- - Bildiri / Haberler - -
Cumhurbaşkanlığı Seçimi
BAŞKENT'TE TARİHİ GÜN
14 Nisan ANKARA'DA TARİHE
GEÇEN
CUMHURİYET MİTİNGİ
- Cumhuriyetin Kazanımlarına ve Kurumlarına Sahip Çıkalım -
"CUMHURİYET YÜRÜYÜŞÜ" 14 Nisan Cumartesi Günü - Ankara
''Bugün Ankara'dan yükselen
ses, Türk Ulusunun sesidir''
“Cumhuriyetimize Sahip Çıkıyoruz” mitingi için yüzbinler
Anıtkabir ve Tandoğan Meydanı'nda toplandı
● Anıtkabir, sabahın erken saatlerinden itibaren vatandaşların akınına uğradı.
● Mitinge ev sahipliği yapan Tandoğan Meydanı'nı ülkenin dört bir yanından gelen yüzbinlerce kişi doldurdu.
● Tandoğan Meydanı'nda saat 11'de başlayan ve yaklaşık 2 saat süren mitingin ardından katılımcılar Anıtkabir'e doğru yürüyüşe geçti.
● Mitinge katılımın beklentilerin çok çok üstünde oldu. Tandoğan Meydanı’nın mitingin başlama saatinden önce dolması ve katılımın sürmesi nedeniyle polis, alanı genişletmek üzere kontrol noktalarını geriye taşıdı.
● Sivil güçlerin demokrasiyi ve laik Cumhuriyeti korumak için, tek ses olarak hareket etti. Demokrasi mitingi ve halk darbesi önemli bir dönüm noktası oldu. Demokratik haklarını kullanarak Türk ulusunun ve Türk sivil toplum örgütlerinin sesini duyuran 14 Nisan başkent'te tarihi gün oldu.
MİTİNG YABANCI AJANSLARDA
Financial Times gazetesi, hafta sonu Ankara'da yapılacak olan Cumhuriyet Mitingini, dünyada haftanın en önemli olayları arasında gösterdi.
Uluslararası haber ajanslarından AP, Ankara'da yapılan
"Cumhuriyet Mitingi"ni abonelerine acil koduyla duyurdu.
Tandoğan Meydanı'nda mitingin katılımcıları toplanmaya başladığı andan
itibaren abonelerine mitingle ilgili haber geçmeye başlayan uluslararası
ajanslar AP, Reuters ve AFP on binlerce kişinin gösteriye katıldığını
belirtiyor.
Reuters ve AP, "binlerce laik Türk'ün meydandaki gösterinin ardından Anıtkabir'e
yürüyüşe geçeceğini" kaydetti.
AFP de katılımcıların miting alanında toplanmaya başladığı sıralarda
geçtiği ilk haberinde, Türk basın yayın organlarına dayanarak mitingi
abonelerine duyurdu.
İngiliz yayın kuruluşu BBC de, Ankara’da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi’nde onbinlerce kişinin laikliğe destek için toplandığını belirtti. BBC, internet sitesinde verdiği haberde, “Laik miting Türk başbakanını hedef aldı” başlığını kullandı ve onbinlerce kişinin, laikliğe destek için Ankara’da toplandığını yazdı.
Ankara’da yüzbinleri sokağa döken, “Cumhuriyet Mitingi” Batı basınında da geniş yer buldu.
16.04.2007 www.gazetevatan.com
Ankara’da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi’nde yüzbinlerce kişinin
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını
protesto etmek için sokaklara dökülmesi yabancı medyada yankılandı.
Amerikan, Fransız, Alman ve İspanyol basını, mitingin Türk toplumunda
derinleşen bölünmenin bir yansıması olarak yorumlandı. En çarpıcı yorum
dünyanın en saygın gazetelerinden biri olarak gösterilen New York
Times’tan geldi. New York Times “300 bin kişi Türk sisteminin İslamcı
rengini protesto etti” başlıklı haberinde şu ifadeleri kullandı: Mitinge
katılanlar “Tüm Türkiye burada” diyordu. Ama artık iki ayrı Türkiye
var. Atatürk’ün dini kamusal hayattan uzaklaştırdığı 1923’ten beri
ilk kez toplumda bu denli hararetli bir tartışma yaşanıyor. Gösteriye
beklenenin çok üstünde katılım olması da, toplumda İslam’ın rolü
konusunda derinleşen bölünmeyi yansıtıyor.
Büyük gösteri
Ankara’da bayrak denizi
*WASHINGTON POST (ABD): Bayrak denizi oluşturan protestocular
iktidardaki İslam yanlısı partinin başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın olası
cumhurbaşkanlığı adaylığını protesto etmek için Ankara sokaklarına aktı.
“İmam Cumhurbaşkanı istemiyoruz”, “Türkiye laiktir, laik kalacak”
sloganları atıldı.
Erdoğan’ı caydırmaz
*LA TIMES (ABD): Yarım milyondan fazla kişinin protestosu laik kesimin
sembolik gücünün kararlı bir gösterisi olarak yorumlanabilir. Ancak büyük
olmakla birlikte Ankara’da düzenlenen protesto Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı
adaylığı konusunda caydıracak kadar büyük olmayabilir.
300 bin Türk sokakta
*LE FİGARO (FRANSA): Kökleri siyasi İslam’da olan AKP’nin Erdoğan’ı
cumhurbaşkanı adayı ilan etmesini engellemek için 300 bin kadar Türk sokağa
döküldü. Laikliğin koruyucusu olarak görülen cumhurbaşkanlığı makamına
Erdoğan’ın oturma ihtimali gerilimi tırmandırıyor.
Büyük gösteri
*LE MONDE (FRANSA): Başbakan Erdoğan’a karşı Ankara’da yapılan
son yılların en büyük gösterisinde “Türkiye laiktir, laik kalacak”
sloganları atıldı. Halen kendisini “demokrat muhafazakar” olarak
nitelendiren Erdoğan’ın, olası cumhurbaşkanlığı adaylığı laiklik
savuncularını korkutuyor.
Laiklerden Erdoğan’a ret
*EL PAİS (İSPANYA): Yüzbinlerce Türk laik devleti savunmak ve Başbakan
Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını reddettiklerini göstermek
için sokaklara döküldü.
Önemi çok yüksek
*DEUTSCHE WELLE (ALMANYA): Türkler, kökleri siyasal İslam’a dayanan
AKP’nin başkanı Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığını
etkileyici şekilde protesto etti. Sembolik değeri çok yüksek olan Anıtkabir’de
toplanan Türkler laikliği savunacaklarını gösteren pankartlar açtı.
Erdoğan’a en sert tepki
*TAGEBLATT (LÜKSEMBURG): Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzbinlerce
kişi Ankara’da toplandı. İslamcı hareketten çıkmış olan Başbakan Erdoğan’ın
cumhurbaşkanlığı iddiasına karşı dev bir gösteride düzenleyerek
tepkilerini ortaya koydular.
Türkiye hiçbir dönemde bu kadar tehdit altında olmadı
Sezer ve Büyükanıt'tan Önemli Mesajlar:
Cumhurbaşkanı Sezer'in Konuşmasının tam metni... (devam>tıklayınız)
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Konuşması... (devam>tıklayınız)
Bir miting de İstanbul'da yapılacak
İSTANBUL- Ankara'da Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği dev mitingin ardından 29 Nisan'da da Çağlayan Meydanı'nda 'Cumhuriyet için Çağlayan Mitingi' yapılacak.
14 Nisan'da Ankara'da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi'nin bir benzeri 29 Nisan'da İstanbul'da yapılacak.İngiliz yayın kuruluşu BBC, Ankara'da düzenlenen "Cumhuriyet Mitingi"nde onbinlerce kişinin laikliğe destek için toplandığını duyurdu.
BBC, internet sitesinde verdiği haberde, "Laik miting Türk Başbakanı'nı
hedef aldı" başlığını kullandı.
Adayı Erdoğan açıklayacak
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün düzenlenen AK Parti MKYK'nın
ardından yaptığı açıklamada, partisinin cumhurbaşkanı adayını 24
ya da 25 Nisan'da yapılacak Meclis grup toplantısında açıklayacağını
söyledi.
Başbakan Erdoğan, cuma günü de Meclis Başkanı Bülent Arınç'la görüşecek.
Cumhurbaşkanlığı süreci resmen başladı
Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci cumhurbaşkanının seçileceği süreç 16
Nisan Pazartesi saat 09.00 itibarıyla başladı. Adaylık başvuruları,
25 Nisan Çarşamba günü saat 24.00'te sona erecek. Kalan 20 gün içinde de
seçimler yapılacak.
TBMM Danışma Kurulu, adaylık başvuru sürecinin son günlerinde Meclis Başkanı
Bülent Arınç'ın başkanlığında toplanarak, seçim turlarının hangi
tarihlerde yapılacağını belirleyecek.
Daha önce yapılan toplantıda, ilk turun ya 26 Nisan ya da 3 Mayıs'ta yapılması
konusunda mutabakata varılmıştı.
19 Nisan 2007 CNNTURK
İSTANBUL - Miting düzenleme kuruluna başkanlık eden Prof. Dr. Necla Arat, 14 Nisan Cumuhuriyet Mitingi’nden çok kısa bir süre sonra İstanbul’da da miting düzenlemelerinin Ankara’ya gidemeyen çok sayıda insandan gelen talepten kaynaklandığını söyledi.
29 Nisan’da Çağlayan Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapılacak olan
Çağlayan Cumhuriyet Mitingi için saat 13.00’te toplanılacak. Kadın
Kuruluşları Birliği’nin öncülüğünde gerçekleştirilecek mitinge
400’e yakın sivil toplum kuruluşu destek veriyor.
ANKARA’YA GİDEMEYENLERİN TALEPLERİ ETKİLİ
OLDU
Ankara’daki 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’nin üzerinden kısa
bir süre sonra tekrar böyle bir miting düzenlemeye neden gerek duyuldu?
14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’nden önce zaten İstanbul’da bir miting düzenlenmesi
için çok büyük bir talep vardı. Sivil toplum örgütleri şemsiye örgütler
halinde çeşitli toplantılar yapıyorlardı. Bu toplantılarda taleplerle
karşılaştık.
Ancak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde mitingler yapılmaktaydı. O yüzden,
henüz erken diye düşünüyorduk. Kamuoyundan da baskılar geliyordu. Dolayısıyla
Ankara’dan sonra böyle bir mitingin yapılmasının İstanbul için de
uygun olacağını, İstanbul’un da sesini duyurmamız gerektiğini düşündük.
Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan gerilim kamuoyunun tepkisini hızlandırdı
mı?
Tabii onun da etkisi oldu ama bu 4-5 yıllık bir birikimin sonucu. Adım adım
ılımlı İslam devletine yönelen bir yönetime karşı tepkiler var. Din eğitimli
olanların değişik yönetim kadrolarına çeşitli biçimlerde getirildiği,
engellenmeye çalışıldığı zaman vekaleten görevlendirilmeleri ve milli
eğitimdeki aksaklıklar... Ayrıca fevkalade bir ekonomik durum sözkonusu
diye bütün basın organlarının büyük bölümünde iktidar lehinde yayın
yapılırken, halkın ekonomik yönden çektiği zorluklar, halkın yaşamına
çok cilalanan bu ekonomik durumun yansımıyor olması, insanların bu
tepkileri dile getirmesine neden oldu.
HALKIN DUYARLILIĞI EN YÜKSEK NOKTADA
14 Nisan Mitingi bir dönüm noktası olarak değerlendirildi. Kısa
bir süre sonra aynı mitingi İstanbul’da yapacak olmanız katılımı
olumsuz etkilemez mi? Türkiye çapında büyük bir buluşma sağlanabilecek
mi?’
Bu gönüllü yapılan bir iş. Ankara’da hiçbir şekilde derneklerin
parasal anlamda katkısı olmadı; herkes kendi parasıyla gitti. İstanbul da
bunu kendi içinde halledecek. ‘Türkiye çapında çok büyük bir buluşma
olabilir mi?’ diyorsanız bu soruya şimdi cevap veremem. Yaşayıp göreceğiz.
Ama halkın duyarlılığının en yüksek noktada olduğuna inanıyorum.
Ankara’dan daha büyük bir katılım olacak.
BİNDİRİLMİŞ KITALAR DEĞİL BİN DİRİLMİŞ
KITALAR
14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’ne katılanlar, Başbakan Erdoğan
tarafından ‘bindirilmiş kıtalar’ olarak nitelendirilmişti...
Çok yanlış. Ben gazeteci Mustafa Balbay’ın bir başlığını çok
beğendim. ‘Bindirilmiş kıtalar’ı ikiye ayırdı, ‘bin dirilmiş kıtalar’
dedi. Aslında binlerce dirilmiş kıta Ankara’ya kendi hesaplarıyla
geldiler, İstanbul için de aynı şey sözkonusu. Çünkü ülke sevgisi ön
planda. Örnek vermek istiyorum. Bize başvurular oldu telefonla;
‘Ankara’ya nasıl gideriz, ne yapılabilir?’ diye. Bu başvurular arasında,
yaşlı bir hanımefendi, iki dizinde protez olduğu halde mutlaka katılacağını
ve yürüyebildiği kadar yürüyeceğini söyledi. Bir yaşlı çift de
‘Biz gelemiyoruz ama lütfen birkaç gencin otobüs parasını verelim, gençlerden
durumu müsait olmayan varsa onlar gitsinler, masraflarını karşılayalım’
dediler. Yine gençlerin otobüs paralarına katkıda bulunan pek çok arkadaş
oldu. Yani gönüllü destek verenler oldu. Hiçbir örgüt, kendi özel
masraf yaparak kimseyi arabaya bindirip götürmedi, herkes kendi parasını
ödedi.
‘Bin dirilmiş kıtalar’ Çağlayan’daki mitingin sloganlarından biri
olacak sanırım... Başka ne gibi sloganlar var?
Bunlar arasında kadınlarla ilgili kaygıları dile getiren sloganlar da
var, genel olarak Cumhuriyet’in kazanımlarını savunan sloganlar var:
“Laik Türkiye Cumhuriyeti”, “Bağımsız Türkiye”, emperyalizme karşı
olduğumuzu belirten sloganlar var. Ayrıca kadınlara yönelik şiddeti yeren
sloganlar var. “İrticaya, dinci ve ırkçı faşizme dur” diyen sloganlar
ve herşeyden önce de laik, demokratik sosyal hukuk devletini savunduğumuz
dile getiriliyor. “Ne şeriat ne de darbe gerçek anlamda demokratik Türkiye”
diyebiliriz.
Çağlayandaki mitingi kadın kuruluşlarının ağırlıkta olduğu bir
miting olacak?
Kadınlar burada biraz da barıştan yana olduklarının mesajını da
verecekler. ‘Çocuklarımızın yanlış nedenlerle ölüme gönderilmesini
hiç bir şekilde istemiyoruz’ gibi sloganlar da var. Çevremizde yer alan
birtakım savaşlarda, biz gençlerimizin, Ortadoğu’nun paylaşım savaşında
çocuklarımızın kullanılmasını istemiyoruz mesajını da vermeye çalışılacak.
Ankara’daki mitingde Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkmasına
tepki ön plana çıkmıştı. Dün, AKP’nin cumhurbaşkanı adayınının
Abdullah Gül olduğu açıklandı. Sizce bu, toplulukların tepkisini
hafifletecek mi?
Bu karar, iş dünyamız tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.
İş dünyasının bu tavrı bizler için sürpriz olmadı. Ama kamuoyunun
genelinde, 14 Nisan’da Ankara’da toplanmış olan milyonlarca insanın
tutumunda en ufak bir değişiklik olmayacaktır. Çünkü Sayın Erdoğan’la,
Sayın Gül aynı kökenden gelmektedir. Milli Nizam Partisi’nde eğitilmişlerdir.
Her ne kadar değiştiklerini açıklasalar da değişimleri görüntüdedir,
özde bir değişim olup olmadığı konusundaki kaygılar devam etmektedir.
Kaç sivil toplum kuruluşu mitinge destek verecek?
400’e yakın sivil toplum kuruluşu destek veriyor. Programımız, Cuma
günü netleşecek. Sıra sende diyorum İstanbul halkına. Cumuhuriyet’in
kazanımları için bir arada olduğumuzu, demokrasi ve laik Türkiye için,
hukuk devleti için bir arada olduğumuzu göstermeye davet ediyorum.
Miting Düzenleme Kurulu:
Prof.Dr. Türkan Saylan (ÇYDD Genel Başkanı)
Prof.Dr. Necla Arat (Kadın Araştırmaları Derneği)
Prof.Dr. Aysel Ekşi (Bizim Ülke Derneği)
Prof.Dr. F.Nur Serter (ADD Genel Başkan Yard.)
Nevşin Mengü (Kanal Türk İletişim)
Nazan Moroğlu (İKKB Koordinatörü)
Pervin Öztabağ (Cumhuriyet Kadınları Derneği)
Av. Aydeniz Alisbah Tuskan (İst.Barosu Kadın Hakları)
Gülseven Güven Yaşer (ÇEV)
25 Nisan 2007 NTV
- ÇAĞLAYAN MİTİNGİNE ÇAĞRI -
29 Nisan 2007 Pazar günü Saat 13:00
Şişli Çağlayan Meydanındayız
Cumhuriyetin Temel İlkelerine
Sonuna Kadar Sahip Çıkıyoruz!
Cumhuriyet İçin Birleşin -
Yarın Çok Geç Olabilir
●
Ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için,
● Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için,
● Tam bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için,
● Cumhuriyetimizin kazanımlarına ve kurumlarına sahip çıkmak ve
"İrticaya Hayır" demek için,
BİZE KATILIN
Bilgi İçin: 0 212 244 9915 / 0 212 244 9916
Miting Düzenleme Kurulu:
Prof. Dr. Türkan Saylan (ÇYDD Genel Başkanı)
Prof. Dr. Necla Arat (Kadın Arastırmaları Derneği)
Prof. Dr. Aysel Ekşi (Bizim Ülke Derneği)
Prof. Dr. F. Nur Serter (ADD Genel Başkan Yard.)
