vardır: Birincisi, ister 'ılımlı', ister 'köktenci' olsun, din devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir yaklaşımdır. İkincisi, ılımlı İslam'ın çok kısa sürede radikal İslam'a dönüşmesi kaçınılmazdır. Üçüncüsü de Türkiye Devleti, rejim seçimini, Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk ulusçuluğuna bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir rejimdir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi, siyasal yönden tekil devlet yapısını ve tam bağımsızlık ilkesini, yönetsel yönden laik, demokratik, sosyal, hukuk devletini, ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal yönden de çağdaş bir Türkiye'yi hedeflemektedir.

Türk Devrimi'nin genel amacı, aydınlanma çağını yakalamak ve Türk toplumunu çağdaşlaştırmaktır.'

'STRATEJİK KURULUŞLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ'
Cumhurbaşkanı Sezer, küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka alanın ülkelerin doğal kaynakları ve üretim araçları olduğunu belirterek, sistemin, özelleştirme uygulamaları ile bu kaynak ve araçları ele geçirmeye çabaladığını söyledi. Sezer, bunun ayırdında olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve
Fransa gibi gelişmiş ülkelerin, ulusal güvenlikle doğrudan ya da dolaylı ilgili stratejik şirketlerin yabancı sermayeye satışını önlemek için koruyucu önlemler aldığını, Rusya ve Latin Amerika ülkelerinin ise stratejik şirketleri yeniden devletleştirmek için yoğun çaba içinde olduklarını anlattı.

Sezer, 'Türkiye'de de stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Türkiye'nin henüz tam olarak küresel sistemin egemenliğine girmemiş olması, sistem ülkelerini rahatsız etmektedir. Bunun nedeni, tüm çabalara karşın hala sağlam bir Atatürkçü yapının sürüyor olması ve Cumhuriyet'in anayasal kurumlarının ulusal çıkarlardan ödün vermeyen sağlam bir duruş sergilemeleridir.

Ulus devletin, ulus birliği ve ülke bütünlüğünün, tekil devlet ve laik Cumhuriyet'in koruyucusu ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de, ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi 'hesap sorma' söylemine kadar vardırmışlardır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Orduyu yıpratarak etkisizleştirmek için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır.

Oysa, özellikle bölgesel karışıklıkların yoğunlaştığı ve küresel güçlerin Ülkemiz üzerindeki planlarının açığa çıktığı günümüzde Ordumuzu yıpratmak, bu planlara destek olmak amacı taşımıyorsa, hiç düşünülmemesi gereken bir olgudur.'

13.04.2007
www.vatanim.com.tr 


 

''Rejim hiç bu kadar tehdit altında olmamıştı''

Harp Akademileri'nde kurmay subaylara son kez hitap eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ''rejime yönelik tehdit'' ve ''Türkiye'nin kendini savunma hakkı'' üzerinde durdu.

Cumhurbaşkanı Sezer'in konuşmasında üç önemli başlık öne çıkıyor:
 
1. Rejim kaygısı: "Siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır."

2. Terörle mücadele: "Türkiye'nin her türlü tehdide karşı savunulması en büyük hakkımızdır."

3. Cumhurbaşkanının nitelikleri: "Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır."
 
REJİM KAYGISI
"Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır.
Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir.
 
Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin "laik Cumhuriyet"ten, "demokratik Cumhuriyet" adı altında, "Ilımlı İslam Cumhuriyeti"ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. 
 
Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, "irticai" bir modeldir. 
 
Türkiye'de son 15-20 yıldır yaşanan toplumsal gelişmeler, toplumsal ve bireysel yaşamda sergilenen çağ dışı görüntüler, dinci fetvalar, saldırılar ve karışmalar, kamusal alanlarda türban kullanılmamasına ilişkin tüm yüksek yargı kararlarına karşı tutumlar, görevi din adamı yetiştirmek olan okulları bitirenler ile tarikat ve cemaat mensuplarının Devlet'in her kademesine yerleştirilmeye çalışılmaları, Türkiye'nin nereye götürülmek istendiğinin anlaşılması için yeterli olacaktır."
 