Nevşin Mengü (Kanal Türk İletişim)
Nazan Moroğlu (İKKB Koordinatörü)
Pervin Öztabağ (Cumhuriyet Kadınları Derneği)
Av. Aydeniz Alisbah Tuskan (İst.Barosu Kadın Hakları)
Gülseven Güven Yaşer (ÇEV)
Atatürkçü Düşünce Derneği
www.add.org.tr
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
www.cydd.org.tr
Çağdaş Eğitim Vakfı
www.cev.org.tr
Ankara'da "Atatürk'ün emrindeyiz" mitingi
Ankara'daki "Atatürk'ün emrindeyiz" mitingine emekli paşalar da katıldı
Türkiye Gençlik Birliği, (TGB) Cumhuriyete sahip çıkmak amacıyla “Atatürk'ün emrindeyiz” mitingi düzenlendi. TGB tarafından düzenlenen miting, sabahın erken saatlerinde Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin bahçesinde başladı.
Mitinge, Türkiye'nin pek çok ilinden gelen üniversite öğrencileri ve vatandaşlar katıldı. “10.Yıl” marşının hep bir ağızdan söylenmesiyle başlayan mitingde, katılımcılar, çeşitli sloganlar attılar. Mitinge katılanlar, ellerinde, “Lüzumsuz yanan ampulü söndür”, “Çankaya şeriata kapalı”, “Amerikan Gül'ü Çankaya'ya çıkamaz” yazılı dövizler taşıdılar.
Katılımcılar, miting boyunca ellerindeki Türk Bayrağı'nı salladılar. Miting alanına girişte, rozet, bayrak, Atatürk fotoğrafı basılı tişörtler satıldı.
Mitingde, Pusula ve Yeni Türkü grupları birer konser verdi. Bazı öğrencilerin,
kalabalık nedeniyle baygınlık geçirdikleri gözlendi. Mitinge, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'ndeki üniversitelerden gelen öğrenciler de katıldı.
DESTEK MESAJLARI
Mitinge katılamayanların gönderdikleri mesajlar da okundu. Harbiyeli öğrencilerin
gönderdiği belirtilen mesajda, “Bir ulusun başarısı, tüm ulusal güçlerin
bir yere yönelmesiyle mümkündür” denildi. Atatürkçü Düşünce Derneği
Genel Başkanı Şener Eruygur da mitinge kutlama mesajı gönderdi.
Mitinge katılan Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, gazetecilerin sorusu üzerine, ”Çeşitli üniversitelerden gelen gençler, Laik Cumhuriyet'e ne kadar sahip olduklarını, en önemlisi Yüce Atatürk'ün kendilerine emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik vazifelerini nasıl yerine getirdiklerini gösteriyorlar” diye konuştu.
Mitingin ardından otobüslerle Anıtkabir'e geçen gençler, Atatürk'ün kabrini ziyaret ettiler. Mitinge, bazı milletvekilleri, Türkiye Emekli Subaylar Derneği üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
A.A. 28 Nisan 2007
* * *
* * *
MANİSA "CUMHURİYET MİTİNGİ"
5 MAYIS 2007 CUMARTESİ GÜNÜ - SAAT 10:00
MİTİNG ALANI: SULTAN ÖNÜ
* * *
"Uluslar,
egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden
fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk
yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir.
Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına
giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."
Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyet Mitingi Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Ercan, Tandoğan
Meydanı'nda, 14 Nisan Cumartesi günü yapılması planlanan "Cumhuriyet
Mitingi" için Ankara Valililiğinden izin aldıklarını söyledi.
"Cumhuriyet Mitingi"ni organize eden düzenleme kurulu üyeleri ve
mitinge destek veren sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla
Mülkiyeler Birliği Lokalinde düzenlenen basın toplantısında konuşan
Ercan, şunları ifade etti:
"Cumhurbaşkanı seçimi rejimin teminatı açısından mihenk taşıdır.
Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden cumhurbaşkanı, her şeyden
önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman
her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır."
Ercan, Cumhuriyet mitingi ve ardından gerçekleştirilecek Anıtkabir
ziyaretinin, Türk Ulusu'nun bu arzusunu dile getirmek ve Cumhurbaşkanı seçimi
konusunda son uyarıyı yapmak üzere organize edildiğini belirtti.
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ercan, mitinge
katılımın artırılması için bazı üniversitelerde sınavların ertelendiği
yönündeki haberlerle ilgili soruya, "Biz kurum ve kuruluşlardan özel
bir şey yapmalarını istemedik. Başbakan Erdoğan'ın bu konuyla ilgili sözlerini
anlamakta zorlanıyorum. Miting, sivil toplum kuruluşlarının düşüncelerini
bu şekilde ifade etmeleri doğaldır" karşılığını verdi.
Ercan, bir başka soruyu da "Biz ülkemizde gerilime karşıyız. Cumhurbaşkanı
uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz" diye yanıtladı.
14 Nisan’da Ankara Tandoğan Meydanı’nda yapılacak olan Cumhuriyet Buluşmasının anayasal düzeni, laik ve üniter yapıyı, Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet kazanımlarını korumada kararlı; sivil, kadın, emekçi, üniversiteli, köylü ve emekli asker sivil toplum kuruluşlarının ortak katılımıyla gerçekleştirileceği duyuruldu.
Cumhuriyet Mitingi öncesi sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği
toplantıda konuşan Ercan, "Cumhuriyetin temel değerlerinin demokrasi araç
kabul edilerek tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığını'' söyledi.
- Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın "Bu iş biraz da şirazesinden çıkmış
vaziyette" diye eleştirdiği 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi'ne destek veren
örgütlerin sayısı her geçen gün artıyor. Mitinge katılacağını
bildiren siyasi parti, sendika, dernek, oda, vakıf ve platform sayısı 300'ü
aştı. Miting Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Ercan , ülkede
gerilime karşı olduklarını belirterek "Ülkeyi gerilime götürenler
kendilerini biliyorlar. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz''
dedi.
Tandoğan Meydanı'nda 14 Nisan'da yapılması planlanan mitingi düzenleyen
kurul üyeleri ve mitinge destek veren sivil toplum kuruluşlarının
temsilcilerinin katılımıyla Mülkiyeliler Birliği Lokali'nde basın toplantısı
düzenlendi. Toplantıda konuşan ADD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Ercan,
"işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin, dilde yozlaşma, eğitim
birliği ve laik devlet yapısıyla örtüşmeyen eğitim-öğretim uygulamalarının,
yargı bağımsızlığına müdahalelerin, Cumhuriyetin temel değerlerinin
demokrasi araç kabul edilerek tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığını''
söyledi.
Türkiye'yi Atatürk 'ün aydınlık, onurlu yolundan saptırmak isteyenlerin, küresel
sömürü güçleriyle ortaklaşa uyguladıkları ve dayattıkları politikaların
oluşturduğu sosyo-ekonomik problemlerin ancak ulus-devlet anlayışıyla çözülebileceğini
vurgulayan Ercan, "2007, Türkiye'nin geleceğini belirleyen, yaşamsal önemdeki
kararların alınacağı ve parlamento seçiminin de yapılacağı bir yıl
olacaktır. Bu bakımdan cumhurbaşkanı seçimi rejimin teminatı açısından
mihenk taşıdır. Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden
cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş
ve bu değerleri her zaman, her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış
erdemli bir kişi olmalıdır'' dedi.
Ercan, 14 Nisan'daki mitingin ve ardından gerçekleştirilecek Anıtkabir
ziyaretinin, Türk ulusunun bu arzusunu dile getirmek ve cumhurbaşkanı seçimi
konusunda son uyarıyı yapmak üzere organize edildiğini belirtti.
'Özel bir şey istemedik'
Ercan, mitinge katılımın artırılması için bazı üniversitelerde sınavların
ertelendiği yönündeki haberlerle ilgili olarak "Biz kurum ve kuruluşlardan
özel bir şey yapmalarını istemedik. Başbakan'ın bu konuyla ilgili sözlerini
anlamakta zorlanıyorum'' diye yanıtladı. Ercan, cumhurbaşkanının kim olacağıyla
ilgili bir soru üzerine, "Cumhurbaşkanı seçimi konusunda isimden
bahsetmiyoruz, bir zihniyetten bahsediyoruz. Cumhuriyetin temel ilkelerini
benimsemiş, bunu da geçmişte yaşamına geçirdiğini ispat etmiş bir
cumhurbaşkanı istiyoruz'' dedi. 8 Nisan 2007
Mitinge Gelenleri Kampusta Ağırlarız
Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde 14 Nisan’da düzenlenecek "Cumhuriyetine Sahip Çık" mitingine Ankara dışından gelecek öğrencilere Hacettepe ve Ankara üniversiteleri ev sahipliği yapacak. Öğrenci Konseyi başkanları mitinge büyük destek verdiklerini belirttiler.14 Nisan mitinginde 10. Yıl ve Harbiye Marşı’yla yürünecek
Atatürkçü Düşünce Derneği'nin 14 Nisan’da Ankara’da düzenleyeceği yürüyüşün ayrıntıları belli oldu. Yürüyüşe öğretim üyeleri cübbeleri, kadınlar da şapkalarıyla katılacak. Mitingde 10. Yıl ve Harbiye Marşı çalınacak.
Atatürkçü Düşünce Derneği ve Emekli Subaylar Derneği’nin öncülüğünde düzenlenen ve 14 Nisan’da Ankara Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirilecek “Cumhuriyetine sahip çık” mesajlı mitinge kadınlar şapkaları, rektörler ise cübbeleriyle katılacak
“Cumhuriyetine sahip çık” mitingine çeşitli
illerden gelecek katılımcılar sabah saatlerinde Ankara’da olacaklar. Otobüsler,
Tandoğan Meydanı’nın yakınındaki Hipodrom alanına park edilecek. Şehir
dışından gelenlerle, mitinge Ankara’dan katılacaklar saat 11.00 sıralarında
Tandoğan Meydanı’nda buluşacak.
Miting sırasında 10. Yıl Marşı, Harbiye Marşı ve Ankara Marşı çalınacak.
Kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir grup kadının TBMM’ye şapkaları
ile alınmamalarını protesto etmek için mitinge şapkaları ile katılacaklar.
Ankara’daki üniversiteler ile kent dışından mitinge gelecek üniversite
rektörleri ise cübbeleriyle miting alanında yer alacaklar.
Platformda gençler
Mitinge siyasi parti ve sendikalar da destek verecek. Katılımcılar,
Tertip Komitesi tarafından bu hafta kesinleştirilecek olan dövizlerin
haricinde döviz taşımayacak, slogan atmayacak.
Miting alanında kurulan platforma sadece gençler çıkacak. Genç Türkiye
Cumhuriyeti’ni temsilen bir genç, “Laik, demokratik Türkiye
Cumhuriyeti’nin kazanımlarına” sahip çıkmaya çağıracak. Miting düzenleyicileri
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur,
Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Rıza Türkoğlu ve
emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve siyasi parti temsilcileri platformun ön kısmında
yer alacaklar.
Ata’nın huzurunda
Mitinge katılanlar daha sonra Gençlik Caddesi üzerinden Anıtkabir’e doğru
yürüyüşe geçecek. Anıtkabir’de avluyu dolduran binlerce kişiyi temsilen
miting Tertip Komitesi adına emekli paşalar, mozoleye çelenk koyacak. Miting,
Anıtkabir buluşmasının ardından sona erecek. Mitinge şehir dışından
gelenler, aynı güzergahı takip ederek, otobüslerine binmek üzere Hipodrom
alanına gelecekler.
Geceyi Ankara’da geçirmek isteyen ve mitinge katılmak üzere Ankara’ya
gelecek üniversite öğrencileri, Başkent’teki çeşitli üniversitelerin
kampus yurtlarında misafir edilecek. Ankara Üniversitesi Öğrenci Konyesi Başkanı
Bora Akat, şehir dışından gelen öğrencileri kampuslerinde misafir
edebileceklerini belirtti. Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı
Hakan Keçe de, “Üniversitemizden 15 bine yakın öğrenci katılacak. Türkiye’nin
dört bir yanından gelen diğer üniversitelerin öğrencilerine de ev sahipliği
yapacağız” dedi.
Sendikaların miting tartışması
Cumhuriyet mitingi ve yürüyüşü, iki sendikayı karşı karşıya
getirdi. Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Güven, Eğitim-Sen Genel Başkanı
Aladdin Dinçer’in 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmenin
tarihe “bir utanç notu” olarak düştüğünü söyledi. Dinçer’in
mitingi, “Siyasi gerilimi yükseltmek” ve “darbeci generallerin oyununa
gelmek” olarak nitelediğini anımsatan Güven, mitingin “eğitim birliği
ilkesi ve laik devlet yapısıyla uyuşmayan eğitim/öğretim uygulamaları,
yargı bağımsızlığına müdahaleler, cumhuriyetin temel değerlerinin
’demokrasi’araç edilerek tahribatını” da içeren gerekçelerle organize
edildiğini kaydetti. Güven, Alaaddin Dinçer’in mitinge ilişkin tepkisinin
Başbakan Erdoğan’dan da “ileri” olduğuna dikkat çekerek şöyle dedi:
“Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenlerini ve öğretim
görevlilerini Cumhuriyet Mitingi’ne katılmamaları yönünde uyaran Dinçer,
kendi tabanı içindeki Atatürkçü, Ulusalcı, Laik eğitimcileri görmezden
gelmektedir. Eğitim-Sen tavanındaki yanlışların tabandaki sosyal demokrat
ve cumhuriyetçi eğitimcileri mağdur ettiği, sendikasından ettiği, utandırdığı
bir gerçektir. Toplu istifalara ve aidat dışındaki bağlantıları koparmaya
yol açan Atatürk’ü yok sayan, etnik ve ideolojik yaklaşımlarda ısrar
ediliyor olması üzücüdür.”
09.04.2007 www.vatanim.com.tr
CUMHURİYET MİTİNGİNE ÇAĞRI
Atatürkçü Düşünce Derneği www.add.org.tr
21. yüzyılda dünyanın karşı karşıya kaldığı küresel tehdit ve tehlikeleri, ülkemiz ve ulusumuzun geleceğini ilgilendiren olumsuz gelişmeleri kaygıyla izliyoruz.
Ülkemiz, içinden çıkılamayacak bir borç batağına sürüklenmiş sömürge ülke görünümündedir. Tüm ekonomik varlıklarımız, topraklarımız, sularımız, ormanlarımız, madenlerimiz ve petrolümüz özelleştirme adı altında yağmalanmaktadır. Siyasal fırsatçılık dürtüleriyle tetiklenmiş plansız nüfus artışının getirdiği olumsuzluklar ülke potansiyelinin hoyratça kullanılmasına, israfına, çevre problemlerine neden olmaktadır. Ortalama gelir ve ömür, dünya ortalama değerlerinin altındadır. İşsizlik, gelir dağılımındaki korkunç adaletsizlik, dilde yozlaşma, eğitim birliği ilkesi ve laik devlet yapısıyla uyuşmayan eğitim/öğretim uygulamaları, yargı bağımsızlığına müdahaleler, cumhuriyetin temel değerlerinin “demokrasi” araç edilerek tahribatı, kabul edilemez boyutlara erişmiştir.
“Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir” diyen ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık ve onurlu yolundan saptırmak isteyenlerin, küresel sömürü güçleriyle ortaklaşa kurguladıkları ve dayattıkları politikaların oluşturduğu bu sosyo-ekonomik problemler yumağının çözümü ancak ve ancak bilimi rehber edinen ulus-devlet anlayışıyla olanaklıdır.
2007, Türkiye’nin geleceğini belirleyen, yaşamsal önemdeki kararların alınacağı ve parlamento seçiminin de yapılacağı bir yıl olacaktır. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı seçimini rejimin teminatı açısından bir mihenk taşı olarak görüyoruz.
Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden Cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır. Ulusumuzun bu arzusunu dile getirecek son uyarıyı yapmak üzere bir miting ve ardından Anıtkabir ziyareti düzenlenmiştir.
• Ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için,
• Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için,
• Tam bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için,
• Cumhuriyetimizin kazanımlarına, kurumlarına sahip çıkmak ve
“İrticaya hayır” demek için,
14 Nisan 2007 Cumartesi günü saat 11.00 de Ankara, Tandoğan Meydanındaki “Cumhuriyet Mitingi” ne katılımınızı ve katkılarınızı saygılarımızla arz ederiz.
DÜZENLEME KURULU | ||
Başkan Prof. Dr. Ali ERCAN |
İletişim: Atatürkçü Düşünce Derneği Genel
Merkezi
GMK Bulvarı 102/7 Maltepe/ANKARA
Tel: 0312 232 4352
Belgegeçer: 0312 232 4344
E-posta: add@kemalist.org
ADD İL / İLÇE / BELDE ŞUBE BAŞKANLIKLARINA
BÖLGE EŞGÜDÜM SORUMLULARI - GYK ÜYELERİNE
04.04.2007
• 14 Nisan 2007 Cumartesi günü saat 11.00 de Ankara Tandoğan Meydanında düzenlenen Cumhuriyet Mitingi için Ankara Valiliği’nden alınan izin belgesi ektedir. Bu izin belgesinin bir kopyası, emniyet görevlilerinin talebi durumunda gösterilmek üzere, taşıtlarda bulundurulacaktır. Ayrıca mitinge katılmak üzere gelen herkesin nüfus cüzdanını yanında bulundurması gerekir. Yerel gazete/tv lerin mitinge getirilmesi tüm etkinliğin yurt genelinde yankı bulması bakımından çok önemlidir.
• Yağmura karşı tedbirli olunmalı, su, kumanya, ilaç, telefon gibi kişisel gereksinimler unutulmamalıdır. Tüm ADD Üyeleri kırmızı/beyaz kurdele + Atatürk rozetleriyle tanıtıcı işaretler taşımalıdır. Dernek tanıtıcı pankart ve Türk Bayrağı dışında hiçbir şey bulundurulmayacaktır. Ankara’ya girişte büyük trafik sorunuyla karşılaşılabilir. Ankara içinde bazı caddelerde yeni başlatılan bordür çalışmaları trafikte yavaşlamaya neden olabilir. Ayrıca Ankara’ya gelecek yüzlerce otobüsün oluşturacağı uzun kuyruklar, muhtemel kazalar, yapay engellemeler, kontroller v.s nedeniyle hareket saatleri dikkatli bir şekilde planlanmalıdır. Hipodroma erken varış durumunda tuvalet yetersizliği göz önünde tutularak gerekli molalar verilmelidir. Hipodromdan miting alanına saat 10.00 da hareket edilecek ve düzenleme komitesinin göstereceği alanda yer alınacaktır.
• Bu mitingin coşkulu ve demokratik terbiye sınırları çerçevesinde görkemli bir eylem olması için tüm üyelerimize büyük sorumluluk düşmektedir. Düzenleme Komitesinin belirleyip Valiliğe sunduğu onaylanmış slogan/dövizler dışında herhangi bir pankart kullanılmayacak, slogan atılmayacaktır. Sadece üyelerimizi değil beraberimizde ve çevremizde olan tüm katılımcıları bu yönde uyarmalı, taşkınlıklara, özellikle eylemi sabote etmeye yönelik olası provokatörlere ve çığırtkanlara izin vermemeliyiz.
• Bu miting sadece ADD tarafından düzenlenen bir eylem değildir. Eylem, siyasal partilerimizin, halkımızın, gençlerimizin ve tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak sorumluluğunda gerçekleştirilecektir. Tüm çalışmalarımız bu anlayış içerisinde yürütülmelidir. Cumhuriyet Mitinginin amacı, Atatürk Cumhuriyetini koruma azim ve kararlılığının etkili bir biçimde sergilenmesidir. Ve mitingin başarısı Cumhuriyetin savunulmasında tarihi önemde bir aşama olacaktır.
• Bu genelgenin il ve bölge eşgüdüm sorumluluğunda
tüm şubelerimize ivedilikle ulaştırılmasını önemle rica eder, Atatürkçü
bilinç ve sorumluluk duygusuyla dolu üyelerimizle mitingde buluşmak üzere en
iyi dileklerimi sunarım. Saygılarımla.
Genel Başkan Adına Prof. Dr. Ali ERCAN
Genel Başkan Yrd.
Not: Her ADD Şubesinin her otobüsünde bir tane bu izin belgesinden bulundurulması gerekmektedir. Her hangi bir sorun çıkmaması için lütfen bu uyarıyı dikkate alınız.
ADD İL / İLÇE / BELDE ŞUBE BAŞKANLIKLARINA
1. 14 Nisan 2007 tarihinde 300 e yakın Demokratik Kitle Örgütü ve bu kapsamda Atatürkçü Düşünce Derneğinin katılacağı “Cumhuriyet Mitingi’’ hazırlıkları sürdürülmektedir.
2. Mitingin yasal kurallar içinde yürütülmesi ve amacına ulaşması için Miting Düzenleme Komitesi tarafından gerekli önlemler alınmaktadır.
3. Mitingin bir sokak hareketine dönüşeceği ve antidemokratik amaçlara yönelik olduğuna dair karalayıcı ve sistemli bir kampanyanın yürütülmesi nedeniyle değerli ADD mensuplarına aşağıdaki uyarıların yapılası gereği duyulmuştur.
a. Tüm ADD mensupları
gerek intikal esnasında, gerek miting ve alandan ayrılış, geriye dönüş aşamasında
provokasyonlara karşı dikkatli olmalı, kışkırtıcı davranışlara cevap
vermemeli bu tür tutum içine girmeye mütemayil üyeleri uyarmalıdır.
b. Her ADD üyesi mitingin kurallara uygun
olarak yürütülmesi, yasal sınırlar içinde kalınması için kendisini özel
görevli saymalı, görevlilere ve güvenlik güçlerine yardımcı olmalıdır.
c. Kurallara uygun olmayan hareketlere başvuranların
şahsen sorumlu olacakları, ayrıca dernek açısından da disiplin işlemine
tabi tutulacakları tüm üyelerimize hatırlatılacaktır. Bu maksatla, bu
genelge Şube Başkanları tarafından üyelere tebliğ edilmeli ve intikale başlanırken
de anımsatılmalıdır.
d. Bu mitingin münhasıran ADD’nin değil,
tüm katılımcı kuruluşların ortak mitingi olduğu unutulmamalı, olası
farklı ve benimseyemeyeceğimiz davranış ve sloganlara karşı tepkisel bir
tutum sergilenmemeli bu tür hareketlerin provokasyon amaçlı olabileceği akıldan
çıkarılmamalıdır.
4. Mitingin senaryosu ve icrasına ilişkin hazırlıklar sürdürülmektedir. Gerektikçe açıklayıcı bilgiler (karşılama, yerleşme, Anıtkabir ziyareti v.b.) Tertip Komitesi tarafından gönderilecektir.
5. Mitinge üyelerimizin sadece kendilerinin değil aile fertleriyle, tanıdık ve komşularıyla katılmaları ve bu mitingin Türkiye’de yüce Atatürk’ün ilke ve devrimleri doğrultusunda gerçek bir demokratik yaşamın yolunu açması dileği ile içten sevgi ve saygılarımı sunarım.
M.
Şener ERUYGUR
E. Orgeneral
Genel Başkan
- - HABERLER - -
2006
Ankara'da Cumhuriyet Mitingi
4 Kasım 2006
Ankara'da 130 Sivil Toplum Örgütü Cumhuriyet İçin Yürüdü
● Sivil toplum örgtülerinin düzenlediği "Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü" Ankara Tandoğan Meydanı'nda gerçekleşti.
●
Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde 130 sivil toplum
kuruluşunun girişimiyle Ankara'da gerçekleştirilen 'Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü'ne
binlerce kişi katıldı. Türkiye'nin dört bir yanından gelen katılımcılar
Atatürk Kültür Merkezi alanında toplandı ve Tandoğan'a doğru yürüyüşe
geçti.
(ANKARA 4 Kasım 2006)
Yürüyüş ve Tandoğan Meydanı'nda yapılacak miting için Ankara dışından
gelen katılımcılar,
Atatürk Kültür Merkezi önünde erken saatlerden itibaren toplanmaya başladılar.
Yürüyüş kortejinin oluşturulmasının ardından katılımcılar, Tandoğan
Meydanı'na gitmek üzere yürüyüşe geçtiler.
Türk bayrakları ve Atatürk posterleri taşıyan katılımcılar, “Türkiye
laiktir, laik kalacak”, “Tam bağımsız Türkiye” şeklinde sloganlar atıyorlar.
Yürüyüş ve miting dolayısıyla Tandoğan Meydanı'na açılan tüm ve sokak
ve yollar trafiğe kapatıldı. Yürüyüşe katılanlar, Tandoğan Orduevi önünde
oluşturulan polis noktasında tek tek aranarak, alana geçmelerine izin
veriliyor. Kortejin, Meydanda yerini almasından sonra mitinge başlanacak.
Mitingin ardından katılımcılar, Anıtkabir'i ziyaret edecekler. Cumhuriyet
Kadınları Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce
Derneği başta olmak üzere bazı siyasi partiler ile çok sayıda sivil toplum
örgütleri yürüyüşe katılıyor.
Kaynak: 04.11.2006 www.huriyet.com.tr
BİLDİRİ :
Ankara’da sivil toplum kuruluşu ve siyasi partilerin katılımıyla 4 Kasım Cumartesi günü "Cumhuriyet için Halk Yürüyüşü" düzenleniyor.
Yürüyüş çağrısı yapan kuruluşlar, yayınladıkları
bildiride, son yıllarda hızla tırmanan irticaya karşı durma kararlılığını
ifade etmek amacıyla bir miting ve yürüyüş düzenleme kararı aldıklarını
belirtti. 4 Kasım 2006 cuma günü saat 11.00’de Hipodrom ve AKM önünden başlayarak
Tandoğan meydanında mitingle devam edip Anıtkabir ziyareti ile tamamlanacak
olan ‘Cumhuriyet için Halk Yürüyüşü’ne Cumhuriyete sahip çıkma
sorumluluğundaki tüm yurttaşlar davet edildi.
Bildiride şöyle dendi: “Bugün, Cumhuriyetimiz için yeni bir
seferberlik günüdür. Tam bağımsızlık ilkesini şiar edinen, laiklik
ilkesini gözü gibi korumak isteyen, yurttaşlarımızın etnik yapıları ve
din görüşleri nedeni ile birbirine düşman edilmesine izin vermeyen, çocuklarımızın
ve gençlerimizin ancak ulusal ve laik eğitimle gelişeceklerine inanan, sanayi
ve işletmelerimizin çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesine, tarımımızın
yok edilmek istenmesine, topraklarımızın yabancılara satılmasına,
yolsuzluklara “Hayır” diyen, ülkemizin kendi gücüne güvenle yükselebilmesini
amaç edinen herkesi eylemimize davet ediyoruz. Tarihimizden aldığımız güçle,
bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı, laik ve demokratik hukuk ilkeleri
ile bezenmiş cumhuriyetimize sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!”
CUMHURİYETİMİZ İÇİN HALK YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRIMIZDIR
Biz bu çağrıyı yapan kuruluşlar, ülkemizin bağımsızlığını,
demokratik, laik, hukuk devletimizin ve halkımızın birliğini, ulusal değerlerimizi
ve cumhuriyet devrimlerini en yüksek değer olarak kabul ediyoruz.
Son yıllarda ülkemizde tehdit ve tehlike olmasının ötesine geçerek, hızla
tırmanan irticaya karşı durma kararlığımızı ifade edebilmek amacı ile
bir miting ve yürüyüş kararı aldık.
Eylem 4 KASIM 2006 günü saat: 11.00 de Hipodrom ve AKM önünden
başlayarak Tandoğan meydanında yapılacak bir miting ile devam edip, Anıtkabir
ziyareti ile tamamlanacaktır.
Yürüyüşümüze Cumhuriyetimize sahip çıkma sorumluluğundaki tüm yurttaşlarımızı
çağırıyoruz.
Bugün, Cumhuriyetimiz için yeni bir seferberlik günüdür.
Tam bağımsızlık ilkesini şiar edinen, laiklik ilkesini gözü gibi korumak
isteyen, yurttaşlarımızın etnik yapıları ve din görüşleri nedeni ile
birbirine düşman edilmesine izin vermeyen, çocuklarımızın ve gençlerimizin
ancak ulusal ve laik eğitimle gelişeceklerine inanan, sanayi ve
isletmelerimizin çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesine, tarımımızın
yok edilmek istenmesine, topraklarımızın yabancılara satılmasına,
yolsuzluklara " HAYIR " diyen, ülkemizin kendi gücüne güvenle yükselebilmesini
amaç edinen herkesi eylemimize davet ediyoruz.
Tarihimizden aldığımız güçle, bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı,
laik ve demokratik hukuk ilkeleri ile bezenmiş cumhuriyetimize sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!
İletişim Numaraları:
Cumhuriyet Kadınları Derneği : 0312 229 93 71 – 0312 425 57 32
Çağdaş Yasamı Destekleme Derneği : 0312 425 74 33
Atatürkçu Düşünce Derneği : 0312 232 43 44 – 0532 397 49 96
CUMHURİYET İÇİN HALK YÜRÜYÜŞÜNE KATILAN KURULUŞLAR :
1. Atatürkçu Düşünce Derneği (ADD)
2. ANACEV
3. Anadolu Eğitim - Sen
4. Ankara Kız Liseliler D.
5. Altınokta Körler D.
6. Ankara’lılar Vakfı
7. Ankara Platformu
8. ATO
9. Büyük Anadolu Vakfı
10. Büyük Anadolu Kulubu
11. Çankaya Muh. D.
12. Cumhuriyet Kadınları D.
13. CUMOK
14. CYDD
15. Cayyolu Platformu
16. Dil Derneği
17. Emekli Oğretmen ve Subay Esleri
18. Hacı Bektaş Veli Kültür D. Gen. Mer.
19. İnsanlık Güneşi Vakfı
20. IRIS
21. Kız Teknik Ogr. D.
22. Ozanlar Birliği
23. Tip Kurumu
24. TUKODER
25. TKB
26. Türkiye Harp Mal. Şehit- Dul- Yetim D.
27. Türkiye Kadın D. Fed.
28. TUKD
29. Türk Haber- İS Sen.
30. Türkiye İS ve Meslek Kadınları Kulübü F.
31. NUSHED
32. Türkiye Muh. Gazileri D.
33. Ulusal Eğitimciler D.
34. Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu ( 60 D. )
35. UMAG
36. Yüksek İdeal Yol Platformu
37. T: Zıraatcıler D.
38. TESUD
39. YOL- İS Sen.
40. Ziraat Muh. Odası
41. Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı Kadın Platformu D.
42. Bağımsız Cumhuriyet Gönüllüleri D.
43. Kadınlar Konseyi
44. Anıttepe Soroptimist K.
45. Emek Soroptimist K.
46. ORAN Soroptimist K.
47. Türkiye Gençlik Federasyonu
48. Eğitim- İs Sen.
49. İzmir Kültür ve Dayanışma D.
50. Partiler ( DSP; BCP; SHP; CHP; IP; ANAP)
4 KASIM 2006
Ankara'da 112 sivil toplum kuruluşunun katılımıyla “Cumhuriyetimiz İçin Halk Yürüyüşü” düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi'nden başlayan yürüyüş, Tandoğan'a kadar sürdü. Tandoğan Meydanı'ndaki mitingin ardından Anıtkabir ziyaret edildi.
Cumhuriyet Halk Parti www.chp.org.tr | |
Gençlik Kolları | |
-» AYDINLIK YARINLARA İLKELERİNLE ULAŞACAĞIZ...... | |
![]() |
4 Kasım 2006 Cumhuriyet Yürüyüşü
"İzmir İl Teşkilatı olarak, 130 sivil toplum örgütü ve siyasî partilerden oluşan 20.000 vatansever arasında yerimizi almak üzere, Atatürk Kültür Merkezi'nde, Ankara Yenimahalle İlçe Başkanımız Selmin Yaykın ve üyelerimizle buluştuk.
HYP pankartımızı açıp, ellerimizde Türk ve HYP bayraklarımızı taşıyarak, "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganlarıyla tören yeri olarak belirlenen Tandoğan Meydanı'na doğru yürümeye başladık. Yol boyunca ara ara sıralanan halkın, biz geçerken sevgi gösterisinde bulunması ve selamlaması heyecanımızı giderek arttırdı. Tören alanına girmek üzere Tandoğan’a geldiğimizde, bütün basın mensupları kameralarını bize çevirdikleri sırada, tören tertip ekibi tarafından, "HOŞ GELDİNİZ HALKIN YÜKŞELİŞİ PARTİSİ " duyurusu ve halkımızın coşkulu alkışı kendimizi birer kahraman gibi hissetmemize neden oldu. Orada olup da o anı yaşamak, hiçbir kelime ve cümle ile ifade edilemeyecek kadar muhteşemdi.
NTV, SKY TÜRK, KANAL TÜRK kameralarının eşliğinde Tandoğan Meydanı' nda yerimizi aldık. NTV muhabiri, pankartımızı taşıyan genç arkadaşımızla kısa bir röportaj yaptı. Zaman zaman yanımıza gelen CHP' li vatandaşlarımız özellikle kadınlar, “Hocamızı çok seviyor ve söylemlerine katılıyoruz. Lütfen kendisine iletseniz de birleşsek. AKP' yi ancak birleşerek devirebiliriz” diyerek düşünce ve selamlarını ilettiler. İşçi Partisi mensubu bir kadın vatandaşımız da “Hocamı çok beğeniyorum. Söylemleri bizim partimizle aynı, kendisi burada mı? Kendisi ile görüşebilirsem, bizimle birleşmesini isteyeceğim' diyerek duygularını ifade etti.
Coşkunun doruk noktasına vardığı meydanda, Cumhuriyet'in ve laikliğin korunacağı konusunda, iktidara kesin gönderiler yapıldı. Kanal Türk Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Özkan tarafından yapılan son konuşmanın ardından Anıt Kabir’e doğru yürüyüş başladı.
Anıtkabir giriş kapısından itibaren hepimiz sadece, Türk Bayrakları ve Atatürk resimleri ile yürümeye devam ettik. Anıtkabir merdivenleri neredeyse, insan, Tük Bayrakları ve Atatürk Posterleri'nden görünemez hale gelmişti.
Büyük Atamızın mozolesinin önünden geçerek, o büyük insanı selamladık. Cumhuriyet için halk yürüyüşümüz, bu saygı duruşu ile son buluyordu.
HYP teşkilat üyeleri olarak, 130 sivil toplum örgütü ve diğer siyasî partilerle birlikte CUMHURİYET YÜRÜYÜŞÜ'nde, HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ'ni temsil etmenin onuru ve heyecanıyla kucaklaştık, bundan sonraki eylemlerde buluşmaya söz vererek ayrıldık."
Kaynak: www.hyp.org.tr
- - HABERLER - -
2007
ADD: 14 Nisan 2007 Mitingi Uyarı Olacak
ANKARA - Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı Dursun Ali Ercan, laik devlet yapısı ile uyuşmayan eğitim öğretim uygulamalarının, yargı bağımsızlığına müdahalelerin, Cumhuriyetin temel değerlerinin tahribatının kabul edilemez boyutlara ulaştığını savundu.
Ercan, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminin rejimin teminatı açısından
bir mihenk taşı olduğuna dikkat çekti. Ercan, cumhurbaşkanının,
Cumhuriyetin temel değerlerini benimsemiş bir kişi olması gerektiğini
vurguladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinge yönelik tepkisini anlamakta
zorluk çektiğini anlatan Ercan, doğal demokratik haklarını kullandıklarını,
yasal mitinge engelleme yapılacağını sanmadığını vurguladı.
05.04.07 www.ntv.com.tr
Erdoğan, adaylığının protesto edileceği miting için üniversitede sınav ertelendiği haberine öfkelendi...
Atatürkçü Düşünce
Derneği’nin (ADD) organize ettiği Cumhuriyet Mitingi Ankara’da
gerginlik yarattı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk olarak 4 Kasım’da
Ankara’da bir miting düzenleyen ADD, İzmir, Isparta ve Antalya’nın ardından
son mitingi yine Ankara’da yapacak. Tandoğan Meydanı’nda düzenlenecek
miting için Ankara Valiliği’nden gerekli izinler alındı. Mitinge 100 civarında
Sivil Toplum Kuruluşu’nun (STK) destek verdiği belirtiliyor.