TERÖRLE MÜCADELE
"Türkiye için bir başka kaygı kaynağını, bölücü terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki varlığı oluşturmaktadır. Türkiye, kendi ulusal güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik böylesine önemli bir tehdide karşı uzun süre izleyici konumunda kalamaz. Bu nedenle, Iraklı ve Amerikalı yetkililerle yürüttüğümüz temasların hızla somut sonuçlar vermesini diliyoruz.
 
Bizimle aynı sözleşmelere imza atmış bulunan ülkelerin, özellikle Batılı bağlaşıklarımızın da bölücü terör örgütüyle savaşımda gerekli duyarlılığı ve işbirliğini göstermelerini bekliyoruz.
 
Türkiye, karşılaştığı bölücü terörü tümüyle yok edebilmek için yasalar çerçevesinde büyük bir kararlılıkla savaşımını sürdürmektedir. Ülkenin ve ulusun her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup savunulması en büyük hakkımız ve sorumluluğumuzdur."
 
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
"Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin "kırmızı çizgileri"dir.
 
Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı siyasal tarafsızlıktır. Anayasa'nın 101'inci maddesinin son fıkrasında, "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir" denilerek, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden tarafsız olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir."
 
TSK'YI YIPRATMA ÇABALARI 
"Ulus devletin, Ulus birliği ve Ülke bütünlüğünün, tekil devlet ve laik Cumhuriyet'in koruyucusu ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de, ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi "hesap sorma" söylemine kadar vardırmışlardır.
 
Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Ordu'yu yıpratarak etkisizleştirmek için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır."
 
TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİ
"Son dönemde yaşanan gelişmeler, kimi üye ülkelerin iç politikadan kaynaklanan nedenlerle, Birliğin bu stratejik yönelimine bağlı kalmakta zorlandığını ortaya koymaktadır. Geçtiğimiz Aralık Doruğu'nda katılım sürecimize ilişkin alınan kararın, Birlik içindeki kimi kesimlerce Türkiye'ye karşı sergilenen önyargılı tutumun yansımasını oluşturduğunu düşünüyoruz.
 
Çözüm yeri Avrupa Birliği olmayan yapay sorunlarla katılım sürecimizin tıkanmasının, aynı zamanda Birliğin kendi önünü keseceğini, geleceğe yönelik stratejik yararlarını gölgeleyeceğini anımsatmak isterim.
 
YARGI BAĞIMSIZLIĞI 
"Yargıç ve savcıların tüm özlük ve disiplin işleri, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi üyelerinin seçimi gibi önemli yetkilerle donatılmış Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oluşumunda bir siyasal parti mensubu olan Bakan'ın ve onun buyruk ve yönergeleri ile hareket eden Müsteşar'ın yer alması yargı bağımsızlığını, dolayısıyla hukuk devleti ilkesini zedelemektedir.
 
Çeşitli hükümet programlarında da vurgulandığı gibi, yargının kişiselleştirilmesi ve siyasallaştırılmasının önlenebilmesi için, yargı bağımsızlığıyla bağdaşmayan bu durumun ivedi olarak düzeltilmesi gerekir."

SEÇİM SİSTEMİ
"Yönetimde istikrar ilkesi, salt çoğunluğu sağlayacak seçim sistemini değil, istikrarlı yönetimi olanaklı kılacak adaletli bir temsil sistemini gerektirmektedir. Adalet, yönetimde istikrarın da temel koşuludur. Yalnızca istikrar ilkesini gözetmek, temsilde adalet olmayınca istikrarsızlık yaratacaktır.
 
Seçim sistemimiz incelendiğinde, iki ilke arasında olması gereken dengenin, yönetimde istikrar ilkesi lehine önemli ölçüde bozulduğu görülmektedir. 2002 yılındaki seçimlerde geçerli oyların yaklaşık üçte birini alarak Meclis'te yaklaşık üçte ikilik temsil oranına ulaşılması bunun açık kanıtıdır. 
 
Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik istikrar uğruna temsilde adalet ilkesinin gözardı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin istikrarını bozacak düzeye ulaşabilecektir. Seçim sisteminin, ulusal istencin adaletli olarak Meclis'e yansımasını sağlayacak biçimde ivedilikle düzeltilmesinde, başka bir deyişle ülke geneli barajının düşürülmesinde yarar bulunmaktadır."  

CNNTURK 13 Nisan 2007 


Sezer son konuşmasında sert uyarılarda bulundu

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde kurmay subaylara son kez hitap etti. Sezer uzun konuşmasında gündeme damga vuracak açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Sezer'in konuşmasında üç önemli başlık öne çıkıyor:
- Rejim kaygısı
- Terörle mücadele
- Cumhurbaşkanının nitelikleri

-Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmadan bazı başlıklar şöyle:
      “Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa’nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin ‘kırmızı çizgileri’dir. Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak zorundadırlar.
      .“Türkiye’de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet’in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir" diye konuştu.
      “İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam’a dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır" dedi..
      .“Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli gerçek vardır: Birincisi, ister "ılımlı", ister "köktenci" olsun, din devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir yaklaşımdır. İkincisi, ılımlı İslam’ın çok kısa sürede radikal İslam’a dönüşmesi kaçınılmazdır. Üçüncüsü de, Türkiye Devleti, rejim seçimini, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk Ulusçuluğu’na bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir rejimdir" .
      İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam’a dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır. .
      .Türkiye’nin siyasal rejimi, laiklik konusunda duyarlı dengeler üzerine oturtulmuştur. Laiklik, din ve inanç özgürlüğüne indirgenemez. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal, siyasal, hukuksal, ekonomik ve toplumsal temelinde laiklik ilkesi vardır. Tüm ilke ve devrimler, başka bir deyişle Atatürkçü Cumhuriyet laiklik ilkesine dayanmaktadır.
      Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik istikrar uğruna temsilde adalet ilkesinin gözardı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin istikrarını bozacak düzeye ulaşabilecektir. .
      .Seçim sisteminin, ulusal istencin adaletli olarak Meclis’e yansımasını sağlayacak biçimde ivedilikle düzeltilmesinde, başka bir deyişle ülke geneli barajının düşürülmesinde yarar bulunmaktadır.
      TSK, ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi ‘hesap sorma’ söylemine kadar vardırmışlardır. Orduyu yıpratarak, etkisizleştirmek için zamanlanması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır..
      .Küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka alan ülkelerin doğal kaynakları ve üretim araçlarıdır. Sistem özelleştirme uygulamaları ile bu kaynak ve araçları ele geçirmeye çabalamaktadır. Türkiye’de stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.
      Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerinin, seçme ve seçilme hakkının özünü zedelemeyecek ve devlet yönetimini aksatmayacak biçimde dengelemesi, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde bağdaştırılarak seçim sistemine dengeli biçimde yansıtılması Anayasal zorunluluktur. Toplam kayıtlı seçmen sayısına göre seçmenlerin yüzde 59.14’ü, toplam oy sayısına göre ise yüzde 48.37’si Meclis’te temsil edilmemiştir, bunun da nedeni Seçim Yasasındaki ülke geneli barajıdır.
     
     ILIMLI İSLAM

      Sezer'in konuşmasında rejime yönelik olarak şu uyarılarda bulundu:
      "Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir.
      Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin "laik Cumhuriyet"ten, "demokratik Cumhuriyet" adı altında, "Ilımlı İslam Cumhuriyeti"ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, "irticai" bir modeldir. Türkiye bölge için, ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır.