Ancak, İnönü Üniversitesi’nin öğrencilerin ve öğretim üyelerinin
mitinge katılabilmesi için vize sınavlarını ertelediği iddiası ortalığı
karıştırdı.Rektörlüğünü ADD’nin Yönetim Kurulu üyesi Fatih Hilmioğlu’nun
yürüttüğü İnönü Üniversitesi’nin mitinge katılım için otobüs
kiralaması ve sınav tarihlerinin değişmesi, miting hazırlığından rahatsızlık
duyan hükümetin tepkisini açığa çıkardı.
Başbakan: Çirkin bir şey
Başbakan Erdoğan’a, dün Suriye’ye giderken “14 Nisan’da Ankara’da
bir miting planlanıyor. Cumhurbaşkanlığına adaylığınız var sayılarak
buna karşılık bir kampanya olarak sunuluyor. Mitingle ilgili olarak sınavların
ertelendiği, öğretim görevlilerinin bu yönde öğrencilere telkinde bulunduğu
haberleri var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu yöneltildi. Meydanların
herkese açık olduğunu, miting yapma konusunda bir sıkıntı bulunmadığını
belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Fakat bu ülkenin resmi kurum ve kuruluşlarının
inisiyatif kullanmak suretiyle, eğer söylediğiniz doğruysa, imtihanları ötelemek
suretiyle bu tür adımları doğru bulmak, asla mümkün değildir. Çünkü eğitim
kurumlarımız bilimle uğraşır, eğitim verir, imtihan zamanlarında da
herkes sınavına girer. Belirlenmiş sınavlar, gerçekten bundan dolayı
erteleniyorsa, kesin bir şey bilmiyorum, tabii ki bu çok çirkin bir şey ve
bunun üzerinde durulması gerekir. Bu iş biraz da şirazesinden çıkmış
vaziyette. Anayasa’nın amir hükümlerini yok farz etmek suretiyle yollara dökülen
bu takımların şu anda ne yaptığı da belli değil. Onlar da yollarına
devam edecekler, bizler de. Anayasa’nın amir hükümleri çerçevesi içerisinde
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin başlayacağı tarih bellidir. Bu süreler içerisinde
seçimin nasıl yapılacağı bellidir. Adayları açıklamak, açıklamamak...
Biz siyasi partiyiz. Dolayısıyla bir siyasi partinin kendi stratejisi olur,
taktikleri olur. Bu stratejisini, taktiklerini de en ideal şekilde uygular.
Nitekim nasıl ana muhalefet veya muhalefet bildiği her şeyi konuşuyorsa,
kendilerine göre tavırlar ortaya koyuyorsa, tabii ki iktidar partisi olarak
biz de kendi stratejilerimizi, taktiklerimizi uygulayacağız... Hiç bir zaman
herhangi bir kişi, kurum ve kuruluş üzerinden siyaset yapmayı kendimize amaç
edinmedik. Böyle popülist davranışlar içerisine girmedik ve girmeyeceğiz.”
Gül: Müsaade etmeyiz
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve
insanların fikirlerini ifade etme özgürlüğü bulunduğuna işaret ederek şöyle
uyardı: “Ama hukuksuzluğa, kanunsuzluğa asla asla müsaade etmeyeceğiz,
bunu da herkes bilsin.”
Rektör: Ertelenmedi
İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, Başbakan’ın tepkisine yol
açan vize sınavlarının tarihlerinin değiştirilmesinin mitingle ilgili
olmadığını açıkladı. 15 Nisan’da yapılacak merkezi askeri lise giriş
sınavları nedeniyle bazı fakültelerde vizelerin öne veya ileriye çekildiğini
söyleyen Hilmioğlu, üniversite olarak Cumhuriyet Mitingi’ne katılacaklarını
açıkladı. Başbakan ile hükümete tepki gösteren Hilmioğlu, “Bu mitinge
katılmak bir tavır sergilemektir” dedi.
Tolon Paşa da katılacak
Prof. Dr. Ali Ercan başkanlığındaki tertip komitesinin siyasi partileri de
ziyaret ederek destek istediği mitinge ADD Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener
Eruygur’un yanısıra, emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılacak.
Başta Başbakan Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül olmak üzere hükümetin tepkisini çeken 14 Nisan’da yapılacak Cumhuriyet Mitingi’ne ilişkin tartışmalar sürüyor
05.04.2007 www.vatanim.com.tr
AKP Grup Başkanvekili
Salih Kapusuz, “CHP’ye Çağrı” başlıklı yazılı açıklama yaptı.
CHP’nin cumhurbaşkanı seçimini yönlendirmeye; hatta engelleme yoluna gittiğini
öne süren Kapusuz, şöyle dedi: “Geçmişte de örnekleri sıkça yaşanan
parlamentoyu kuşatma gayretlerini, CHP’nin örtülü ya da açık şekilde sürdürdüğünü
görüyoruz. Bu amaçla 14 Nisan 2007’de Ankara’da bir miting
tertiplenmektedir. Üstelik de CHP, bu kez farklı bir yol izleyerek; 14 Nisan
mitingi ile ilişkisini gizlemekte, kapalı kapılar ardında, örtülü
yollardan söz konusu mitingi organize etmektedir. Ancak, miting başarılı geçerse
CHP sahiplenecek ama başarısız olursa o zaman fatura CHP’ye kesilmiş
olmayacaktır. Buradan CHP’ye çağrı yapıyorum; hiç olmazsa DSP gibi açıkça
çıkın ve kendi mitinginizi sahiplenin.”
Ercan: Germiyoruz
Basın toplantısı düzenleyen, Cumhuriyet Mitingi Düzenleme Kurulu Başkanı
Prof. Ali Ercan, şöyle konuştu: “2007, Türkiye’nin geleceğini
belirleyen, yaşamsal önemdeki kararların alınacağı ve parlamento seçiminin
de yapılacağı bir yıl olacaktır. Bu bakımdan cumhurbaşkanı seçimi
rejimin teminatı açısından mihenk taşıdır. Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü
temsil eden cumhurbaşkanı, her şeyden önce Cumhuriyetimizin temel değerlerini
benimsemiş ve bu değerleri her zaman her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış
erdemli bir kişi olmalıdır. Biz ülkemizde gerilime karşıyız. Ülkeyi karışıklığa
götürmeyi istemiyiz. Ülkeyi karışıklığa götürenler kendilerini
biliyorlar. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilirse gerilim kalmaz.”
Baykal'dan 'Miting' Açıklaması
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek olan "Cumhuriyet Mitingi"ni sivil toplum örgütlerinin düzenlediğini belirterek, "Mitingi biz düzenliyor olsaydık bunu açıkça ilan ederdik" dedi.
"14 Nisan'da düzenlenecek miting için kurumsal bir kararımız yok."
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, 14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek mitingin arkasında CHP'nin olduğu iddialarına açıklık getirdi.Baykal, "Bizim siyasi parti olarak alınmış kurumsal bir kararımız yok. Eğer miting kararı alırsak bunu ilan eder, gereğini de yaparız" dedi.
İstanbul'da, "14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek mitingin arkasında CHP'nin olduğu yolundaki iddiaları" yanıtlayan Baykal, partisinin bir miting düzenleme kararı almadığını vurguladı.
Baykal, "Biz bu kararı alırsak çıkar gümbür gümbür bütün Türkiye'de ilan ederiz ve gerekeni de yaparız. Bu konuda herhangi bir eziklik içine girmeye gerek yok" dedi.
"Miting Düzenleyecekleri Haklı Buluyoruz"
Kendilerinin dışındaki kuruluşların aldığı kararları da saygıyla karşıladıklarını
ifade eden Baykal, "Onları haklı buluyoruz, doğru bir girişim olarak görüyoruz
ve bu çalışmalara herkesin destek olması gerektiğine inanıyoruz" diye
konuştu.
Baykal, cumhurbaşkanlığı seçiminin bir oldu bittiye getirilmesine karşı toplumun duyarlı davranmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, "Elbette herkes düşüncesini ortaya koymalıdır" diye konuştu.
Erdoğan'a Tepki
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin tavrını
da eleştirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Başbakan'ın aile şirketine genel müdür atar gibi cumhurbaşkanı
atama kararını, 'Ben uygun gördüğüm zaman yaparım' yaklaşımı içinde
olması, ne demokrasiyle bağdaşıyor, ne halka saygıyla bağdaşıyor, çok
üzüntü verici bir manzara."
05.04.07 www.trt.net.tr
Baykal: Mitingi biz düzenleseydik ilan ederdik
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Deniz Baykal başkanlığında toplandı.
Alınan bilgiye göre, gündemdeki konuların değerlendirildiği toplantıda, 14 Nisan'da düzenlenecek olan ''Cumhuriyet Mitingi'' ve bu konudaki tartışmalar da gündeme geldi.
''CHP'nin kapalı kapılar ardında, örtülü yollardan mitingi organize ettiği'' iddialarına değinen Baykal, söz konusu mitingi sivil toplum örgütlerinin düzenlediğini belirterek, ''Biz düzenliyor olsaydık bunu açıkça ilan ederdik'' dedi.
CHP'lilerin mitinge katılımını arzu ettiklerini, isterlerse parti örgütlerinin, milletvekillerinin de katılabileceklerini belirten Baykal'ın, ''Başbakanın ve AKP'nin sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesinden, en demokratik haklarını kullanmasından son derece tedirgin oldukları anlaşılıyor. Bu, demokrasi açısından sakıncalı bir tavırdır. Herkes her konuda fikrini söyleyebilir, toplantılar, yürüyüşler yapabilir. İktidarın bunu içine sindirmesi gerekir'' dediği öğrenildi.
MEDYADAKİ GELİŞMELER-
Toplantıda medyadaki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Baykal, ''basının büyük bir kıskaç altında olduğunu'' savundu.
''Bir büyük medya grubunun mali baskı altında tutulduğunu, diğer bir büyük grubun da TMSF aracılığıyla hükümetin denetimine geçtiğini'' öne süren Baykal, ''Basının hükümet tarafından kontrol edildiği bir ülkede demokrasi ve basın özgürlüğünden söz edilemeyeceğini'' kaydetti.
Baykal, basın özgürlüğünün Türkiye'nin ''en temel sorunlarından'' olduğunu da dile getirdi.
Miting Tartışmaları Sürüyor
Mumcu: Kimse katılanları ya da katılmayanları kınamaya kalkışmasın
14 Nisan'da sivil toplum örgütlerince düzenlenecek mitingle ilgili tartışmalar sürüyor.Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu,mitinge katılmayacaklarını belirterek, "Burası demokratik bir ülke. Kimse katılanları ya da katılmayanları kınamaya kalkışmasın." dedi.
Erkan Mumcu, Ankara'da Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda soruları cevaplandırırken Başbakan'ın yaklaşımını eleştirdi.
Mumcu,"Ayağınıza birilerini çağıracaksınız, gönlünüze göre fetva alacaksınız oradan da diyeceksiniz halkın kanaati bu. Koyarsınız sandığı halkın önüne halk kanaatini alenen söyler. Bunlar samimiyetten uzak davranışlar." dedi.
14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek mitinge ilişkin soruları da yanıtlayan Mumcu, mitinge katılmayacaklarını söyledi.
Mumcu, "Kimse katılanları ya da katılmayanları kınamaya kalkışmasın" dedi.
05.04.07 www.trt.net.tr
Ağar: 14 Nisan'daki mitinge katılmayız
Mehmet Ağar, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi düzenlenecek miting için, “Türkiye bir hukuk devletidir. Herkesin özgür protesto etme hakkı vardır, yeter ki zorlama olmasın” değerlendirmesinde bulundu.
Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, İstanbul Ticaret Odası'nı ziyaretinden önce düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ağar, eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur öncülüğünde 14 Nisan'da Ankara'da yapılması planlanan mitingle ilgili şöyle dedi: "Birileri fikrini yasaların gösterdiği alan içinde ifade etmek istiyorsa eder. Biz bunun içinde olmayız. Kendimizin öncü olmadığı hiçbir toplantı, gösteri yürüyüşünde yer almayız. Sorumluluğum içinde olan bir mesele değil." dedi.04.04.07 www.dyp.org.tr/HaberDetay.asp?id=84542
Bazı sivil toplum örgütleri, Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde 14 Nisan'da Ankara'da Cumhuriyet yürüyüşü yapacak. Mitinge karşı çıkan AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, ''CHP mitingle ilişkisini gizliyor. Mitingi örtülü yollardan CHP organize ediyor'' dedi.
Atatürkçü Düşünce Derneği yürüyüşle ilgili bugün bir açıklama
yaptı.
Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Ali Ercan, yürüyüşün uyarı niteliğinde
olduğunu, valilikten izinli alındığını söyledi.
Ali Ercan, Başbakan Erdoğan'ın mitingle ilgili "Bu iş şirazesinden çıktı"
sözlerini anlamakta güçlük çektiğini ifade etti.
Ercan, "Biz cumhurbaşkanlığı için bir isimden bahsetmiyoruz. Bir
zihniyet ve onun temsilcisinden bahsediyoruz. Cumhurbaşkanı cumhuriyetin temel
değerlerine sahip çıkan ve geçmişiyle de bunu kanıtlamış biri olmalı"
dedi.
Kapusuz'dan eleştiri
AK Parti Grup Başkanvekili Salih Kapusuz ise, CHP'nin 14 Nisan mitingi ile ilişkisini
gizlediğini ama kapalı kapılar ardında, örtülü yollardan söz konusu
mitingi organize ettiğini öne sürerek, ''Miting başarılı geçerse CHP
sahiplenecek, ama başarısız olursa o zaman fatura CHP'ye kesilmeyecektir.
Buradan CHP'ye çağrı yapıyorum; hiç olmazsa DSP gibi açıkça çıkın ve
kendi mitinginizi sahiplenin'' dedi.
'CHP'ye Çağrı' başlıklı yazılı açıklama yapan Kapusuz, bir ülkede
demokrasinin yerleşmesinin en önemli kriterinin, halkın iradesine gösterilen
saygı olduğunu ifade ederek, bunun göstergesinin de halkın yaptığı
tercihleri kabul etmekten geçtiğini vurguladı.
Kapusuz, son genel seçimlerde halkın oylarıyla oluşan parlamentonun, Türkiye
Cumhuriyeti'nin 11'inci cumhurbaşkanını seçeceğini hatırlattı.
Ana muhalefet partisinin, bizzat içinde yer aldığı bu parlamentonun yapacağı
seçimi hazmedemediğini savunan Kapusuz, CHP'nin cumhurbaşkanı seçimini yönlendirmeye,
hatta engelleme yoluna gittiğini söyledi.
Kapusuz, ana muhalefet partisinin, dolaylı yolları, örtülü mesajları,
tehditleri siyaset yapma tarzı olarak benimsediğini iddia ederek, ''Nitekim
Sayın Baykal, dün yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında, hem
demokratik bir ülkede olması gereken siyasi adap ve seviyeyi hiçe sayarak, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı'na hakaret etmekte, siyasi geçmiş sorgulamaları
yapmakta, hem de üstü örtülü olarak tehdit etmektedir'' dedi.
Baykal'dan Kapusuz'un eleştirilerine yanıt
Kapusuz açıklamalarına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan yanıt gecikmedi. Baykal,
14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek olan ''Cumhuriyet Mitingi''ni sivil toplum
örgütlerinin düzenlediğini belirterek, ''Mitingi biz düzenliyor olsaydık
bunu açıkça ilan ederdik'' dedi.
CHP'lilerin mitinge katılımını arzu ettiklerini, isterlerse parti örgütlerinin,
milletvekillerinin de katılabileceklerini belirten Baykal, ''Başbakan'ın ve
AKP'nin sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesinden, en demokratik haklarını
kullanmasından son derece tedirgin oldukları anlaşılıyor. Bu, demokrasi açısından
sakıncalı bir tavırdır. Herkes her konuda fikrini söyleyebilir, toplantılar,
yürüyüşler yapabilir. İktidarın bunu içine sindirmesi gerekir'' dedi.
04.04.07 www.cnnturk.com
Rektör: Miting için akademik takvim değişmeyecek
MALATYA'daki İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, 14 Nisan'da Ankara'da yapılacak olan ‘Cumhuriyet mitingine', İnönü Üniversitesi'nden isteyen öğretim görevlisi ve öğrencilerin katılabileceğini, akademek takvimi değiştirmeyeceklerini söyledi.
Rektör Prof. Dr. Hilmioğlu, Ziraat Odası'nı ziyaret ederken Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenleyeceği mitingle ilgili soruları yanıtladı. Rektör Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, sınavlarla ilgili akademik takvimde herhangi bir değişiklik yapılmasının söz konusu olmadığını anlatırken, “Sadece üniversitemizin bahar şenliklerinin tarihinde değişiklik olacak.
Onun dışında bir değişiklik söz konusu değil” dedi. Rektör Prof.Dr. Hilmioğlu, şöyle devam etti:
“Öğrencilerimiz ve akademik personelimizle birlikte bu mitinge katılacağız. Cumhuriyet yürüyüşü ve Ata'ya saygı yürüyüşü bu. Bundan birkaç yıl önce yapılan yürüyüşe de katılmıştık. Bütün üniversitelerin ve sivil toplum örgütlerinin katılacağı, Cumhuriyet'e bağlılık, Ata'ya saygı yürüyüşü olacak. Oradan da Ata'yı ziyarete gideceğiz. Miting tarihinin vize tarihlerine denk gelmesi sıkıntı doğurmaz, vizesi olmayanlar gelir. Sınav tarihleri değişmeyecek, sınavı olmayanlar gelir.”
03.04.07 www.hurriyet.com.tr
KAMUOYU DUYURUSU
03.04.2007 tarihinde bazı yazılı ve görsel basın organlarında 14 Nisan’da Ankara’da yapılacak olan Cumhuriyet Yürüyüşü ve Anıtkabir Ziyareti nedeni ile İnönü Üniversitesi’nde ara sınav tarihlerinin Senato kararı ile değiştirildiği yolunda haberler yer almıştır.
Üniversitemiz Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği’nin 12. maddesine göre ara sınav tarihlerini belirleme yetkisi Senatonun değil, ilgili akademik birimlerindir.
06.04.07 www.inonu.edu.tr/gunluk
'Laik aday' için hedef 500 bin kişi
'Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu' 16 Nisan'da başlayacak Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinden iki gün önce Anıtkabir'e yürütmeyi planlıyor
"Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu", 14 Nisan'da Anıtkabir'e yürüyecek 500 bin kişiyi toplamayı hedefliyor. 16 Nisan'da başlayacak olan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinden iki gün önce gerçekleştirilecek yürüyüşte "laik aday seçilsin" sloganı atılacak. Platformu oluşturan sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler, 500 bin kişiyi Ankara'ya toplamak için harekete geçti. Ankara Valiliği'ne yapılan miting ve yürüyüş başvurusu uygun bulunan platformda, Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Cum-Ok, Eğitim-İş, Anadolu Eğitim Sen, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi sivil toplum örgütleri yanında, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Sol Parti ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi de yer alıyor. 4 Kasım'da Menemen'de yürüyen tüm gruplar bu yürüyüşte de yer alacak miting ve yürüyüşün düzenleme komitesinde Prof. Dr. Ali Ercan, Derya Kocabay, Şenal Saruhan, Hakan Baycık, Haluk Yalvaç, Mehmet Atlan Güzel, Metin Genç, Cansel Güven, Derviş Balkiraz'ın isimleri var. Eski 1'nci Ordu Komutanı Hurşit Tolon'un da destek verdiği yürüyüşe Türkiye Emekli Subaylar Derneği de destek veriyor.
Anıtkabir'e
Türkiye'nin dört bir yanından gelen yüz binlerce katılımcı
Hipodrom'da toplandıktan sonra Tandoğan Meydanı'nda "Cumhuriyet'in
Kurumlarını, Cumhuriyet Felsefesini Taşıyanlar Yönetsin" mitingine katılacaklar.
Miting sonrasında ise Anıtkabir ziyaret edilecek ve Atatürk'ün huzurunda bu
talep bir kez daha dile getirilecek.
Arınç'tan miting uyarısı
Miting uyarısı
Arınç, yarın Ankara’da gerçekleştirilecek ADD mitingine katılacaklara örtülü
biçimde “bir daha düşünün” uyarısında bulundu. ADD Başkanı Şener
Eruygur hakkındaki darbe girişimi iddialarını anımsatan Arınç, “Şu
anda yargı safhasında olan bir konu var. Toplantıya katılacaklar açısında
iyi düşünmelerini, böyle bir şahısla ilgili toplantıya katılmaları
konusunda daha iyi düşünmelerini tavsiye ederim” dedi ve şöyle devam
etti: “Kaldı ki iki açından farklı illerin başsavcıları bir inceleme başlatmıştır.
Bu konunun açıklığa kavuşması, bir orgeneralin böyle bir şey düşünmeyeceği
konusunda takipsizlikle sonuçlanacak yargı kararı, bizi mutlu edecektir. Ama
akside olabilir diye düşünülürse yargı kararını takip etmek ve sonucunu
hep beraber görmeyi arzu ederiz.”
Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanı Tarifi
Sözde değil özde laik Başkomutan
"Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK'nın
başkomutanıdır"
Genelkurmay Başkanlığı Karargahı - 12 Nisan 2007
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nden yapılan yazılı açıklamada, ''son günlerde ortaya çıkan ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni doğrudan ilgilendiren bazı konularda kamuoyunun bilgilendirilmesinin zorunluluk haline geldiğinin değerlendirildiği'' belirtildi. Bu amaçla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 12 Nisan 2007'te saat 14.30'da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda basın bilgilendirme toplantısı düzenleyeceği kaydedildi.
* * *
Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda düzenlediği basın bilgilendirme toplantısının son bölümünde, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin görüşlerini dile getirdi.
Konuşması bittiğinde ilk olarak hangi sorunun sorulacağını bildiğini kaydeden Orgeneral Büyükanıt, o konudaki görüşlerini açıklamak istediğini söyledi. Orgeneral Büyükanıt, şöyle devam etti:
“Şimdiye kadar bu konuda hiçbir şekilde, hiçbir zeminde, hiç kimseyle konuşmadım. Bir hususu belirtmek istiyorum: Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yalnız basın mensupları değil Türk milleti de yakından tanıyor. Bizim temel düşünce yapımızı, inandığımız temel değerleri, cumhuriyet ilkelerine, laiklik ilkesine bağlılığımızı bilmeyen kimse yoktur herhalde. Olamaz... Bu konulardaki hassasiyetimizi Türk milleti biliyor. Onun için bunları tek tek saymaya gerek yok. Bu değerler manzumesine sahibiz.
Bir diğer önemli husus, seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK'nın başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK'yı yakından ilgilendirmektedir. Biz hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum.
Tabii ki yasal mevzuatı, anayasayı, hukuku, cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor, bunların hepsini biliyoruz. Hem vatandaş hem TSK'nın bir personeli olarak cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz. Bunu biz bilemeyiz. Karar Meclis'in kararıdır. Cumhurbaşkanlığı konusunda zaten bundan başka da bir şey söyleme durumunda değilim. Hukuken de hakka sahip değilim.”
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Konuşması... (devam>tıklayınız)
Sözde değil özde laik Başkomutan
Miting Demokratik hak
ADD mitingine dolaylı destek
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, gösterdiği ve Atatürkçü Düşünce Derneği
(ADD) tarafından düzenlenen ve hükümetin büyük tepkisini çeken Cumhuriyet
Mitingi konusunda "Düşünce açıklanacak bir toplantıdan ürkmek anlaşılır
değil" dedi. Büyükanıt, "Miting hakkında ne düşünüyorsunuz?"
sorusuna şu yanıtı verdi:
"Yorum yapma yetkim yok. Bu çeşit toplantı gösteri, kanunlarla düzenlenmiş,
eğer yasal olarak izin alınmışsa, şiddete başvurmamış, düşünce açıklanacak
bir toplantıdan ürkmek anlaşılır değil. Yasal olarak yapılıyor. Türkiye'de
çok gösteri yapılıyor. Terör örgütünün bayrakları açılıyor. O bir
dernek, yasalara uygun şiddet içermeyen bir gösteri yapılıyorsa, ben buna
demokratik bir girişim derim. Herkes demokratik hakkına sahiptir."
Orgeneral Büyükanıt terörün
askeri ve güvenlik boyutunun yanı sıra, ekonomik, sosyal, siyasal ve
toplumsal boyutları bulunduğunun altını çizdi.
* * *
“Bu nedenle terörün
tüm boyutlarıyla aynı zamanda mücadele edilmesi kaçınılmaz bir
sorumluluktur. Bu mücadelenin tabiatında olan acılarını da çekiyoruz.
Ancak bedeli terör örgütü yönünden de bir o kadar ağır olmuştur. Bin
teröristi etkisiz kılsak ve karşılığında bir şehit versek biz üzülürüz
ve ızdırap çekeriz. Ancak mücadelemiz devam edecektir.
* Yasaların zamana bağlı olarak yenilenmesi değiştirilmesi çok doğaldır.
Yasalar yaşayan olgulardır. Fakat, bazı olgular var terörle mücadelemizi
olumsuz olarak etkilemektedir. Bir örnek vereyim, bir yerde operasyon yapılıyor.
Çok sert bir arazi. Bir terörist örgütten kaçıyor ve teslim oluyor. Orada
operasyon yürüten komutan arkadaşımıza diyor ki ’yuvalandıkları yeri
biliyorum’ diyor. Alıyorlar bu teröristi gidiyorlar. Üstlendikleri bölgeleri
görüyorlar. Oraya doğru operasyon yapılacak. O sırada teröristlerin atışı
başlıyor. İlk açılan ateşte terörist hayatını kaybediyor. Şu andaki
yasalara baktığımızda böyle bir olay vuku bulursa o operasyonu yapan
komutan mahkemeye gider. Çünkü yer gösterme diye bir şey yok. Neden yok?
Yakaladığınız teröristi savcıya teslim edeceksiniz. Ama dağın başındasınız.
Dağdan aşağıya indireceksiniz hemen savcıya göstereceksiniz. Böyle bir şekilde
terörle mücadele etmek, kabul edersiniz ki çok zor. Mevcut yasaları da ihlal
etmeden, mücadelemizi sürdürmek istiyoruz.
‘Milliyetçilik yükseliyor’
Irkçı, çağ dışı, şiddete yönelik bir terörle karşı karşıya bulunduğunu
kaydeden Büyükanıt şöyle devam etti: “Ülkemizde halen gerçek anlamda
bir ırkçı terör örgütü varken PKK... Türk toplumunun ulusal değerlerine
sahip çıkacak şekilde gösterilen en ufak bir tepkisine bile 'Türkiye’de
milliyetçilik yükseliyor' şeklinde yorumlar yapılmasının ulusal güvenliğimize
çok zarar vermiştir. Türkiye’de 'milliyetçilik yükseliyor' endişeleri
Atatürk’ü tanımamanın, anlamamanın bir itirafıdır. Bizim milliyetçiliğimiz
Atatürk milliyetçiliğidir. Bu da hiçbir zaman etnik temele dayalı bir
milliyetçilik anlayışı olmamıştır. Bizim milliyetçiliğimiz kendi insanımızı,
vatanımızı, bayrağımızı, devletimizi sevmek demektir. Yani bizim milliyetçiliğimiz,
vatanseverliktir. Bunda endişe duyulacak hiçbir şey yoktur. Tam aksine bu
milliyetçilik, gurur duyulacak, ifade edildikçe mutlu olunacak bir milliyetçiliktir.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka ’Türk’denir demiştir. Hiçbir
etnik ayrım yapmamıştır. Zaten Anayasamız da bu anlayıştadır. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası, hiçbir zaman soydaşlık esasına dayalı bir Anayasa
değildir, yurttaşlık esasına dayalı bir Anayasadır. Bu coğrafyada yaşayan
bütün insanların hepsini birden kapsar, etnik ayrımcılık yoktur.”
Siyahi futbolcu örneği
“Türkiye’de bizim anladığımız milliyetçilik anlayışıyla Avrupa
olaya farklı bakar. Bugün İngiltere’de milliyetçilik dediğiniz zaman,
nasyonal ırkçılık algılanır, yabancı düşmanlığı olarak algılanabilir.
Bugün bir çok ülkede siyahi futbolcular sahaya bile çıkamıyor yuhalanıyorlar.
Türkiye’de hiçbir zaman böyle bir olmamıştır. Bundan sonra da olmaz. Irkçılığa
dayalı bir yaklaşım, Türk milletinin yapısına da terstir.”
‘İyi biliyorsunuz’
Büyükanıt K. Irak’tan PKK’ya verilen destek konusunda Barzani ve Talabani
gruplarının birbirinden ayrı tuttu. Barzani için “Kürt gruplardan
birisinin sözde lideri” ifadesini kullanarak adını anmayan Büyükanıt,
“Kuzey Irak’taki Kürt gruplardan bir tanesi PKK’nın doğal bir müttefiki
haline geldi” dedi.
Asker olarak bölgede yürüttüğü görevler nedeniyle Barzani ve
Talabani’yi tanıdığını anlatan Büyükanıt, “Her iki zatı da tanıyorum
ve geldiğimiz noktaya ibretle bakıyorum” dedi.
Barzani’nin “Türkiye Kerkük’e karışırsa, biz de Diyarbakır’a karışırız”
ifadesine atıfta bulunan Büyükanıt, “Kürt gruplardan birinin liderinin açıklamaları
hepininizin malumu. O söylediklerini kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.
Büyükanıt, önce isim vermeden, sorular üzerine ise ABD’yi kastettiğini açıklar
şekilde Washington’a yüklendi. Barzani’nin sözlerine işaret eden Büyükanıt
“Bir kere sarfettiği sözler çok seviyesiz sözler. Ona söylettirene bakıyorum.
Ona bakmıyorum, söylettirene bakıyorum. Bu sözlerin arkasında kimlerin olduğunu,
tabiri maruz görün, onları şımartanların kimler olduğunu sizler daha iyi
biliyorsunuz” dedi. Büyükanıt, Irak’ın üçe bölünebileceği uyarısını
yaptı ve şöyle devam etti: “Üç grubun birlikte yaşamaları zor. Araya
kan girdi. Sünniler ile Kürtler arasında da çatışmalar yaşanabilir. Kürtler
ABD’nin maşası olarak görülüyor. ABD Kuzey Irak’a birlik konuşlandırırsa
terörü de çeker getirir oraya. Kısa vadade hatta orta vadede Irak’ta bir
çözüm olabileceği kanaatinde değilim. durumun daha kötüye gitme ihtimali
daha fazla.”
AB’ye ‘Açık’ eleştiri
Büyükanıt, terör örgütüne maddi ve siyasi dış desteğin kesilmesi
gerektiğini vurguladı. Büyükanıt “PKK şu anda üç alanda faaliyet gösteriyor:
Kuzey Irak PKK’nın yaşama, eğitim ve destek alanı. Türkiye mücadele alanı.
Avrupa ise PKK’nın siyasi alanı” ifadesini kullandı. “Türkiye’deki
azınlık hakları” konusundaki AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun (AP)
rapor ve kararlarına da değinen Büyükanıt, “Bunlar dedikodu değil”
dedi. Eskiden, AP kararlarının “bağlayıcı olmadığına” ilişkin bir
tez olduğunu, ancak Türkiye ile AB arasındaki müzakere çerçeve belgesi ile
bunun değiştiğini vurgulayan Büyükanıt, “AB müzakere çerçeve
belgesinin 10. belgesine baktığınız zaman, nelerin bağlayıcı olduğunu görürsünüz.
Bırakın AP’nin kararlarını, sözlü beyanatlar bile müktesebata girmiştir.
Eğer bunu ciddiye alıp da, müktesebata uymaya kalksak, Türkiye paramparça
olur” dedi.
Türkiye’yi bölen proje
Londra Merkezli Uluslararası Azınlık Hakları adlı bir kuruluşun Türkiye’de
azınlık haklarınını geliştirilmesi konusunda üç yıllık bir proje üzerinde
çalıştığını, bunun için de AB’den büyük maddi destek aldığını
aktaran Büyükanıt, şöyle konuştu: “Bakın etnik azınlık olarak neler
geçiyor? Kürtler, Lazlar, Romanlar, Çerkezler, Araplar, Bulgarlar, Boşnaklar
ve Arnavutlar. Dini azınlık olarak; Ermeniler, Rumlar, Museviler, Süryaniler,
Reformcu Hıristiyanlar, kim olduklarını ben bilmiyorum, Yezidiler, Aleviler,
Caferiler, Keldaniler, Roman Katolikler, Maroniler. Artık böyle bir çalışmanın
ne anlama geldiğini ve amacının ne olduğunu artık izaha gerek yok.” Büyükanıt’ın
söz ettiği projeye Türkiye’den Toplum ve Hukuk Araştırma Vakfı destek
veriyor.
ABD’den tepki geldi
ABD hükümeti, Büyükanıt’ın Irakla ilgili yaptığı açıklamalarına
hemen yanıt verdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack, yaptığı
açıklamada, PKK’nın yaptıklarının kabul edilemez olduğunu ancak iki ülke
yetkililerinin terör örgütünün faaliyetlerini bitirme konusunda hemfikir
olduğunu ifade etti. McCormack sözlerini şöyle devam ettirdi: “Türk
Genelkurmay başkanı Kuzey Irak’a operasyon düzenlemek istediklerini açıkça
belirtmişti. Ancak bunu son çözüm olarak görmektedir. Bu kesin bir çözüm
değildir. Operasyon seçeneğinden uzak durulmalıdır.”
Büyükanıt’ın ‘gönlündeki’ Cumhurbaşkanı tanımı
Büyükanıt, Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda “başkomutan” olduğuna işaret
ederken, tarif ettiği nitelikleri taşıyan bir kişinin seçilmesini “umut
ettiklerini” vurgulaması anlamlı bulundu. Büyükanıt şöyle konuştu:
“Şimdiye kadar bu konuda hiçbir şekilde, hiçbir zeminde, hiç kimseyle
konuşmadım. Bir hususu belirtmek istiyorum: TSK’yı yalnız basın mensupları
değil Türk milleti de yakından tanıyor. Bizim temel düşünce yapımızı,
inandığımız temel değerleri, cumhuriyet ilkelerine, laiklik ilkesine bağlılığımızı
bilmeyen kimse yoktur herhalde. Olamaz... Bu konulardaki hassasiyetimizi Türk
milleti biliyor. Onun için bunları tek tek saymaya gerek yok. Bu değerler
manzumesine sahibiz.
Bir diğer önemli husus, seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nın başkomutanıdır.
Bu yönüyle TSK’yı yakından ilgilendirmektedir. Biz hem cumhurbaşkanımızın
hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin
sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan
laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına
bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir
cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum.
Tabii ki yasal mevzuatı, anayasayı, hukuku, cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor,
bunların hepsini biliyoruz. Hem vatandaş hem TSK’nın bir personeli olarak
cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin
cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz. Bunu biz bilemeyiz. Karar
Meclis’in kararıdır. Cumhurbaşkanlığı konusunda zaten bundan başka da
bir şey söyleme durumunda değilim. Hukuken de hakka sahip değilim.”
“HOCAM” DİYOR MU?
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile yıldızı barışmayan ve
Genelkurmay Başkanlığı faaliyetlerine davet edilmeyen Gazeteci Emin Çölaşan,
Büyükanıt’a “Başbakan size de ’Hocam’diye hitap ediyor mu?”
sorusunu yöneltti. Büyükanıt gülümseyerek “Hayır” karşılığını
verdi.
Sonuçlandığı zaman değerlendiririz
Cumhurbaşkanı seçimi konusunda ısrarlı sorulara hedef olan Büyükanıt’a
yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
* Umut ediyoruz, dediniz. Kuşkunuz mu var?
Yok hayır. Bu konu uzun zamandır Türkiye’de tartışma konusu. Ben de ’ümit
ediyorum’ diyorum.
* Genel gidişten memnun musunuz? Bazı isimler konuşuluyor, biri ön planda.