     
      TERÖRLE MÜCADELE

      "Türkiye'nin her türlü tehdide karşı savunulması en büyük hakkımızdır" diyen Sezer, "Türkiye kendi ulusal güvenliğine yönelik tehdide karşı uzun süre seyirci kalamaz" dedi.
      "Türkiye, karşılaştığı bölücü terörü tümüyle yok edebilmek için yasalar çerçevesinde büyük bir kararlılıkla savaşımını sürdürmektedir. Ülkenin ve ulusun her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup savunulması en büyük hakkımız ve sorumluluğumuzdur.
      Türkiye, bir yandan Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terörist tehdidin etkisiz kılınması konusundaki kimi ortak çabalara katkılarını sürdürürken, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkını saklı tutmaktadır."
Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin "kırmızı çizgileri"dir.
      "Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak zorundadırlar. Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı siyasal tarafsızlıktır. Anayasa'nın 101'inci maddesinin son fıkrasında, "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir" denilerek, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden tarafsız olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir. Bu özellik, Cumhurbaşkanı ile siyasal liderler arasındaki önemli bir farkı oluşturmaktadır. Asıl önemli fark ise, Anayasa'nın 104'üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanı'nın Devlet'in başı; 112'nci maddesine göre ise, Başbakan'ın, bir siyasal organ olan Bakanlar Kurulu'nun başkanı olmasıdır.
      Başbakan, yürütme görevinde, ancak ilişkin bulunduğu siyasal görüşü temsil edebilir. Oysa, Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Ulusu'nun temsilcisidir."

13 Nisan 2007 www.milliyet.com.tr  


"Rejim büyük bir tehdit altındadır"

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmadan bazı başlıklar şöyle:

* "Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin 'kırmızı çizgileri'dir. Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak zorundadırlar"

* "Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir" diye konuştu.

* "İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam'a dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır" dedi.

* "Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli gerçek vardır: Birincisi, ister "ılımlı", ister "köktenci" olsun, din devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir yaklaşımdır. İkincisi, ılımlı İslam'ın çok kısa sürede radikal İslam'a dönüşmesi kaçınılmazdır. Üçüncüsü de, Türkiye Devleti, rejim seçimini, Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk Ulusçuluğu'na bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir rejimdir"

* İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam'a dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır.

* Türkiye'nin siyasal rejimi, laiklik konusunda duyarlı dengeler üzerine oturtulmuştur. Laiklik, din ve inanç özgürlüğüne indirgenemez. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sosyal, siyasal, hukuksal, ekonomik ve toplumsal temelinde laiklik ilkesi vardır. Tüm ilke ve devrimler, başka bir deyişle Atatürkçü Cumhuriyet laiklik ilkesine dayanmaktadır.

* Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik istikrar uğruna temsilde adalet ilkesinin gözardı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin istikrarını bozacak düzeye ulaşabilecektir.

* Seçim sisteminin, ulusal istencin adaletli olarak Meclis'e yansımasını sağlayacak biçimde ivedilikle düzeltilmesinde, başka bir deyişle ülke geneli barajının düşürülmesinde yarar bulunmaktadır.

* TSK, ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi 'hesap sorma' söylemine kadar vardırmışlardır. Orduyu yıpratarak, etkisizleştirmek için zamanlanması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır.

* Küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka alan ülkelerin doğal kaynakları ve üretim araçlarıdır. Sistem özelleştirme uygulamaları ile bu kaynak ve araçları ele geçirmeye çabalamaktadır. Türkiye'de stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.

* Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerinin, seçme ve seçilme hakkının özünü zedelemeyecek ve devlet yönetimini aksatmayacak biçimde dengelemesi, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde bağdaştırılarak seçim sistemine dengeli biçimde yansıtılması Anayasal zorunluluktur. Toplam kayıtlı seçmen sayısına göre seçmenlerin yüzde 59.14'ü, toplam oy sayısına göre ise yüzde 48.37'si Meclis'te temsil edilmemiştir, bunun da nedeni Seçim Yasasındaki ülke geneli barajıdır.

(ANKA) 13 Nisan 2007



14 Nisan Kritik Cumartesi İçin 10 Bin Polis
Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda yarın yapılacak “Cumhuriyet Mitingi”nde Emniyet Müdürlüğü ekiplerince geniş güvenlik önlemleri alınacak. Cumhuriyet Halk Partisi’nden mitinge yoğun bir katılım olacağı belirtildi.
NTV 13 Nisan 2007 www.ntv.com.tr  

ANKARA - Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, çeşitli sivil toplum kuruluşlarınca düzenlenen “Cumhuriyet Mitingi”ne, kent dışından da katılım olması bekleniyor. Yetkililer, mitingin sorunsuz bir şekilde yapılabilmesi için alınan güvenlik önlemlerinin en üst seviyede tutulduğunu kaydettiler.