Ben kişiler bazında konuşmam. Sonuçlandığı zaman ancak değerlendirebilirim.
* TSK’da subay eşlerinin türban takması yasak. Eşi türban takan subaylar
ordudan ihraç ediliyor. Acaba TSK başkomutanının eşi türbanlı olursa, altında
emrinde çalışan subay ve astsubayların tavrı nasıl olur?
Sorunuzu aldım teşekkür ederim.
Mitingden ürkmek gereksiz
BÜYÜKANIT cumartesi günü düzenlenecek mitingle ilgili olarak Meclis Başkanı
Arınç’ın açıklamaları anımsatılması üzerine şöyle dedi: “Gösteri
için yasal olarak izin alınmışsa, şiddete başvurulmayacaksa, ürkmek anlaşılacak
bir şey değil.”
TSK’ya saldırı sistematik
Org. Büyükanıt, TSK’nın 2003 yılından bu yana sistematik olarak saldırılara
hedef olduğunu belirtti.
Büyükanıt şöyle konuştu:
* Bu tehditler, devletin temel yapısını ve değerlerini değiştirmekten,
devletin kurum ve kuruluşlarını birbirine düşürmeye kadar değişen, geniş
bir yelpaze içinde faaliyetlerini sürdürmekte, planlı ve sistematik şekilde
devlete ve TSK’ya zarar vermek için bıkmadan ve usanmadan çalışmaktadırlar.
* İçeriden ve dışarıdan yapılan bu saldırı ve karalamalara karşı
TSK’nın kendini savunmaya zorunda kalması, ne yazık ki askerin politikaya
ve demokrasiye müdahalesi olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Geldiğimiz
noktada, devletin hemen her kademesine olduğu gibi TSK’ya da sızmış bu
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları vasıtasıyla veya başka yöntemlerle elde
edilmiş doğruluğu, geçerliliği ve hatta bazı durumlarda mevcudiyeti bile
şüpheli belgelerle veya dedikodularla silahlı kuvvetlerin üzerine gidilmeye
çalışılarak asil milletimizin daima takdirine mazhar olmuş bu yüce kurumun
yıpratılması amaçlanmaktadır.
* Bu meyanda bazı haberlerin ilgili medya organlarınca, görüntülerle de
oynayarak farklı anlamlara sebebiyet verecek şekilde gösterilmesi, ne şekilde
elde edildiği belli olmayan bazı bilgi ve belgelerin, memleketteki siyasi gelişmeleri
şekillendirecek, dikkatleri asıl problem sahasından TSK üzerine çekerek
hedef saptıracak şekilde yavaş yavaş servis edilmesi gibi çabalar, bunları
hazırlayanların beklentilerinin tam tersine, TSK’nın tüm mensuplarının
birbirlerine sımsıkı kilitlenmesine ve asil Türk Milleti’nin nezdindeki
saygınlığının daha da artmasına yol açmaktadır. Net ifade etmek isterim
ki, TSK’yi herhangi bir şekilde yıpratmaya çalışmak hiç kimseye fayda sağlamayacağı
gibi bu yapılan saldırılar bizi daha da güçlü kılmaktadır.
Şemdinli olayı
* TSK’yı hedef alan iddialara değinirken sözü Şemdinli olayına getiren Büyükanıt,
“Bazı internet sitelerinde çeşitli karalama olayları başlatıldı. Diğer
bir olay Şemdinli olaylarıdır. Bana yapılan saldırılar, benim kişiliğimle
alakası yok, TSK’ya yapılan saldırılardır. Ben orada bir örneğim. Dünya
hukuk tarihine geçecek bir hukuk cinayeti işlendi. Maalesef bu tip kampanyalar
başlatıldığı zaman bunlar hep faili meçhul olarak kaldı” dedi.
* Genelkurmay Başkanlığı’na atanması öncesinde yürütülen kampanyalara
işaret eden Büyükanıt “Dikkatinize sunmak istiyorum. Bir cumartesi günüydü,
bir kaç saat içinde 15 binin üzerinde telefona mesaj atıldı. Bunlar basit,
bir kaç kişinin yapacağı şeyler dolamaz. Ancak çok detaylı hazırlanmış
örgütler tarafından yapılabilir” dedi.
‘Asker cuma namazının ne gün kılındığını bilmiyor’
BüyükanIt basına akreditasyon uygulama gerekçelerini de şöyle anlattı:
“Neden akreditasyon vardır? Biz de isteriz olmasın. Türkiye’de bir PKK
gazetesi yayınlanıyor, Gündem. Onun elemanı şimdi şuradaki sıralardan
birine otursun PKK’lı o. Nasıl arzu edeceksiniz? Aşırı dinci yönde yayın
yapan da var. Başlık atıyor, ’Türk askeri cuma namazının hangi gün kılındığını
bilmez...’ Esasında komedi. Bunu ifade eden de TSK’dan disiplinsizliği
nedeniyle atılan bir binbaşı. Bu adamlarla biz niye çalışalım?
Akreditasyon demek bazı mensuplarına ceza vermek demek değil, asla öyle görmüyoruz.
Bütün basın mensupları bize kendilerini beğendirmek zorunda değil. Değerlendirmemizin
temel esası, ’Haber doğru mudur?’ Haber doğru olur, canımızı sıkar.
Ona katlanmak zorundayız. Haberi yapana da kızmak durumunda değiliz. Doğru
haberler bazen hoşunuza gider, bazen gitmez. Buna katlanacaksınız. Birçok ülkede
de benzer uygulamalar var. Bunun cezalandırma olarak görülmemesi gerekir.
’Asker düşmanı-asker yanlısı’ sınıflandırmalarını asla kabul
etmiyoruz.”
‘Darbe iddiası’yla ilgili belge yok...
BüyükanIt, Özden Örnek’in günlüğü iddiasıyla ilgili olarak soruşturma
açma hazırlıklarının olmadığını belirtti. Büyükanıt şunları söyledi:
“Bu günlükleri dergide okuduğumuz zaman şunu kendimize sormadan
edemiyoruz. İyi de acaba doğru mu? Ben bilgisayarın başına geçsem bir şeyler
yazsam, günlükleri desem... Doğru olup olmadığını ben bilemem, ancak
bunları yayınlayan derginin genel yayın yönetmeni bir gazetede röportaj
yaptı. Orada röportajı yapan ’Elinizde bunları doğrulayacak belge var mı’
diye sorunca, ’Gizli belge ama Genelkurmay arşivinde var’ diyor. Demek ki
bizim arşivlere de girmişler. Genelkurmay’daki bütün arşivi tarattım. Hiç
böyle bir belge melge yok. Buna benzer bir yazışma, bir şey yok. Tabii ki,
hukuki işlem, bilgi, belge ve kanıtlara dayanır. İncelenir, yasa neyi
emrediyorsa o yapılır ama bu işlemleri yapacak kişiler de bazı bilgi ve
belgeleri talep eder. Yani durup dururken bir kimse hakkında nasıl soruşturma
açarsınız. Ama bilgi, belge varsa o zaman yapacak bir şey yok.”
‘Andıçı görmedim’
AndIçIn sızdırılmasıyla ilgili olarak askerliğini tamamlamış bir asteğmenin
savcının talebi üzerine göz altına alındığını ve mahkemede tutuksuz
yargılanmasına karar verildiğini kaydeden Büyükanıt, şöyle dedi: ” Andıç
demek, karargah içinde bir karara varmak için hangi konuda çalışıyorsanız,
ona tesir eden faktörleri bir kağıdın üzerine dökersiniz, sonra muhakeme
edersiniz bir sonuca varırsınız. Her konuda olabilir. TSK’da akreditasyon
vardır, doğrudur. Bu andıç taslaktır. Samimi olarak söylüyorum, ben görmemiştim
daha. “
Sivil savcılık ‘darbe’ iddiaları için yetkisizlik kararı verdi
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, 2004 yılında AKP’ye darbe planladıkları
iddia edilen eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ile eski Jandarma
Komutanı Şener Eruygur hakkındaki soruşturmada “yetkisizlik” kararı
vererek, dosyayı Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne gönderildi. “Darbe”
iddiaları ile ilgili Örnek ve Şenuygur hakkında soruşturma yürütülebilmesi
için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın izninin gerektiği
öğrenildi. Büyükanıt’ın izin vermesi halinde Genelkurmay Askeri Başsavcılığı
tarafından soruşturma yürütülecek aksi taktirde ise dosya kapatılacak.
‘Sormayacağınızı bilsem söylemem’
* İlk basın toplantısına kuvvet komutanları, Ankara’daki orgeneraller ve
Genelkurmay karargahındaki korgeneraller tam kadro katıldı.
* Yaşar Büyükanıt sözlerine “Yapacağım açıklamalar, Türkiye
Cumhuriyeti’nin bugünü ve geleceğine ilişkin güvenlik sorunlarıyla
ilgilidir. Bizim asli faaliyet alanımız” diyerek başladı.
* Göreve başlamasından bu yana geçen 8 aylık sürede TSK’yı ilgilendiren
birçok olay meydana geldiğini belirten Büyükanıt, “Bu süre içinde
maalesef arzu edilmeyen şeyler oldu. Ancak soğukkanlı olmayı yeğledik”
dedi. Gelinen noktada bazı konuların kamuoyuyla paylaşılması gerektiğine
inandıkları için basın toplantısı düzenlediğini aktaran Büyükanıt
“Bu toplantının neden 12 Nisan 2007’de düzenlendiğini
sorabilirsiniz. Bu tarihin özel bir anlamı yoktur” dedi ve dünün yoğun gündemi
içerisinde en uygun gün olduğunu anlattı.
* Büyükanıt “Özden Örnek’in günlüğündeki darbe” iddiasını ve
“cumhurbaşkanı seçimi” konusunu soru sorulmadan kendiğinden gündeme
getirdi. “Darbe” iddiası konusunu açarken “Soracağınızı bildiğim için
ben söyliyeyim. Sormayacağınızı bilsem söylemem” diyerek söze giren Büyükanıt,
cumhurbaşkanı seçimini değerlendirmeye de gülerek “Soracağınız ilk
sorunun ne olduğunu biliyorum” sözleriyle başladı.
* PKK eylemlerinin Mayıs ayında artacağı istihbaratı aldıklarını ve buna
karşı yoğun operasyonlar yürütüldüğünü dile getiren Büyükanıt,
“Belki şu anda dahi o büyük operasyon yapılan bölgelerin birinde çatışma
devam ediyor olabilir” dedi.
13.04.2007
www.vatanim.com.tr
"Rejim hiçbir dönemde bu kadar tehdit altında olmadı"
Harp Akademileri - 13 Nisan 2007
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri Konferansı'nda yaptığı konuşmada cumhurbaşkanlığı seçimleri, terör, rejim ve laiklikle ilgili mesajlar verdi.
Harp Akademileri'nde kurmay subaylara son kez hitap eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "rejime yönelik tehdit" ve "Türkiye'nin kendini savunma hakkı" üzerinde durdu."Türkiye'de siyasal rejim, hiçbir dönemde günümüzde olduğu
kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri
ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır."
"Ülkenin ve ulusun her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup
savunulması en büyük hakkımız."
Sezer şunları söyledi:
- Cumhuriyet'in temel değerleri tehlike altında.
- Ilımlı İslam radikal İslam'a dönüşebilir.
- TSK'ya karşı oyun oynaniyor.
- Devletin temel değerleri kırmızı çizgileridir. Buna herkes uymalıdır.
- Cumhurbaşkanının tarafsızlığı Anayasa gereğidir.
- Cumhurbaşkanı Anayasa kurallarından yana taraf olmalıdır.
- Uzlaşma anayasal rejim çerçevesinde mümkün
- Türk siyasal rejimi bugüne kadar hiç olmadığı kadar tehlike altında
- İlk kez cumhuriyet rejimi tartışmaya açıldı.
- Türkiye'ye siyasal İslam bir model olarak dayatılıyor.
- Ilımlı İslam'ın kısa sürede radikal İslam'a dönüşmesi kaçınılmaz.
- TSK'ya karşı zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanıyor.
- Türkiye'nin her türlü tehdide karşı savunulması en büyük hakkımız.
- Türkiye Kuzey Irak'taki terör tehdidine karşı uzun süre izleyici durumda
kalamaz.
Cumhurbaşkanı Sezer'in Konuşmasının tam metni... (devam>tıklayınız)
Sezer'den çok sert uyarılar
Anayasal kurallar "kırmızı çizgiler"dir diyen Sezer, terör tehtidine karşı sessiz kalınamayacağını söyledi
Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer, 'Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi
izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden
olmaktadır. Türkiye'nin laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını
hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal
gerginlikleri artırmaktadır 'dedi.
Sezer, Harp Akademileri'nde verdiği konferansta, Soğuk Savaş'ın sona
ermesinin, kalıcı bir barışın sağlanması yolunda dünyada yarattığı
iyimserlik, 11 Eylül terör saldırılarından sonra yerini kaygan, belirsiz ve
istikrarsız bir uluslararası ilişkiler ortamına bıraktığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Sezer, bunun sonucu stratejik düşüncelerde bir değişim süreci
başladığını, tehdit ve buna bağlı olarak güvenlik kavramlarının
temelden sarsıldığını dile getirdi.
Bugün, dünyada büyük güçler arası konvansiyonel bir savaş olasılığı
giderek azalırken, bölgesel, etnik ve dinsel kökenli savaşların tehdit olma
niteliğini koruduğunu ve küresel gerginliği artırdığını belirten Sezer,
şöyle devam etti:
'Terörizm, uluslararası alanda tüm ülkelerin siyasal, toplumsal, ekonomik ve
moral yapıları üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta, aynı zamanda ülkelerin
güvenliğini ve toprak bütünlüğünü de tehdit etmektedir. Terörizm, temel
hak ve özgürlüklerin ve demokrasilerin yıkılmasını, istikrarın bozulmasını
ve çoğulcu sivil toplumların etkisiz kılınmasını hedef almaktadır.
Öte yandan, uluslararası terörizm ve kitle yoketme silahlarının yayılması,
dünyada kalıcı bir güvensizlik algılaması yaratan başlıca etkendir. Terör
eylemlerinde kitle yoketme silâhlarının kullanılma risk ve olasılığının
artmış bulunması, nükleer teröre karşı kimi küresel savaşım girişimlerinin
başlatılmasına yol açmaktadır.
Bu durumda, silahlı kuvvetlerin bir yandan konvansiyonel savaş olanak ve
yeteneklerini korurken, diğer yandan savaşı ve terörle savaşımı uzun süre
birarada yürütebilecek yeteneklere de sahip olması gerekmektedir.'
Sezer, 21. yüzyılın başında yeni bir dünya düzeninin oluşum aşamasında
bulunduğunun gözlendiğini belirterek, bu düzenin meşruiyete ve bunun temeli
olan uluslararası hukuka dayanmasının asıl olduğunu ifade etti. Sezer,
'Tersi durumda, kültürler arasında derin uçurumlara ya da başat bir gücün
egemenliğine yol açma riski bulunmaktadır' dedi.
Dünyada çeşitli bölgesel güç odaklarının ortaya çıkması sürecinin Türkiye
tarafından yakından izlenmesinin sürdürülmesi gerektiğine işaret eden
Sezer, geçen yüzyılda ivme kazanan küreselleşmenin olumlu sonuçlarının
yanı sıra, toplumlardaki dengeleri bozabilen, eşitsizlikleri arttıran ve
tehdit kaynaklarını çoğaltabilen yönlerinin giderek daha iyi anlaşıldığını
söyledi.
Cumhurbaşkanı Sezer, şöyle konuştu:
'Yoksulluk, açlık ve salgın hastalıklar gibi küresel sorunların çözümü
için yeterli dayanışma oluşturulamamıştır. Bu durum, 'karşılıklı
anlayış ve hoşgörü' eksikliğini artırmış, terörizm başta olmak üzere
pek çok küresel sorunu da birlikte getirmiştir.
Küreselleşme sürecinde, düşüncesizce atılan kimi adımlar ve hoşgörüden
yoksun yaklaşımlar, tarihsel önyargıları öne çıkararak uygarlıklararası
çatışma kuramlarını gündeme getirmiştir. Kültürel kaynakları çok çeşitli
olmakla birlikte, bireylerin özgürlük ve eşitliği ile barış ve hoşgörüyü
temel alan
uygarlık, tek ve evrenseldir.
Böyle bir ortamda, çevremizde ülkemizin kalkınma ve ilerleme çabalarını
artırarak sürdürebilmesine elverişli koşulların yaratılması, istikrar ve
güvenin sağlayacağı olanaklardan yararlanılması, ulusal çıkarlarımız yönünden
başlıca hedefi oluşturmaktadır.'
TERÖRİST EYLEMLER TEHDİT KONUMUNU SÜRDÜRÜYOR
Cumhurbaşkanı Sezer, jeostratejik konumu yönünden dünyadaki uluslararası
bunalım alanlarına yakın olan Türkiye'nin, terörizm, kitle yoketme silahlarının
yayılması ve bölgesel sorunlardan kaynaklanan çok yönlü ve artan, ağır iç
ve dış tehdit ve risklerle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Türkiye'nin bütünlüğüne ve ulusal birliğine yönelik bölücü terörist
eylemler ve gerici etkinliklerin, birincil tehdit konumunu koruduğunu dile
getiren Sezer, Türkiye'ye yönelik her türlü tehdit ve risklerin, tüm ulusal
güç ögeleriyle caydırılması ve gerektiğinde etkisiz duruma
getirilmesinin, güvenlik politikasının temelini oluşturduğunu kaydetti.
Sezer, 'Ayrıca, Türkiye'nin çevresinde bir 'Barış ve Güvenlik Kuşağı'
oluşturulması, böylece ülkemize yönelik tehdit ve risklerin azaltılması
hedef alınmaktadır. Bu çerçevede, kara suları, hava sahası, münhasır
ekonomik bölge ve kıta sahanlığı gibi konularda Türkiye'nin güvenliğini
tehlikeye düşüren güncel uygulamalar, ulusal hak ve yararlarımızı gözetecek
biçimde yakından izlenmektedir' dedi.
Sezer, Türkiye'nin, bulunduğu coğrafyadaki sorunların çözümüne yardımcı
olmak amacıyla tüm birikimini ve gücünü kullanması gerektiğini
kaydederek, 'Bu yönde etkin girişimlerle bölgesine yönelik gündemi
belirlemeli, siyasa ve çözümler üretmeli, bunları biçimlendirmelidir' diye
konuştu.
'SİNSİ GÖLGE'
Sezer, terörizmin artık küresel bir boyut kazandığını, belirli ülkelerin
ya da bölgelerin sorunu olmaktan çıktığını, uluslar ve sınırlar ötesi
özelliğinin belirginleştiğini belirtti.
Terörden en çok zarar gören ülkelerden biri olarak Türkiye'nin, terörizmle
uluslararası savaşımı ve bu konuda işbirliğini ve dayanışmayı
desteklediğini vurgulayan Sezer, şöyle devam etti:
'Türkiye, karşılaştığı bölücü terörü tümüyle yok edebilmek için
yasalar çerçevesinde büyük bir kararlılıkla savaşımını sürdürmektedir.
Ülkenin ve Ulus'un her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup savunulması
en büyük hakkımız ve sorumluluğumuzdur.
Türkiye, bir yandan Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terörist tehdidin etkisiz
kılınması konusundaki kimi ortak çabalara katkılarını sürdürürken,
uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkını saklı tutmaktadır.
Siyasallaşmaya çalışan bölücü terörle savaşımda ulusumuzun gösterdiği
birlik ve beraberliği, tüm güvenlik güçlerimizin sergilediği özverili ve
kahramanca çabayı beğeniyle karşılıyor, aziz şehitlerimize Tanrı'dan
rahmet diliyor, gazilerimizi gönül borcuyla anıyorum.
Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici
tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye'nin
laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını hedef alan
etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır.
Cumhuriyet'in demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliğinin, ulusu ve ülkesiyle
bölünmez bütünlüğünün sonsuza kadar korunması ve kollanması Devlet'in
hak ve görevidir.
Cumhuriyet'in temel değerlerine ve anayasal ilkelere inanmayanların, aydınlanmayı
ve çağdaşlaşmayı içine sindiremeyenlerin, ülkenin geleceğine ilişkin kötü
niyet taşıyanların laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne ve kurumlarına yönelik
saldırıları, ulusumuzu ve devletimizi yolundan geri döndüremeyecektir.'
ANAYASA İLE VERİLEN GÖREVLER
Devletin ve ülkenin geleceği yönünden çok önemsediği bazı konuları bir
kez daha vurgulamak istediğini kaydeden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sistemi eleştirmek ve değiştirilmesini istemekle mevcut kuralları uygulamak
zorunda olmak çok ayrı şeylerdir. Anayasa Mahkemesi Başkanı iken,
Anayasa'yla öngörülen Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerinin,
parlamenter demokrasinin gerekleriyle bağdaşmadığını söylemiştim. Bu düşüncemi
bugün de koruyorum.
Ancak, Cumhurbaşkanı'nın, kurallar değişmedikçe Anayasa ile verilen görevleri
yerine getirmesi, yetkileri kullanması zorunludur. Üstelik, laik Cumhuriyet
rejimini, Anayasa'nın uygulanmasını gözetme bağlamında koruyup kollama görevi,
bu zorunluluğu kimi zaman daha da artırmaktadır.
Anayasalar, devletlerin temelini oluşturan kurucu düşünceyi kurallaştırarak
somutlaştıran, devlet rejimini belirleyip siyasal sistemi kuran toplumsal sözleşmelerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli, ilkeler ve değerler bütünü olan
Atatürkçülük ideolojisine dayanmaktadır. Anayasamızda, Devlet rejimini
belirleyen temel ilkelere ve bu ilkeleri belirginleştirecek kurallara yer
verildiği ve bu kuralların bağlayıcılığının sağlandığı görülmektedir.'
'DEVLET REJİMİNİN KORUNMASI'
Anayasa'nın 11. maddesinden söz ederek, Anayasa kurallarının, yasama, yürütme
ve yargı organlarını, yönetimi, özel ve tüzel kurum ve kuruluşları, seçilmiş
ya da atanmış tüm görevlileri ve tüm yurttaşları, kısaca herkesi bağladığını
kaydeden Sezer, aynı maddede yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağının
belirtildiğine dikkati çekti.
Sezer, Anayasa'nın 148. maddesi ile Anayasa Mahkemesi'ne, yasa, yasa gücünde
kararname ve TBMM İçtüzüğü'nün Anayasa'ya uygunluğunu denetleme görev
ve yetkisi verildiğini vurgulayarak, yasama işlemlerinin Anayasa'ya uygunluğunun
da mahkemenin denetimine bağlı kılındığını kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'nin bu görev ve yetkisinin, aynı zamanda anayasal devlet
rejiminin korunması yükümlülüğün de içerdiğini kaydeden Sezer, şöyle
devam etti:
'Anayasal rejimin korunup sürdürülmesi yönünden görev ve yetki verilen bir
başka organ Cumhurbaşkanlığı'dır. Anayasa'nın 104. maddesinde, Devlet'in
Başı sıfatıyla Cumhurbaşkanı'na, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk
Ulusu'nun birliğini temsil etme, Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının
düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme görev ve yetkisi verilmiştir.
Cumhurbaşkanı'na ve Anayasa Mahkemesi'ne verilen görev ve yetkiler, siyasal
iktidar gücünün, dengelenip frenlenerek 'çoğunluk diktatörlüğüne' dönüşmesinin
önlenmesi ve Anayasa'da somutlaşan Devlet rejiminin korunması yönünden çok
önemlidir.'
'CUMHURİYET'İN İLKELERİNDEN YANA TARAF'
Anayasa'nın başlangıç bölümünde, 'Türk Yurdu ve Türk Ulusu'nun sonsuza
uzanan varlığı ve Yüce Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünün kabul
edildiğini' ifade eden Sezer, bu bölümde, hiçbir etkinliğin, ulusal çıkarlar,
Türk varlığı, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında
korunma göremeyeceğinin
belirtildiğini de vurguladı.
Sezer, Anayasa'nın 2, 3 ve 4. maddelerini de hatırlatarak, sözlerini şöyle
sürdürdü:
'Görüldüğü gibi Anayasamızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş düşüncesi,
tek Ulus ve ulusal devlet, tekil devlet, laik devlet, demokratik devlet, sosyal
devlet, hukuk devleti ilkelerine dayandırılmış ve bu ilkeler kurallarla
anayasal belirginliğe kavuşturulmuştur.
Anayasal kuralların bağlayıcılığı yanında, içtiği ant ve Anayasa'nın
uygulanmasını gözetme görev ve yetkisi, Cumhurbaşkanı'nı, yukarıdaki
ilkeleri özümseyerek uygulamak ve uygulatmakla yükümlü kılmaktadır. Başka
bir anlatımla, uzlaşma ve uyum ancak anayasal rejim çerçevesinde olanaklıdır.
Bunun dışında bir uzlaşma aramak anayasal kuralları savsaklamak anlamına
gelecektir.
Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana
taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır.
Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye
Cumhuriyeti Devleti rejiminin 'kırmızı çizgileri'dir. Yürürlükteki
anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri
olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde
bu ilkelere uymak zorundadırlar.
Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı siyasal tarafsızlıktır. Anayasa'nın
101. maddesinin son fıkrasında, 'Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile
ilişiği kesilir' denilerek, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden tarafsız
olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir.'
ÖNEMLİ FARK
Bu özelliğin cumhurbaşkanı ile siyasal liderler arasındaki önemli bir farkı
oluşturduğuna dikkati çeken Sezer, 'Asıl önemli fark ise, Anayasa'nın 104.
maddesine göre, Cumhurbaşkanı'nın devletin başı, 112. maddesine göre ise,
Başbakan'ın, bir siyasal organ olan Bakanlar Kurulu'nun başkanı olmasıdır.
Başbakan, yürütme görevinde, ancak ilişkin bulunduğu siyasal görüşü
temsil edebilir. Oysa, Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk
Ulusu'nun temsilcisidir' diye konuştu.
Sezer, temelinde Atatürk ilke ve devrimleri bulunan çağdaş Türkiye
Cumhuriyeti ideolojisinin, tüm yurttaşların taraf olması gereken bir devlet
ideolojisi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
'Cumhurbaşkanı, anayasal devlet rejimine egemen olan değerleri savunurken
toplumun çeşitli kesimleriyle birlik içinde olabilir. Cumhurbaşkanı'nın
anayasal ilkelerden yana taraf olması, siyasal taraflılık biçiminde
yorumlanamaz.
Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerine karşı ortaya konulan eylem
ve uygulamalara karşı çıkmak ve engel olmak, Cumhurbaşkanı'nın içtiği
andın ve anayasal görevinin gereğidir. Bunun 'siyasal muhalefet' görevi ile
karıştırılması son derece yanlıştır.'
'KİMSE HUKUKUN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR'
Anayasal zorunluluğa bağlı olarak, Anayasa'ya, hukukun evrensel ilkelerine ve
kamu yararına uygun görülmeyen yasalar ya da kimi maddelerin, bir kez daha görüşülmesi
için TBMM'ye geri gönderildiğini, TBMM'de aynen kabul edilen Anayasa'ya aykırılık
içeren yasalar için de Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açıldığını söyledi.
Sezer, 'Anayasal kuralların özüne, hukuk devleti niteliğine, onun gereği
olan liyakat ve kariyer ilkelerine, hukuka, kamu yararına ve hizmetin
gereklerine uygun olmayan kararname taslaklarının da imzalanmayarak geri gönderildiğini'
kaydetti.
Seçildikten sonra 16 Mayıs 2000 tarihinde TBMM'de yaptığı konuşmada,
'Kimse hukukun üstünde değildir; hukukun üstünlüğü ilkesi herkesi bağlamalı,
Anayasa'nın, yasaların ve hukukun gereği her zaman ve herkese karşı yerine
getirilmelidir. En büyük felaketin, hukuka ve adalete duyulan güvenin
yitirilmesi olduğu unutulmamalıdır' dediğini hatırlatan Sezer, 'Tüm meslek
yaşamımda olduğu gibi Cumhurbaşkanlığım döneminde de bu düşüncenin
uygulayıcısı izleyicisi ve gözeticisi olmaya çalıştım' dedi.
'HEPİMİZİ MUTLU ETMELİ'
Sezer, şöyle konuştu: 'Çok kültürlü toplumlarda 'birlik' ulusal devletle
sağlanmış ve 'tek ulus' ilkesi bu birliği sağlayan ve pekiştiren en önemli
öğe olmuştur. Toplumu oluşturan yurttaşların tek ulus çatısında
toplanması, laiklikte olduğu gibi, farklılıklar korunarak birlikte yaşamanın
en etkili yoludur. Bu gerçeği göremeyen devletlerin tarihsel süreci çok kısa
olmuştur.
Anayasa'daki egemenlik kayıtsız koşulsuz Türk ulusunundur kuralı, 'Türk
Ulusu' kavramının çoğunluk-azınlık ya da din, dil, ırk, mezhep ayrımı
yapılmadan yurttaşların tümünü kapsadığını göstermektedir.
Bayrağımızın dalgalandığı bu topraklarda yaşamak hepimizi mutlu etmeli,
bağımsızlığımızın sembolü İstiklal Marşı'nın okunması hepimizi coşkulandırmalı,
duygulandırmalı, her kademede ayrım yapılmaksızın bu ülkeye hizmet etme,
hepimize düşen görev ve sorumluluk olmalıdır.
Ülke ve ulus birliğine zarar verecek, tekil ve ulusal devleti bozmaya kalkacak
hiçbir eyleme izin verilmeyeceği asla akıllardan çıkarılmamalıdır.
Türkiye'yi çağdışı rejime sürüklemek isteyenlerin demokrasiden söz
etmelerinin bir oyun olduğu görülmelidir. Huzur ve iç barış olmadan
siyasal istikrarın, ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişmenin hiçbir anlamının
olmayacağı anlaşılmalıdır. Temeli Atatürkçü düşünceye dayalı çağdaş
Cumhuriyet'te huzur da denge de istikrar da ancak laiklik, bölünmezlik ve ulus
devlet yapısı güvenceye alınıp sürdürülerek sağlanabilecektir.
Unutulmamalıdır ki, bu ülkeye ve rejimimize en büyük kötülük, aymazlıktan
gelmektedir ve bundan kurtulmak rejimi korumanın koşuludur.
Anayasamıza göre, seçme ve seçilme hakkını da kapsayan temel haklar ve özgürlükler,
bireyin topluma, ailesine ve diğer bireylere karşı ödev ve sorumluluklarını
da içermektedir. Yurttaşların oy kullanmaları aynı zamanda topluma karşı
ödevi ve sorumluluğudur.'
'SİYASAL REJİM TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYA'
Türkiye'de siyasal rejimin, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde
olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadığını belirten Sezer, 'Laik
Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır.
İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde
hareket etmektedir' dedi.
Sezer, şöyle devam etti:
'Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle
siyasal rejiminin 'laik Cumhuriyet'ten, 'demokratik Cumhuriyet' adı altında,
'Ilımlı İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı
İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından
belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam
modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye
Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle,
'irticai' bir modeldir. Türkiye bölge için ancak laik, demokratik hukuk
devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya
hazırdır.'
'ULUSAL DEVLETLER'
Cumhurbaşkanı Sezer, ülkelerin yönetim sistemlerinin değiştirilmesine
direnen en önemli ögelerin, ulus devletler olduğunu belirtti. Sezer, 'Bu
nedenle, ulus devletlerin parçalanıp yok edilmesi ya da bölünüp siyasal
denetime alınması küresel sistemin başarısı için gerekli görülmektedir.
Bunun için de ulusal ülkü, ulusal bilinç ve ulusal dilin zayıflatılması,
bu yolla ulusal benliğin yok edilmesine çalışılmaktadır. Kimi ülkelerin düşün
önderlerinin son yıllarda Atatürk'e ve Atatürkçü düşünce sistemine yönelttikleri
yoğun eleştirilerin anlamı ve amacı açıktır' dile konuştu.
Sezer, işin dikkat çekici yanının, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı
İslam'a dönüştürmek için dış ve kimi iç odakların çıkar birliği
yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmaları
olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Sezer, şunları kaydetti:
'Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli gerçek vardır: Birincisi,
ister 'ılımlı', ister 'köktenci' olsun, din devleti ile demokrasinin yan
yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir yaklaşımdır. İkincisi,
ılımlı İslam'ın çok kısa sürede radikal İslam'a dönüşmesi kaçınılmazdır.
Üçüncüsü de Türkiye Devleti, rejim seçimini, Cumhuriyet'in kuruluşuyla
birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile
Atatürk ulusçuluğuna bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti
temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir rejimdir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi, siyasal yönden tekil devlet yapısını
ve tam bağımsızlık ilkesini, yönetsel yönden laik, demokratik, sosyal,
hukuk devletini, ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal yönden de çağdaş
bir Türkiye'yi hedeflemektedir.
Türk Devrimi'nin genel amacı, aydınlanma çağını yakalamak ve Türk
toplumunu çağdaşlaştırmaktır.'
'STRATEJİK KURULUŞLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ'
Cumhurbaşkanı Sezer, küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka alanın
ülkelerin doğal kaynakları ve üretim araçları olduğunu belirterek,
sistemin, özelleştirme uygulamaları ile bu kaynak ve araçları ele geçirmeye
çabaladığını söyledi. Sezer, bunun ayırdında olan Amerika Birleşik
Devletleri, İngiltere ve
Fransa gibi gelişmiş ülkelerin, ulusal güvenlikle doğrudan ya da dolaylı
ilgili stratejik şirketlerin yabancı sermayeye satışını önlemek için
koruyucu önlemler aldığını, Rusya ve Latin Amerika ülkelerinin ise
stratejik şirketleri yeniden devletleştirmek için yoğun çaba içinde
olduklarını anlattı.
Sezer, 'Türkiye'de de stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden
vazgeçilmelidir' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Türkiye'nin henüz tam olarak küresel sistemin egemenliğine girmemiş olması,
sistem ülkelerini rahatsız etmektedir. Bunun nedeni, tüm çabalara karşın
hala sağlam bir Atatürkçü yapının sürüyor olması ve Cumhuriyet'in
anayasal kurumlarının ulusal çıkarlardan ödün vermeyen sağlam bir duruş
sergilemeleridir.
Ulus devletin, ulus birliği ve ülke bütünlüğünün, tekil devlet ve laik
Cumhuriyet'in koruyucusu ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de, ilk
kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça
sergileyerek işi 'hesap sorma' söylemine kadar vardırmışlardır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal
organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Orduyu yıpratarak etkisizleştirmek
için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır.
Oysa, özellikle bölgesel karışıklıkların yoğunlaştığı ve küresel güçlerin
Ülkemiz üzerindeki planlarının açığa çıktığı günümüzde Ordumuzu yıpratmak,
bu planlara destek olmak amacı taşımıyorsa, hiç düşünülmemesi gereken
bir olgudur.'
13.04.2007
www.vatanim.com.tr
''Rejim hiç bu kadar tehdit altında olmamıştı''
Harp Akademileri'nde kurmay subaylara son kez hitap eden
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ''rejime yönelik tehdit'' ve ''Türkiye'nin
kendini savunma hakkı'' üzerinde durdu.
Cumhurbaşkanı Sezer'in konuşmasında üç önemli
başlık öne çıkıyor:
1. Rejim kaygısı: "Siyasal rejim, Cumhuriyet
kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı
karşıya kalmamıştır."
2. Terörle mücadele: "Türkiye'nin
her türlü tehdide karşı savunulması en büyük hakkımızdır."
3. Cumhurbaşkanının nitelikleri: "Cumhurbaşkanı,
Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın
buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır."
REJİM KAYGISI
"Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan
gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır.
Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde
olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in
temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış
güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket
etmektedir.
Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle
siyasal rejiminin "laik Cumhuriyet"ten, "demokratik
Cumhuriyet" adı altında, "Ilımlı İslam Cumhuriyeti"ne dönüştürülmesini
öngörmektedirler.
Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için
bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye
gidiş, daha açık söylemiyle, "irticai" bir modeldir.
Türkiye'de son 15-20 yıldır yaşanan toplumsal gelişmeler, toplumsal ve
bireysel yaşamda sergilenen çağ dışı görüntüler, dinci fetvalar, saldırılar
ve karışmalar, kamusal alanlarda türban kullanılmamasına ilişkin tüm yüksek
yargı kararlarına karşı tutumlar, görevi din adamı yetiştirmek olan
okulları bitirenler ile tarikat ve cemaat mensuplarının Devlet'in her
kademesine yerleştirilmeye çalışılmaları, Türkiye'nin nereye götürülmek
istendiğinin anlaşılması için yeterli olacaktır."
TERÖRLE MÜCADELE
"Türkiye için bir başka kaygı kaynağını, bölücü terör örgütünün
Irak'ın kuzeyindeki varlığı oluşturmaktadır. Türkiye, kendi ulusal güvenliğine
ve toprak bütünlüğüne yönelik böylesine önemli bir tehdide karşı uzun
süre izleyici konumunda kalamaz. Bu nedenle, Iraklı ve Amerikalı yetkililerle
yürüttüğümüz temasların hızla somut sonuçlar vermesini diliyoruz.
Bizimle aynı sözleşmelere imza atmış bulunan ülkelerin, özellikle Batılı
bağlaşıklarımızın da bölücü terör örgütüyle savaşımda gerekli
duyarlılığı ve işbirliğini göstermelerini bekliyoruz.
Türkiye, karşılaştığı bölücü terörü tümüyle yok edebilmek için
yasalar çerçevesinde büyük bir kararlılıkla savaşımını sürdürmektedir.
Ülkenin ve ulusun her türlü tehdit ve tehlikeye karşı korunup savunulması
en büyük hakkımız ve sorumluluğumuzdur."
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
"Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden
yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak
zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri
Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin "kırmızı çizgileri"dir.
Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı siyasal tarafsızlıktır. Anayasa'nın
101'inci maddesinin son fıkrasında, "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa
partisi ile ilişiği kesilir" denilerek, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden
tarafsız olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir."
TSK'YI YIPRATMA ÇABALARI
"Ulus devletin, Ulus birliği ve Ülke bütünlüğünün, tekil devlet ve
laik Cumhuriyet'in koruyucusu ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de,
ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar
niyetlerini açıkça sergileyerek işi "hesap sorma" söylemine kadar
vardırmışlardır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal
organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Ordu'yu yıpratarak etkisizleştirmek
için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır."
TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİ
"Son dönemde yaşanan gelişmeler, kimi üye ülkelerin iç politikadan
kaynaklanan nedenlerle, Birliğin bu stratejik yönelimine bağlı kalmakta
zorlandığını ortaya koymaktadır. Geçtiğimiz Aralık Doruğu'nda katılım
sürecimize ilişkin alınan kararın, Birlik içindeki kimi kesimlerce Türkiye'ye
karşı sergilenen önyargılı tutumun yansımasını oluşturduğunu düşünüyoruz.
Çözüm yeri Avrupa Birliği olmayan yapay sorunlarla katılım sürecimizin tıkanmasının,
aynı zamanda Birliğin kendi önünü keseceğini, geleceğe yönelik stratejik
yararlarını gölgeleyeceğini anımsatmak isterim.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
"Yargıç ve savcıların tüm özlük ve disiplin işleri, Yargıtay, Danıştay
ve Uyuşmazlık Mahkemesi üyelerinin seçimi gibi önemli yetkilerle donatılmış
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oluşumunda bir siyasal parti mensubu
olan Bakan'ın ve onun buyruk ve yönergeleri ile hareket eden Müsteşar'ın
yer alması yargı bağımsızlığını, dolayısıyla hukuk devleti ilkesini
zedelemektedir.
Çeşitli hükümet programlarında da vurgulandığı gibi, yargının kişiselleştirilmesi
ve siyasallaştırılmasının önlenebilmesi için, yargı bağımsızlığıyla
bağdaşmayan bu durumun ivedi olarak düzeltilmesi gerekir."
SEÇİM SİSTEMİ
"Yönetimde istikrar ilkesi, salt çoğunluğu sağlayacak seçim sistemini
değil, istikrarlı yönetimi olanaklı kılacak adaletli bir temsil sistemini
gerektirmektedir. Adalet, yönetimde istikrarın da temel koşuludur. Yalnızca
istikrar ilkesini gözetmek, temsilde adalet olmayınca istikrarsızlık
yaratacaktır.
Seçim sistemimiz incelendiğinde, iki ilke arasında olması gereken dengenin,
yönetimde istikrar ilkesi lehine önemli ölçüde bozulduğu görülmektedir.
2002 yılındaki seçimlerde geçerli oyların yaklaşık üçte birini alarak
Meclis'te yaklaşık üçte ikilik temsil oranına ulaşılması bunun açık
kanıtıdır.
Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik istikrar uğruna temsilde adalet
ilkesinin gözardı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin istikrarını
bozacak düzeye ulaşabilecektir. Seçim sisteminin, ulusal istencin adaletli
olarak Meclis'e yansımasını sağlayacak biçimde ivedilikle düzeltilmesinde,
başka bir deyişle ülke geneli barajının düşürülmesinde yarar
bulunmaktadır."
CNNTURK 13 Nisan 2007
Sezer son konuşmasında sert uyarılarda bulundu
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde kurmay subaylara son
kez hitap etti. Sezer uzun konuşmasında gündeme damga vuracak açıklamalarda
bulundu. Cumhurbaşkanı Sezer'in konuşmasında üç önemli başlık öne çıkıyor:
- Rejim kaygısı
- Terörle mücadele
- Cumhurbaşkanının nitelikleri
-Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmadan
bazı başlıklar şöyle:
“Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in
ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa’nın buyurucu
kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle,
bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti
rejiminin ‘kırmızı çizgileri’dir. Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca,
başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar
da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak
zorundadırlar.
.“Türkiye’de siyasal rejim, Cumhuriyet
kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı
karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet’in temel değerleri ilk kez açıkça
tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç
doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir" diye konuştu.
“İşin dikkat çekici yanı, Türkiye
Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam’a dönüştürmek için, dış ve kimi iç
odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında
gerçekleştirmeye çalışmalarıdır" dedi..
.“Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli
gerçek vardır: Birincisi, ister "ılımlı", ister "köktenci"
olsun, din devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters
düşen bir yaklaşımdır. İkincisi, ılımlı İslam’ın çok kısa sürede
radikal İslam’a dönüşmesi kaçınılmazdır. Üçüncüsü de, Türkiye
Devleti, rejim seçimini, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce
yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk Ulusçuluğu’na
bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı
ve çağdaş bir rejimdir" .
İşin dikkat çekici yanı, Türkiye
Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam’a dönüştürmek için, dış ve kimi iç
odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında
gerçekleştirmeye çalışmalarıdır. .
.Türkiye’nin siyasal rejimi, laiklik konusunda
duyarlı dengeler üzerine oturtulmuştur. Laiklik, din ve inanç özgürlüğüne
indirgenemez. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal, siyasal,
hukuksal, ekonomik ve toplumsal temelinde laiklik ilkesi vardır. Tüm ilke ve
devrimler, başka bir deyişle Atatürkçü Cumhuriyet laiklik ilkesine
dayanmaktadır.
Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik
istikrar uğruna temsilde adalet ilkesinin gözardı edilmesi, Türkiye
Cumhuriyeti rejiminin istikrarını bozacak düzeye ulaşabilecektir. .
.Seçim sisteminin, ulusal istencin adaletli
olarak Meclis’e yansımasını sağlayacak biçimde ivedilikle düzeltilmesinde,
başka bir deyişle ülke geneli barajının düşürülmesinde yarar
bulunmaktadır.
TSK, ilk kez iç ve dış odakların hedefi
durumuna gelmiştir. Bu odaklar niyetlerini açıkça sergileyerek işi ‘hesap
sorma’ söylemine kadar vardırmışlardır. Orduyu yıpratarak, etkisizleştirmek
için zamanlanması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır..
.Küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka
alan ülkelerin doğal kaynakları ve üretim araçlarıdır. Sistem özelleştirme
uygulamaları ile bu kaynak ve araçları ele geçirmeye çabalamaktadır. Türkiye’de
stratejik konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.
Temsilde adalet ve yönetimde istikrar
ilkelerinin, seçme ve seçilme hakkının özünü zedelemeyecek ve devlet yönetimini
aksatmayacak biçimde dengelemesi, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük
ilkesi çerçevesinde bağdaştırılarak seçim sistemine dengeli biçimde yansıtılması
Anayasal zorunluluktur. Toplam kayıtlı seçmen sayısına göre seçmenlerin yüzde
59.14’ü, toplam oy sayısına göre ise yüzde 48.37’si Meclis’te temsil
edilmemiştir, bunun da nedeni Seçim Yasasındaki ülke geneli barajıdır.
ILIMLI İSLAM
Sezer'in konuşmasında rejime yönelik olarak şu
uyarılarda bulundu:
"Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet
kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı
karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça
tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç
doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir.
Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine
model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin "laik
Cumhuriyet"ten, "demokratik Cumhuriyet" adı altında, "Ilımlı
İslam Cumhuriyeti"ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam,
Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından
belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam
modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye
Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle,
"irticai" bir modeldir. Türkiye bölge için, ancak laik, demokratik
hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini
paylaşmaya hazırdır.
TERÖRLE MÜCADELE
"Türkiye'nin her türlü tehdide karşı
savunulması en büyük hakkımızdır" diyen Sezer, "Türkiye kendi
ulusal güvenliğine yönelik tehdide karşı uzun süre seyirci kalamaz"
dedi.
"Türkiye, karşılaştığı bölücü
terörü tümüyle yok edebilmek için yasalar çerçevesinde büyük bir kararlılıkla
savaşımını sürdürmektedir. Ülkenin ve ulusun her türlü tehdit ve
tehlikeye karşı korunup savunulması en büyük hakkımız ve sorumluluğumuzdur.
Türkiye, bir yandan Irak'ın kuzeyinden
kaynaklanan terörist tehdidin etkisiz kılınması konusundaki kimi ortak çabalara
katkılarını sürdürürken, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma
hakkını saklı tutmaktadır." Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in
ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu
kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle,
bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti
rejiminin "kırmızı çizgileri"dir.
"Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca,
başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar
da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak
zorundadırlar. Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı siyasal tarafsızlıktır.
Anayasa'nın 101'inci maddesinin son fıkrasında, "Cumhurbaşkanı seçilenin,
varsa partisi ile ilişiği kesilir" denilerek, Cumhurbaşkanı'nın
siyasal yönden tarafsız olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir.
Bu özellik, Cumhurbaşkanı ile siyasal liderler arasındaki önemli bir farkı
oluşturmaktadır. Asıl önemli fark ise, Anayasa'nın 104'üncü maddesine göre,
Cumhurbaşkanı'nın Devlet'in başı; 112'nci maddesine göre ise, Başbakan'ın,
bir siyasal organ olan Bakanlar Kurulu'nun başkanı olmasıdır.
Başbakan, yürütme görevinde, ancak ilişkin
bulunduğu siyasal görüşü temsil edebilir. Oysa, Cumhurbaşkanı Türkiye
Cumhuriyeti'nin ve Türk Ulusu'nun temsilcisidir."
13 Nisan 2007 www.milliyet.com.tr
"Rejim büyük bir tehdit altındadır"
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmadan
bazı başlıklar şöyle:
* "Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden
yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak
zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri
Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin 'kırmızı çizgileri'dir. Yürürlükteki
anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri
olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde
bu ilkelere uymak zorundadırlar"
* "Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde
günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik
Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır.
İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde
hareket etmektedir" diye konuştu.
* "İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam'a
dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları
ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır"
dedi.
* "Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli gerçek vardır:
Birincisi, ister "ılımlı", ister "köktenci" olsun, din
devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir
yaklaşımdır. İkincisi, ılımlı İslam'ın çok kısa sürede radikal İslam'a
dönüşmesi kaçınılmazdır. Üçüncüsü de, Türkiye Devleti, rejim seçimini,
Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk
ilke ve devrimleri ile Atatürk Ulusçuluğu'na bağlı, laik, demokratik,
sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir
rejimdir"
* İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam'a
dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları
ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır.
* Türkiye'nin siyasal rejimi, laiklik konusunda duyarlı dengeler üzerine
oturtulmuştur. Laiklik, din ve inanç özgürlüğüne indirgenemez. Çünkü,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sosyal, siyasal, hukuksal, ekonomik ve
toplumsal temelinde laiklik ilkesi vardır. Tüm ilke ve devrimler, başka bir
deyişle Atatürkçü Cumhuriyet laiklik ilkesine dayanmaktadır.
* Siyasal ve bunun getirisi olarak ekonomik istikrar uğruna temsilde adalet
ilkesinin gözardı edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin istikrarını
bozacak düzeye ulaşabilecektir.
* Seçim sisteminin, ulusal istencin adaletli olarak Meclis'e yansımasını sağlayacak
biçimde ivedilikle düzeltilmesinde, başka bir deyişle ülke geneli barajının
düşürülmesinde yarar bulunmaktadır.
* TSK, ilk kez iç ve dış odakların hedefi durumuna gelmiştir. Bu odaklar
niyetlerini açıkça sergileyerek işi 'hesap sorma' söylemine kadar vardırmışlardır.
Orduyu yıpratarak, etkisizleştirmek için zamanlanması ayarlanmış bir oyun
oynanmaktadır.
* Küresel sistemin üzerinde durduğu bir başka alan ülkelerin doğal
kaynakları ve üretim araçlarıdır. Sistem özelleştirme uygulamaları ile
bu kaynak ve araçları ele geçirmeye çabalamaktadır. Türkiye'de stratejik
konu ve kuruluşların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.
* Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerinin, seçme ve seçilme hakkının
özünü zedelemeyecek ve devlet yönetimini aksatmayacak biçimde dengelemesi,
demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde
bağdaştırılarak seçim sistemine dengeli biçimde yansıtılması Anayasal
zorunluluktur. Toplam kayıtlı seçmen sayısına göre seçmenlerin yüzde
59.14'ü, toplam oy sayısına göre ise yüzde 48.37'si Meclis'te temsil
edilmemiştir, bunun da nedeni Seçim Yasasındaki ülke geneli barajıdır.
(ANKA) 13 Nisan 2007
ANKARA - Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, çeşitli sivil toplum kuruluşlarınca düzenlenen “Cumhuriyet Mitingi”ne, kent dışından da katılım olması bekleniyor. Yetkililer, mitingin sorunsuz bir şekilde yapılabilmesi için alınan güvenlik önlemlerinin en üst seviyede tutulduğunu kaydettiler.
Bu kapsamda, mitingde bin 500’ü çevre illerden, bin 500’ü ise Genel
Müdürlük kadrosundan takviye olarak alınan toplam 10 bin polis görev
alacak.
BAZI YOLLAR ULAŞIMA KAPATILACAK
Miting dolayısıyla Cumartesi günü saat 07.00’den itibaren Tandoğan Meydanı’na
çıkan yollar trafiğe kapatılacak.
Tandoğan Meydanı’nın yanı sıra Beşevler Kavşağı, Kazımkarabekir
Caddesi, GMK Bulvarı, Gençlik Caddesi ve Akdeniz Caddesi öncelikli olarak
trafiğe kapatılacak.
Ankara dışından gelen otobüsler AKM’nin bulunduğu alanda (eski hipodrom)
park edilecek, otobüslerin geliş güzergahında da önlemler alınacak.
Tandoğan Meydanı’na girişte kontrol noktaları oluşturulacak ve katılımcılar
üstleri arandıktan sonra alana alınacak.
Katılımcıların bir bölümü miting öncesinde, bir bölümü ise mitingin
ardından Anıtkabir’i ziyaret edecekler.
Saat 11.00’de başlaması planlanan miting süresince alan ve çevresi polis
helikopteriyle de kontrol altında tutulacak. İhtiyaç duyulması halinde
jandarma
birlikleri de takviye olarak hazır tutulacak. Ayrıca miting alanının etrafındaki
yüksek binalarda ise Özel Harekat Birliğine bağlı ekipler ile keskin nişancılar
yerleştirilecek. Miting alanı kameralarla da sürekli izlenecek.
Mitingin sona ermesinden sonra, Tandoğan Meydanı belediye ekiplerince
temizlendikten sonra trafiğe açılacak.
CHP’DEN İLETİŞİM HATTI
CHP örgütlerinden mitinge katılmak isteyenlerin organizasyonunda aksaklık yaşanmaması
için genel merkezde bir iletişim hattı da kurulacak.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav mitinge ilişkin organizasyon bilgilerini
partililere ve parti örgütüne iletti.
Buna göre Ankara dışından mitinge katılacak partililer için yarın sabah
07.00’den itibaren genel merkezde bir iletişim hattı kurulacak.
AKP mitingi, örtülü yollardan CHP’nin organize ettiği görüşünü
savunmuştu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise mitingle CHP’nin bir ilgisi olmadığını
ancak milletvekillerinin ya da üyelerinin katılmasından mutlu olacaklarını
söylemişti.
"Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu" Hakkında
"Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu" bugüne kadar tüm mitinglerinde “Tam bağımsızlık, laiklik ve demokrasi” vurgusu yaptı. Ankara’da düzenlenecek kapanış mitinginde ise vurgu, “Cumhuriyetin kazanımlarına ve kurumlarına sahip çıkalım” olacak.
(Daha önce Ankara, İzmir, Isparta, Mersin ve Antalya'da da mitingler düzenleyen "Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü Platformu," tam bağımsızlık, laiklik ve demokrasi vurgusunda bulunmuştu).
Ulusal sivil toplum kuruluşları birliğinin katılımıyla düzenlenen Cumhuriyetine Sahip Çık yürüyüşüne katılmak isteyen tüm vatanseverler daha geniş ve detaylı bilgi için lütfen Atatürkçü Düşünce Derneği (www.add.org.tr) adresini ziyaret ediniz.
Ataturk
Gunlugu.com | Ataturkculuk.net
Ataturk Today.com