Bu kapsamda, mitingde bin 500’ü çevre illerden, bin 500’ü ise Genel Müdürlük kadrosundan takviye olarak alınan toplam 10 bin polis görev alacak.

BAZI YOLLAR ULAŞIMA KAPATILACAK
Miting dolayısıyla Cumartesi günü saat 07.00’den itibaren Tandoğan Meydanı’na çıkan yollar trafiğe kapatılacak.

Tandoğan Meydanı’nın yanı sıra Beşevler Kavşağı, Kazımkarabekir Caddesi, GMK Bulvarı, Gençlik Caddesi ve Akdeniz Caddesi öncelikli olarak trafiğe kapatılacak.

Ankara dışından gelen otobüsler AKM’nin bulunduğu alanda (eski hipodrom) park edilecek, otobüslerin geliş güzergahında da önlemler alınacak.

Tandoğan Meydanı’na girişte kontrol noktaları oluşturulacak ve katılımcılar üstleri arandıktan sonra alana alınacak.

Katılımcıların bir bölümü miting öncesinde, bir bölümü ise mitingin ardından Anıtkabir’i ziyaret edecekler.

Saat 11.00’de başlaması planlanan miting süresince alan ve çevresi polis helikopteriyle de kontrol altında tutulacak. İhtiyaç duyulması halinde jandarma
birlikleri de takviye olarak hazır tutulacak. Ayrıca miting alanının etrafındaki yüksek binalarda ise Özel Harekat Birliğine bağlı ekipler ile keskin nişancılar
yerleştirilecek. Miting alanı kameralarla da sürekli izlenecek.

Mitingin sona ermesinden sonra, Tandoğan Meydanı belediye ekiplerince temizlendikten sonra trafiğe açılacak.

CHP’DEN İLETİŞİM HATTI
CHP örgütlerinden mitinge katılmak isteyenlerin organizasyonunda aksaklık yaşanmaması için genel merkezde bir iletişim hattı da kurulacak.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav mitinge ilişkin organizasyon bilgilerini partililere ve parti örgütüne iletti.

Buna göre Ankara dışından mitinge katılacak partililer için yarın sabah 07.00’den itibaren genel merkezde bir iletişim hattı kurulacak.

AKP mitingi, örtülü yollardan CHP’nin organize ettiği görüşünü savunmuştu.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise mitingle CHP’nin bir ilgisi olmadığını ancak milletvekillerinin ya da üyelerinin katılmasından mutlu olacaklarını söylemişti.



"Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu" Hakkında

"Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu" bugüne kadar tüm mitinglerinde “Tam bağımsızlık, laiklik ve demokrasi” vurgusu yaptı. Ankara’da düzenlenecek kapanış mitinginde ise vurgu, “Cumhuriyetin kazanımlarına ve kurumlarına sahip çıkalım” olacak.

(Daha önce Ankara, İzmir, Isparta, Mersin ve Antalya'da da mitingler düzenleyen "Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu," tam bağımsızlık, laiklik ve demokrasi vurgusunda bulunmuştu).

Ulusal sivil toplum kuruluşları birliğinin katılımıyla düzenlenen Cumhuriyetine Sahip Çık yürüyüşüne katılmak isteyen tüm vatanseverler daha geniş ve detaylı bilgi için lütfen Atatürkçü Düşünce Derneği (www.add.org.tr) adresini ziyaret ediniz.


"Herkes ulusal görevini ve
sorumluluğunu bilmeli, memleket
meseleleri üzerinde o düşünceyle,
düşünüp çalışmayı
görev edinmelidir."

Mustafa Kemal ATATÜRK


 Haberler > Devam
Tıklayınız

 

Ataturk Gunlugu.com | Ataturkculuk.net
Ataturk Today.com